Bölüm parçası : Michael Jackson - Hold My Hand
NERISSA COURTNEY
Lise. Tam anlamıyla gerçek sevgimin bulunduğu ilk adam ile geçirdiğim anılara sahip olan ortam. Ve ben, oradan tam anlamıyla kurtulmuştum.
Üç gündür babamın olağanüstü mutluluğunu izleyerek yaşıyordum. Tamam onun mutlu olması hoştu fakat... Bir süre sonra bu kadar sırıtması canımı sıkıyordu. Üç gündür evden dışarı adımlamamıştı ve tüm zamanını Marie ile sarmaş dolaş geçiriyordu. Bende tüm bunları izlememek için köşe bucak kaçıyordum. Eğer ben bir bebeğe sahip olsam, muhtemelen gelecekteki kocam bu kadar sevinmezdi. Babamın kesinlikle çocuklara karşı bir zaafı vardı. Buna rağmen tek çocuk olmam ne ironiydi ama.
Tüm bunlarla uğraşmak yerine dışarı çıkmak daha mantıklıydı. En azından güneşten bir nebze faydalanabilirdim. Hala odamda duran mavi çöp torbasıyla ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Onu atacaktım fakat sonra pişman olma ihtimalimide göz önüne alıyordum. Ah, siktir. Unut gitsin.
Dolabımdan aldığım klasik şort tişört ikilisini üzerime geçirdim ve merdivenlerden adımladım. Telefonumu şarjda unuttuğum aklıma gelince odaya tekrar geri döndüm. Bu teknolojik zımbırtıların kendi varlıklarını hatırlatmaları gerekiyordu. Çünkü bir sevgilim olmadığından onu kullanmaya gerek görmüyordum. Artık dizi marotonları bile yapamıyordum. Ah, boşversene.
Yinede şanslıydım. Yani, Tanrı yanlız kalmamam için bunca yıl sonra bana bir kardeş bile göndermişti değil mi? Bir arkadaşım bile vardı. Ve Zayn... Her ne kadar ondan nefret etsemde bir yandan o da Tanrı'nın bana bir armağanıydı. Belkide şu aldatılma olayını onsuz aşamazdım.
Zayn Malik'i unutun.
Bugün yanlızca ben ve benim düşüncelerim olacaktı. Kendim hakkında olanlar. Çünkü Zayn ile katılacağım aptal eğlence gecesi için henüz heyecanlanmaya hazır değilim. Yani, bununla ilgili yarın düşünebilirim. Bu daha akıllıca olurdu.
Bahçe kapısının ardındaki çimleri ezerken kulaklıklarımı taktım. Sap gibi dolaşmak yerine müziği kullanırsam, daha çok eğlenebilirdim. Müzik listemde gezinirken beni en çok rahatlatan doğa üstü varlığın üzerine tıkladım. Lisa Hannigan, dünyadaki en muhteşem sese sahip varlıktı. Tanrı müziği bu dünyaya kondurmasa, cidden burası çekilemeyecek bir alandan ibaret olur çıkardı. Yani Lisa ve diğerleri, dünyayı güzel yapan tek şeydi.
Lisa'nın eşsiz sesi sona erdiğinde şarkıyı başa sardım. Şehir merkezine doğru ilerlerken yapacak bir şeyler arıyordum. Belki gider ve mağazaları dolaşırdım. Ya da yalnızca yürürdüm. Evet. İkinci seçeneği diğerine baskın şekilde seçiyorum.
İki gün sonra nabzımın boğazımda attığını hissediyordum. Çünkü hey, Zayn Malik otuz dakika içerisinde evimin önünde olacaktı. Sabahın sekizinde attığı mesajla hala bakışıyordum.
"Şimdi bana, seni saat kaçta alacağımı söyle. Gereksiz cümleler olmadan. Orada olacağım."
Ve buna karşılık olarak bu işten bu kadar nefret ediyorsa buraya hiç uğramamasını teklif ettim. Ve o, şaşırtıcı biçimde saati sormakta ısrar etti. Saat sekizde buluşmamız gerektiğini söylediğimde tek bir cümle gönderdi ve sinir bozucu sessizliğine geri döndü.
"Orada olacağım. Umarım beni bunu yaptığıma pişman etmezsin."
Umarım seni yanımda sürüklediğim gecenin sonunda ben pişman olmam. Herneyse. Sanırım ona ve terslemelerine istemeden alışıyordum.
Beklediğim zaman dilimi geldiğinde kapının ardında dikiliyordum. Partnerlerin kapıyı çalarak kızın koluna girmesi ve ona güzel iltifatlarda bulunması gerekirdi. Ama Zayn bunu yapmazdı. Bu yüzden evin içinde durmak yerine dışarıya adımladım. Arabasından dışarı çıkma zahmetinde bulunmadan telefonuyla uğraşıyordu. Gelmek için ısrar eden oydu. Biraz nezaket gösteremez miydi? Ama hayır. Arabasına girerek kapıyı çarptığımda bile bana dikkat etmemişti. Göz ucuyla uğraştığı telefona baktım. Graham Bell, bu anı görse yaptığı icaddan utanç duyardı.