3.Bölüm

6.5K 435 36
                                    

''Balkona topun mu kaçtı?'' diye sorduğunda beni her zaman ki gibi öfkeli bir boğaya çevirmeyi başarmıştı!

''Benim topum yok ki.'' diye aptalca bir cevap verdiğimde yaptığım hatayı fark etmem uzun sürmemişti. Aran'ın dudakları keyifle kıvrılırken sırtımı yasladığım duvardan çekilerek ondan uzaklaştım.

''Bu bir kabus değil mi? Kabus olmalı...'' 

Kendi kendime konuşurken yüzüme aniden çarpan soğuk suyla çığlığı basmıştım. Aran elinde tuttuğu su dolu bardağı üzerime boşaltmıştı! Elimle yüzümü silerken diğer yandan da bağırmaya devam ediyordum.

''Manyak mısın sen be! Ne yapıyorsun!'' dediğimde kafasını hafifçe yana yatırarak alayla sırıtmıştı.

''Kabus görmüyorsun, tam karşındayım.''

Bu söyledikleriyle tepinmeyi bırakmıştım. Islanmış kıyafetlerimi ve saçlarımı bile unutmuştum. Ciddi ciddi kabus değildi ama kabustan daha beterdi! Niye gelmişti ki şimdi bu? Ben kendi kendime düşüncelerimle boğulurken kapı çalıyordu, Aran Bey ilk önce bana sonra da kapıya bakarak dudaklarını diliyle ıslattı.

''Sesinle apartmanı başımıza topladın.'' diyerek omzuma çarptı ve kapıyı açmaya gitti. Sanki biraz önce olan her şeyin sorumlusu benmişim gibi davranıyordu. Karanlıkta zebellah gibi karşıma çıktığı yetmezmiş gibi üzerime bocaladığı bir bardak suyun damlaları hala saçlarımdan yere doğru akarken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ciddi ciddi geri dönmüştü ya bu!

''Aa! Oğlum sen ne zaman döndün?''

Annemin sesini duyar duymaz elimde olan kozu kullanmaya karar vererek harekete geçmiştim. O suyun hesabını ödeyecekti. Kolumla bir kayayı yerinden oynatmaya çalışırcasına onu yana itelemeye çalıştığımda tahmin ettiğim gibi başarılı olamamıştım. O kadar yapılıydı ki resmen tüm kapıyı kaplıyordu! Beline koyduğum iki elimle onu köşeye çektiğimde resmen nefes nefese kalmıştım. O ise kendi isteğiyle yana kaymışçasına kollarını birbirine kavuşturmuş kapıya yaslanmıştı bile. Annem sırılsıklam halimi baştan aşağı süzdükten sonra ağzını tam açmıştı ki kendimi kurtarmak için hemen bağırdım.

''ANNE! ÜZERİME SU DÖKTÜ!''

Normal bir anne bu gibi bir durumda sen benim kızıma nasıl bunu yaparsın diyerek ortalığı ayağa kaldırmalıydı. Ancak ne annem normal biriydi ne de ortalığı benim için ayağa kaldırmaya niyeti vardı. Hayır kadında tuhaf bir şekilde komşu oğlu sevgisi, kendi evladına olan sevgisinden daha fazlaydı.

''Aran oğlum akıllıdır niye durup dururken su döksün üzerine, yanlışlıkla olmuştur. Değil mi oğlum?'' diye sorduğunda beyaz tenim kırmızıya dönmeye başlamıştı. Aran bende bukalemun olma etkisi yaratıyordu resmen. Annemin bu tepkisi hoşuna gitmiş olacak ki ayakta alkışlanacak bir oyunculukla ciddiyete büründü.

''Karanlıkta bir an da karşıma çıkınca üzerine döküldü, özür diledim ama her zaman ki Meltem işte.'' dediğinde aramızdaki boy farkının farkında olmasam yemin ederim üzerine atlardım! 

''Bak işte yanlışlıkla olmuş kızım. Neyse bırak şimdi açsındır evde de kimse yok, üzerini değiştir geç bize hadi. Yemekte konuşuruz ne yaptın oralarda ne ettin, oy benim oğlum pilot mu oldu şimdi?'' diyerek gururla Aran'ın yanağına hafifçe vura vura severken ben sıktığım dişlerimle ikisini izliyordum. Birazdan katil olursam mahkemeye çıkar çıkmaz Mahmut'u şahit olarak yanıma alabilirdim. Ne de olsa koca apartmanda Aran'ın bana yaptığı eziyeti kabullenen tek insan oydu. Bir an Mahmut'un mahkemeye ayağında 40 numara annesinin terlikleriyle geldiğini hayal ettim ve gülmeye başladım. Neden bilmiyorum ama ben kapının önünde gülmekten ağlarken annem ve Aran bana şaşkınlıkla bakıyordu.

''Deli kızım, elaleme rezil etme beni yürü içeri yürü.'' diyerek kolumdan çekiştiren annem bile umrumda değildi. İçeriye geçer geçmez zor da olsa sakinleşebilmiştim. Belli ki stresimi ancak bu şekilde atabiliyordum. Annem beni kendi haline bırakarak salona geçmiş ve evdekilere Aran'ın geldiği haberini verirken ben odama kendimi atmakta çareyi bulmuştum. Üzerimdeki ıslaklık aklıma gelince yine sinirlenerek çıkarmaya başladım. Nasılda kandırmıştı annemi! Tişörtümü çıkardıktan sonra kapının çaldığını duydum. Gelenin kim olduğu belliydi! Onunla aynı masaya oturmamak için yemek yememeye kararlıydım. Pantolonumu çıkarmadan önce üstümü çıkartarak iç çamaşırımla kaldım. Başka zaman elimin altında olan tişörtlerim aralarında anlaşma imzalayarak kavimler göçünü başlattıkları için bazanın içinde olduklarını varsayıyordum. Odanın içinde bir ileri bir geri giderken odamın kapısının kapanma sesiyle arkamı döndüm. Büyük ihtimalle ablam veya annem kapatmıştı. Umursamadan, dolabı karıştırdığımda elime gelen tişörtü önüne bile bakmadan alıp giydim. Sanırım geçen doğum günümde Mahmut'un hediye aldığı tişörttü bu. Onu giyip, altıma da pijamamı giydikten sonra Anadoluya giren türkler gibi odama giren ablamla yerimden sıçradım.

''Kızım gelsene içeriye! Ayıp çocuk gelmiş ta-''

''Ebesinin şeyinden mi?'' diye tamamladığımda ablam üstüme atacak bir şey aradı ama ne yazık ki bulamadı.

''Meltem!''

''Gelmeyeceğim içeriye hem ben aç değilim. Uyumak istiyorum.'' dediğimde kaşlarımı çatarak yatağıma yönelmiştim. Ablamın arkasından içeriye giren Aran'ı fark etmemle tekrar arkamı döndüm. Önce göz ucuyla odamı süzmüş sonra da her zaman takındığı ama benden başka kimsenin fark etmemekte ısrar ettiği o egolu bakışı takınmıştı suratına.

''Yemeğe gelmiyor musun? Ben de bu gece hep birlikte sohbet ederiz diye düşünmüştüm.'' dedi yine sadece benim fark ettiğim bir sinsilikle.

''Aç değilim ben.''

''Olsun, su içersin.'' dedi üzerine basarcasına. Ablam altındaki imayı anlamadan onaylarken sakince ablama döndüm.

''Abla annem sana sesleniyor.'' diyerek içeriyi başımla işaret ettiğimde ablam hızla salona yönelmişti. Bende hızlı adımlarla soluğu Aran'ın önünde almıştım.

''Ne istiyorsun sen benden! Derdin kavga çıkarmaksa ben dayağını kocama saklıyorum. Abimi, babamı tüm ailemi ele geçirdin ama bir gün bana inanacak biri olacak yanımda! İşte o zaman alacak intikamımı.'' diyerek kendimden emin bir çekilde çenemi havaya kaldırdım. Aran duyduklarından sonra binde bir denk geldiğim normal ifadesine bürünerek bir kaç saniye sessiz kaldı ve yüzüme baktı. Onu korkutmuştum! Cidden gelecekteki kocamdan dayak yiyeceği için korkmuş olabilir miydi? Gerçi yüzündeki ifadeden hiçbir şey anlamak mümkün değildi ama yine eski alaycılığına bürünerek cevap verdi.

''Bu yaşına kadar sevgilin bile olmadı, gerçekten evleneceğin konusunda hala umudun var mı?'' dediğinde yutkunmak zorunda kalmıştım. Kahretsin! Bu resmen öldürücü darbeydi!

''Meltem! Aran! Yemek soğudu hadi!''

Annemin seslenmesiyle o tek kelime daha etmeden arkasını dönüp kapıdan çıkacakken kalan son gücümle seslendim.

''Bu oyunu sonunda ben kazanacağım!'' dediğimde hafifçe arkasını dönerek gözlerini kıstı ve cevap verdi.

''Dikkat et, önce oyunun kurallarını öğrenmelisin, sonra da benden iyi oynamayı.''

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı eksik etmeyin 💜

Sizce bu oyunu kim kazanacak? 😂

ARANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin