-Biz geldikkk :) -
Ayağındaki annesinin terlikleri olsa da bunu umursamadan büktüğü boynuyla teker teker zillere basmaya başlamış ve elindeki davetiyeleri komşulara vermişti. Özellikle sona bıraktığı üç dairede karşılaşacağı tepkileri şimdiden tahmin edebiliyordu. Zaten kel olan kafasında bu gidişle stresten saç falan da çıkmayacaktı. Neden yardım etmişti ki sanki! Onlar mutlu olduğu halde burada acılar içinde kıvranan kendisiydi. Kucağındaki artan davetiyeleri tek elinde toplayıp zile bastı. Biraz sonra kapıyı açan kişiyi gördüğünde kahkaha tufanları çoktan başlamıştı.
''Mahmut! Oğlum sen sünnet mi oluyorsun? Bak sen şu işe!'' diye keyifle gülen adama donuk bir yüz ifadesiyle bakıyordu.
''Benim içim yansın gülün siz gülün.'' diye mırıldandığında Meltem'de kapıda kahkaha atan babasının sesine çıkmıştı dışarıya. Mahmut'un önce yüzüne sonra da elinde tuttuğu davetiyelere baktığında dudaklarının arasından kaçan gülme krizine o da engel olamamıştı.
''Buyurun davetiyeniz bu özel günümde sizleri de yanımda görmek isterim.'' dediğinde sesi öylesine samimiyetsiz çıkıyordu ki Meltem bir kez daha gülmesine engel olamamıştı. Onların çıkardığı gürültüyle diğer aile üyeleri de kapının önüne gelmişti. Önce Rüzgar sonra da Deniz olanları anlamak için Meltem'i dürtüyordu.
''Oğlum niye sizli bizli konuşuyorsun sen?''
''Kim dost kim düşman ben kararımı çoktan verdim abla!'' dedi ve bakışlarıyla sünnette kurban vereceği yeri işaret etti. Bunu anlayan sadece Meltem olduğu için diğerleri sadece gülümsemekle yetinmişti. Meltem ise kıpkırmızı bir suratla gülmesi daha da şiddetlenmiş ve göz yaşlarını silmeye başlamıştı.
''Mahmut gelmez miyiz ablacığım hiç. Sen merak etme, bütün aile orada oluruz.'' diye çıkıştı Deniz neşeyle.
''Erkek adam oluyor aslanım. Ne çabuk büyüyor bu çocuklar.'' Rüzgar'ın söylenmesiyle babasıda başını sallamıştı onu doğrulamak için.
''Teyzem yok mu?'' diye sordu gitmeye niyetlenirken.
''Aysel Teyzelere indi.'' dedi Rüzgar.
Mahmut başını sallayıp karşı daireye geçecekken aniden duraksadı. Gerisinde bıraktığı aile inatla kapıyı kapatmıyordu. Anlaşılan bu gösteriye şahit olmayı kaçırmayacaklardı.
''Bassana oğlum zile.'' diye bağırdı Deniz. Küçük çocuk sıkıntılı bir nefes alarak elini zile götürdü. Kalp atışları gittikçe artarken kapıyı açan kişi önce Mahmut'a sonra da karşı dairede ailecek duranlara bakmıştı şaşkınlıkla.
''Mahmut? Ne oldu oğlum?'' dediğinde Aran'ın yeşil gözleri merakla kısılmıştı.
''Meltem ablam bizi adam etmeye ilk benden başladı. Olanlar oluyor abi.''
Genç adam kapının önünde gülmekten bir hal olan nişanlısına baktı kısa bir an. İstemsizce onun da yüzü gülümsemiş ve ne kadar güzel göründüğünü düşünmeye başlamıştı. Rüzgar'ın uyarı amaçlı hafif öksürüğünden sonra bakışlarını zorlukla Mahmut'a çevirdi.
''Davetiye mi o?'' diye sordu boş bulunarak.
''Evet abi cenaze törenime hepiniz davetlisiniz.'' dediğinde ensesine şaplağı yemişti.
''Sus oğlum o nasıl söz!''
''Mahmut babana söyle bir şeye ihtiyacı olursa haber göndersin, Rüzgar abin evde ablalarında annene yardımcı olurlar her konuda.'' Meltem babasının söyledikleriyle karnını tutarak doğrulmaya çalıştı. Gülmekten çatlamak dedikleri bu olsa gerekti. Babası içeriye girerken Deniz ve Rüzgar'da arkasından girmiş ve kapıda Aran, Mahmut ve Meltem'den başka kimse kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAN
Lãng mạnGüneş suya yansıdı... ''Geldiğinden beri yüzün gülüyor. Çok mu eğleniyorsun?'' diye sinirle sorduğumda hala onunla dip dibe durduğumuz için sinirliydim. ''Çok.'' dedi ve bir kolunu omzuma atarak beni kendisine çekti. Onunla resmen sarılıyor olmamız...