Hoseok köşedeki duvarda kollarını birleştirmiş dakikalardır ağlayan Taehyung'ı izliyordu. Şuana kadar onu sakinleştirmek için bir şey yapmamıştı. Kendinin de sakinleşmesi gerekiyordu önce. Bu şekilde ne söylerdi bilemiyordu. Aklı oldukça karışıkken kalbi bir ağrıyla sarsılıyordu.
Her ne kadar tam olarak sakinleşmemiş olsa da yanındaki çocuğa doğru yürüdü. Oturduğu bankın önüne çömeldi. Onu görebilmek adına elleriyle kapattığı yüzünü açtı. Hâlâ avuçlarındaki ellerle yanına oturdu ağlayan bedenin. Kendine çevirdiği bedeni iyice sarmalamıştı. Sıcak öpücükler bırakarak kokluyordu çenesinin altındaki karamel saçları. Taehyung Hoseok'a sarılmaya başladıktan sonra daha fazla ağlamaya başladı. Yumruk yaptığı avuçlarının arasında büyük olanın gömleğini kırıştırıyordu. Akan gözyaşlarını ve burnunu gömleğine silmekten çekinmiyordu. Hoseok'un onun yakın arkadaşıydı. Ona kızmazdı.
Taehyung'ın ağlayışları yavaş yavaş azalırken yerini hıçkırıklara bırakıyordu. Yavaşça ayrıldı. Ve dolu gözlerini Hoseok'a dikerek konuşmayı denedi.
"Hoseok.... B-b-ben..."
"Tamam, geçti artık. Bir şey söylemene gerek yok."
Hoseok karşısındaki yüzü kavrayarak inci taneleri şeklinde akan yaşları tek tek silerken gülümsedi. Buruk gülümsemesinin umut verici olmasını diledi.
"Merak etme Tae. Ben hep yanında olacağım. Ne olursa olsun seni koruyacağım. Ne karar verirsen ver, ne yaparsan yap. Sadece seslenmen yeterli. Senin için orada olacağım."
Gülümsedi Taehyung. Önündeki bedene kollarını iyice doladı.
"Gerçekten kahramanımsın Hoseok. Bir dilek hakkım olsaydı abim olmanı dilerdim. O zaman kendimi şuankinden bile güvende hissederdim."
Hoseok boğazındaki yumruyla yutkunmayı denedi. Şimdi o da ağlıyordu. Küçük olan kafasını göğsüne yasladığı için göremiyordu. Ufak bir kahkaha kaçtı dudaklarından. 'Gerçekten de hiç şansım yok.' diye geçirdi içinden.
"Ne oldu?"
Taehyung doğrulttuğu kafasıyla Hoseok'a bakıyordu. Gözlerinin dolmuş olması dikkatini çekmişti. Hoseok o konuşmadan önce hareket etti.
"Hadi kalk gidelim. Sen de elini yüzünü yıka. Jungkook'un seni böyle görmesini istemezsin, değil mi?"
Taehyung hızla burnunu çekerken oturduğu yerden kalkıp kendine çekidüzen vermeye çalıştı. Karşısındaki bedeni baş işaretiyle onayladıktan sonra yürümeye başladılar.
"Hoseok, bu arada... Bu olanlardan Jungkook'a bahsetmesen. Eski sevgilisi de olsa kimseye kin tutmasını istemiyorum."
Hoseok gülümsedi. Daha önce böyle bir kalbi tanımamıştı. Onun yerinde başkası olsaydı entrika dolu intikam planları kurmaya başlardı. Fakat o başkaydı. Bambaşka. Tüm dünya çürümüşken sanki o beyaz bir çiçeğin taç yaprakları arasından yeni doğuyordu. Güzelliği çevresindekileri kıskandırırken, ışığı büyülüyordu.
"Söz mü?"
Minik bedenin uzattığı serçe parmağı kavrayarak konuştu.
"Söz."
~~~
"Artık bir şeyler yapmalısın. Çıkma teklif etmek gibi. Seni sevdiğini biliyorsun."
Kimsenin onları göremeyeceği bir duvarın köşesinde konuşuyorlardı. Hoseok'un canı ne kadar yansa da Taehyung'ı mutlu edecek şeyi yapmak istiyordu. Onun kahramanı olmaya ihtiyacı vardı. Ve bu mutluluğun Jungkook'tan geçtiğinin farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORANGE • (Vkook)
Fanfic"Jungkook zayıftı, bu yüzden öldü. Ve biz de zayıftık, bu yüzden onu kurtaramadık." "Yunanca'da 'sevgi'ye karşılık gelen üç ayrı kelime vardır" dedi Petrus. "Peki ama sevginin hangi halini kastediyorsunuz: Eros mu, Philos mu yoksa Agape mi?" "Agape...