'Şuan on yıl sonraki geleceğinde, Jungkook artık bizimle birlikte değil.'
Taehyung üniformasını giymiş, hazırlanmış yatağında oturuyordu. Mektup tekrar ellerindeydi. 'On yıl sonra Jungkook yok da ne demek? Artık bu mektubun gerçekliğine inanmış olsam da hâlâ kafam çok karışık.'
Taehung mektubun devamını okumaya başladı. 'Bugün ki görevimiz ne bakalım?'
23 Nisan: Jungkook benden onun için öğle yemeği yapmamı istedi, bu yüzden diğer gün yapıp getireceğimi söyledim. Ama fikrimi değiştirdim ve ona yemek yapmadım. Sonra pişman oldum. 24'ünde Jungkook için yemek yapıp ona vermek istiyorum.'
'Yemek mi? Ciddi olamaz. Fff ne yemeği? Yaptığım yemeğe bakıp nikahına mı alacak?'
Taehyung kollarını açıp kendini yatağa attı. Bomboş tavana bakıyordu.
"Taetae, geç kalacaksın annecim!"
Aşağıdan seslenen annesini duyunca hemen yattığı yerden kalkıp çantasını aldı. Mektubu çantasına atıverip merdivenlere doğru yöneldi.
Kahvaltı masasındaki salatalıkları ağzını sıkıştırdı.
"Onno! Bon çokoyorum çok goç koldom."
"Tae, otur da ye! Ayrıca kahvaltı yapmadan nereye uzaylım."
Taehyung elinde yarısı ısırılmış salatalıkla, tek kaşını kaldırmış annesine bakıyordu
"Anne sen az önce ne dedin?"
"Kahvaltı yap diyorum. Ne diyeceğim?"
"Anne ondan bahsetmiyorum. En son taktığın şu sıfat hani?"
"Uzaylım?"
"Evet o işte. Anne sen onu nereden duydun? Gerçekten sana kadar nasıl geldi merak ediyorum?"
"Jimin bize geldiğinde sana hep böyle seslenmiyor mu şapşik? Neden sana uzaylı dediklerini bilmiyorum ama çok hoşlaştım minik kurbağam!"
Son söylediğinden sonra annesi Taehyung'ın yanağını sıktı. Taehyung ise hâlâ tek kaşı havada annesini izliyordu.
"Okulu gidiyim, ilk işim Jimin'i sikmek olucak." Annesine duyurmadan kendi kendine fısıldadı.
"Şöyle şeyler yapma annecim. Alnında kırışıklıklar çıkacak."
"Yaa anne asıl sen şöyle şeyler yapma! Minik kurbağam nedir ya? Beni sosyeteye rezil mi etmek istiyorsun?"
"Senin sosyeteni yesinler hırçın."
"Baba görüyorsun değil mi? Bir şey de şu kadına."
Okuduğu gazeteden kafasını kaldırdı yaşlı adam. Gözlüğünün üstünden oğluna bakıp ufak bir kahkaha attı.
"Annen de böyle oğlum. En azından sana sütlü makarnam falan demiyor."
"Aaa sen benim dedikodumu yapıyorsun Tedicik." (Teddy Bear anlamında arkadaşlar djdjrjr)
Kafasını iki yana sallayıp kıkırdayarak gazetesine döndü yaşlı adam. Eşinin bitmeyen hayat enerjisine aşıktı.
Annesi ve babasına bakıyordu Taehyung. Kaç yaşına gelmişlerdi ama aşkları ilk gün ki kadar tazeydi. Birbirlerinden çok farklı bu iki insan birbiryle hiç olmadığı gibi uyumlulardı.
"Seviyorum sizi be tontonlar. Hadi ben kaçar. Fazla tuttunuz beni."
Taehyung hâlâ arkasından kahvaltı yap diye bağıran annesini duymazdan geldi. Ayakkabılarını giyip kapıdan çıktı. Her gün ki gibi yüzünden hiç solmayan tebessüme sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORANGE • (Vkook)
Fanfiction"Jungkook zayıftı, bu yüzden öldü. Ve biz de zayıftık, bu yüzden onu kurtaramadık." "Yunanca'da 'sevgi'ye karşılık gelen üç ayrı kelime vardır" dedi Petrus. "Peki ama sevginin hangi halini kastediyorsunuz: Eros mu, Philos mu yoksa Agape mi?" "Agape...