Bölüm parçası : The Fray - All at Once
NERISSA COURTNEY
Hayatın filmlerdeki kadar toz pembe olmadığını öğrenmek, tüm çocukluğumu almıştı. Fakat gel gör ki, hala bundan bir ders çıkartamayacak kadar aptaldım. Otoparkta beklediğim beyaz atlı prensim elbette beni kurtarmaya gelmedi. Bunu düşündüğüm için bile kendimi aptal gibi hissediyordum. Daha fazla didiklemeye gerek yoktu.
Derin bir nefes alıp fondoteni boynuma yedirmeye çalıştım. Bu sıcakta bu iğrenç şeyi sürmek zorunda kaldığım için bir yandan kendime lanet ediyordum. En azından paçayı yırtabilmiştim. Otoparkta bulunan kameralar sayesinde iki iri yarı güvenlik görevlisinin bizi bulması güç olmamıştı. Her yeri ayağa kaldırdıkları için en yakın iki arkadaşıma teşekkür etmeliydim.
Olayın üzerinden yalnızca tek bir gün geçmişti ve Tommy'i merkeze götürmüşlerdi. Şikayetçi olmama rağmen her zaman olduğu gibi babasının lanet parası sayesinde bir gecede oradan kurtulduğunu duymuştum. Babama olayı açıklamamıştım. Bu yaşında hapise girmesini istemezdim. Kapımın çalınmasıyla elimdeki fondoteni bir kenara bıraktım ve elimin suyla buluşmasına izin verdim. Çok geçmeden odamın kapısının açıldığını duyduğumda elimde tuttuğum havluuyu bir kenara bıraktım ve küçük banyomdan çıkarak kendimi odama attım.
"Selam Marie."
Burada olmasına şaşırmamıştım. Onunla çok fazla zaman geçirirdik. Anne kız ilişkisinden bizi ayıran tek şey onun hiç çocuğu olmaması ve benim bir annemin zaten varolduğuydu. Bunun dışında bana tamamen bir annenin ilgisiyle yaklaşırdı. Otuz iki yaşında benim kadar büyük bir kıza sahip anne. Onun buradaki varlığını sorun etmeden kendimi yatağa bıraktım. Bugün kendime tatil vermiştim. Okula gitmeyecektim.
"Merhaba Nerry."
Başımı yumuşak yastıktan ayırarak konuşmaya çalıştım. "Sanırım bir şey sorgulamaya çalışıyorsun."
"Sayılır."
Bana onay verdiğinde yatakla olan ilişkimi zorlada olsa kestim ve yerimden doğruldum. "Sorun ne?"Konuşmaya başlamadan önce kelimeleri toparlamaya çalıştığını fark ettim. Bu kadar zor olan ne olabilirdi ki?
"Biliyorsun, babanla dört yıldır beraberiz hayatım."
Bana baktığında kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim.
"Ah, bu utanç verici... Babana henüz söylemedim fakat Nerissa, hamileyim."
Eğer o an ağzımda su veya benzeri bir şey bulunsaydı kesinlikle püskürtecek durumdaydım. Benden on sekiz yaş küçük bir kardeşim olacağını düşünemezdim bile. Tanrım, o yaşta anne olanlar vardı yahu.
"Emin misin?"
"Evet, eminim."
Tepkimi biraz olsa korkuyla beklediği aşikardı. Yaşadığım olayların ardından böyle bir şeye tepki verecek durumda değildim ki. Eh, bu habere pek fazla sevindiğimi söyleyemezdim. Ama sonuç olarak, şu cocuk şeyini yapmadan önce bana danışacaklarını sanmıyordum. İyi bir haber verilmiş gibi davranmak, tepkisizce beklemekten daha umut vericiydi değil mi?
"Bu şey, harika bir haber."
"Ah, olgunlukla karşılayacağını biliyordum hayatım."
Bana sıkıca sarıldığında gülümsemeye çalıştım. Onların mutluluğunu bozmaya hakkım yoktu. Hele ki babam onu bu kadar seviyorken.
"Babama ne zaman söyleyeceksin?"
"Henüz acelem yok. Biliyorsun, baban bu hafta evde olamayacak."