'24 Mayıs: Jungkook bugünden itibaren bir hafta okula gelmeyecek.'
'Şuan aklıma geldi de annesinin ölümün 49. günü. Her şey yolunda olacak. Gelecek değişmeye başladı zaten. Kurtarmak istiyorum. Hem Jungkook'u hem de gelecekteki kendimi.'
"Günaydın."
Jungkook gülümseyerek sınıfa girdi. Bir hafta çoktan geçmişti ve Jungkook sınıfa geri dönmüştü. Fakat gelmediği bir hafta ne yaptığını kimseye anlatmamıştı.
"Şemsiyen nerede?"
Hava yağmurluydu ve Jungkook sırılsıklamdı.
"Ben evden çıkarken sadece sis vardı."
Namjoon: "Ne aptal ama."
Hoseok: "Konuşana bak."
Namjoon'da sırılsıklam bir şekilde yanlarında duruyordu.
Taehyung çantasındaki havluyu çıkardı. Mektup sayesinde Jungkook'un ıslak geleceğini biliyordu.
"Bunu kullanabilirsin."
"Teşekkür ederim."
Namjoon: "Ona var da bize yok mu?"
Taehyung omuz silkti. "Üzgünüm Joon sadece bir tane getirdim."
Jungkook saçlarını iyice kuruluyordu. Taehyung onu izlerken büyülenmiş gibiydi. Islak saçları kesinlikle olduğundan daha çekici görünmesini sağlıyordu.
Jungkook yerine geçmeden önce Taehyung'ın kulağına fısıldadı.
"Eve beraber dönelim."
~~
"Tüm Busan bu kadar mı?"
Jungkook ve Taehyung ikilisi Ekoloji Parkının kulesinden şehri izliyorlardı. Tüm şehir ayaklarının altındaydı.
"Dağlar inanılmaz. Burada olmak iyi hissettiriyor."
Manzara Jungkook'u büyülemişti. Fakat yanındaki çocuk manzaradan da güzeldi. Ona doğru bir adım attı. Ellerini kendi elleri arasına aldı. Kendi parmağındaki yüzüğünü çıkartıp karşısındaki biçimli parmaklara taktı. Taehyung elleri hep dikkatini çekmişti. Kendi yüzüğünün bu parmaklarda daha hoş duracağına emindi.
Biçimli parmaklar hâlâ avuçlarının arasındayken gülümsedi Jungkook. Tavşan dişleriyle oldukça sevimliydi.
"Tavşan."
Ona gülümseyerek konuştu. Onu her zaman bir tavşana benzetmişti Taehyung. Ama bunu ilk kez dile getiriyordu. Jungkook ise oldukça alışık olduğu bir lakabı duyuyordu.
Taehyung'ın kulağına doğru eğildi. Birazdan karşısındaki çocuğun kalp ritmini bozacak kelimeleri bir bir fısıldadı.
"Biliyor musun? Tavşanlar yalnız kaldıklarında ölürler."
Taehyung heyecanlanmıştı. Oldukça seksi tonda kulağına fısıldanan kelimeler ona hiç iyi gelmemişti. Utandığını minik hıçkırığıyla belli etti. Jungkook gülümsüyordu. Düşündü.
'Bir insan hıçkırığından nasıl öpülür?'
Gerçekten de bunu yapmak istiyordu. Taehyung hıçkırdığı zamanlar içinde onu ısırmaya dair durduramadığı bir dürtü oluşuyordu. Öpücüklerinin hıçkırığına ulaşamayacağını bildiği için burnundaki küçük bene yöneldi. Ufak ılık bir öpücük bıraktı.
Taehyung'ın eli sakinleştirmek istediği kalbinin üstündeydi. Sanırım bu Jungkook yanında olduğu sürece imkansızdı. Jungkook hâlâ transta olan Taehyung'ın elinden tutarak onu sürüklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORANGE • (Vkook)
Fanfiction"Jungkook zayıftı, bu yüzden öldü. Ve biz de zayıftık, bu yüzden onu kurtaramadık." "Yunanca'da 'sevgi'ye karşılık gelen üç ayrı kelime vardır" dedi Petrus. "Peki ama sevginin hangi halini kastediyorsunuz: Eros mu, Philos mu yoksa Agape mi?" "Agape...