Şarkı: Halou- Honeythief
Medyadaki videoyu izlerseniz sevinirim. Kendi yapmış olduğum FMV umarım beğenirsiniz :))Taehyung'ın ağzından:
"Hıck!"
Utandığım zamanlarda olduğu gibi dudaklarımdan minik bir hıçkırık kaçmıştı. Ani bir kızarmayla elimi bulunduğu malum yerden geri çektim.
Jungkook'un ufak kıkırtısından hoşuna giden bir şeylerin olduğu belliydi. Utancımın kulaklarıma kadar çıktığını hissedebiliyordum. Karşımdaki kısılan gözleri izlerken büyülenmiş gibiydim. Beklenmedik zamanlarda çıkagelen insanlar beyninizi işgal edebilir, hatta hayatınızı değiştirebilirdi. O kişi hem daha fazlasını istediğin hem de öylesine çekindiğin biri olabiliyordu. Bazen böyle zamanlarda sadece en beklenmedik şeyi yapman gerekirdi. Kendimi Jungkook'un dudaklarına atışım bunlardan biriydi.
Beklenmedik hareketim Jungkook'u ne kadar şaşırttı bilemezdim. Şuan için tek düşünebildiğim karşımdaki dudakların tadıydı.
İkimizin de gözleri kapalıydı.-En azından benimkiler öyleydi. Jungkook'un gözlerinin de kapanmış olduğunu tahmin edebiliyordum.- İkimiz de uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibiydik. Uzun zamandır tek ihtiyacımız birbirimizmiş gibi. Bize tek gereken ruhlarımızla birleşen dudaklarımızdı.
Binlerce yıllık uygarlık tarihi boyunca pek çok insan yiyip bitiren, yakıp kavuran aşklara tutulmuştur. Birçok Helena, Afrodit, Eros, Paris görmüştür bu dünya. Bilinen ya da bilinmeyenleriyle çevrili farklı tonlarda hisler...
Peki bunca zaman boyunca onlar da gerçekten benim gibi hissedebilmiş miydi? Aşkları gerçekten benimkiyle yarışabilir miydi?
Kendime sorduğum soruları cevapsız bırakmaya tercih edip karşımdaki dudaklara yöneldim. Şuan düşünmekle vakit kaybedemezdim. Bu dudakları bir ömür unutmak istemiyordum.
Dudaklarımı ayırmadan dizlerim üstünde yavaş yavaş Jungkook'a ilerliyordum. Utangaçlık konusunda sorunları olan ben bile şuan oldukça ileri gidiyordum. Sonunda aramızdaki mesafeyi yok edip Jungkook'un kucağına yerleşmiştim. Burasını önceki yerimden daha çok benimsemiştim. Artık Jungkook'a daha yakındım. Artık bedenlerimiz de birdi.
Bu Jungkook'la ikinci öpüşmemiz oluyordu. İlki hakkında hiçbir şey konuşmamış olmamız bana her ne kadar onun için önemsiz biriymişim gibi hissettirmiş olsa da şuan bunun hakkında yanıldığımı anlıyordum. Jungkook'un dokunuşları çok farklıydı. Kırmaktan, zarar vermekten korkar gibiydi. Beni önemsiyordu ve bunu hissetmek güzeldi. Ondan duymak istediğim kelimeleri daha duymamış olsam da birçok şeyi anlayabiliyordum. Yine de onun kelimelerinden kendimi duymak istiyordum. Onun kelimeleri beni konuşsun istiyordum. Bana özel olduğumu dillendirsin.. İsterse sonrasında parçalara ayrılmama neden olacak olsun, sadece bir kere 'Seni sevdim' demesi yeterliydi.
Usulca ayrılan dudaklarımız sonrasında alınlarımız ve burunlarımızı birbirine dayamıştık. Aşağı doğru bakarak nefes alıp veriyordum. Onun nefesini de solumak hoşuma gitmişti. Şuan ne kadar güzel görünüyor olduğumuzu düşündüm. Jungkook'un belimdeki elleri hiç olmadığım kadar güvende hissettiriyordu.
Gözlerimi büyük bir kararlılıkla karşımdaki gözlere sabitledim. Daha fazlasını istiyordum ve bunu bilmeliydi. O ise sadece bana uygun oynayacaktı. Bunu anlamıştım. Ellerimle birden boynuna tutundum. Bu sefer bizi daha büyük bir öpücüğe sürüklemek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORANGE • (Vkook)
Fanfiction"Jungkook zayıftı, bu yüzden öldü. Ve biz de zayıftık, bu yüzden onu kurtaramadık." "Yunanca'da 'sevgi'ye karşılık gelen üç ayrı kelime vardır" dedi Petrus. "Peki ama sevginin hangi halini kastediyorsunuz: Eros mu, Philos mu yoksa Agape mi?" "Agape...