"Sayın yolcularımız..." uçaktaki uyarı bandının üzerinden geçen dakikalar Çiçek'in nefesini kesmişti. Birazdan uçağın kalkacak olması korkulu rüyasıydı. Ağır ağır ilerliyordu pistte korku aracı. Arkasına yaslandı, korkmaması gerektiğini salık verdi kendine. Bununla baş edebilirdi. Kendisi gibi olan insanlar mutlaka vardı bu hayatta ve uçağa binmek zorunda kaldıklarında korkudan ölmüyorlardı. Beklenen oldu, uçak hızlandı, havalanmak üzere dikleşti. Kalp atışı hızlandı Çiçek'in, bütün bedeni alarm verdi, bir anda korkuyla yanındaki adamın ellerinin üzerine kapandı. Mesafeli, muhatap olmaktan kaçınan, her seferinde kibirli olduğunu düşünmesine neden olan adam usulca; "Uçaktan korkuyor olamazsın değil mi? Almanya'da doğup büyümedin mi sen? Bugüne kadar uçakla nasıl yolculuk yaptın?" diye sorduğunda kalkmak istedi, ona muhtaç olmadığını hissettirmek. Kalkamadı; adım adım azaldı korkusu, idare edebilecek hale geldi ve kaldırdı başını. Kibirli adamın koyu gözleri ile gözleri karşılaştı.
"İyi misin?" diye sordu adam.
"Evet."
"Üç çocuğa aynı anda bakacak birinin çok daha cesur olmasını beklerdim."
Onun ne beklediği Çiçek için çok da önemli değildi aslında. Değiştirebilseydi şu korku durumunu zaten değiştirirdi.
"Bir cevap vermeyecek misin?"
"Vermem mi gerekiyor?"
"Kendi kendime konuşmuyorum herhalde değil mi?"
"Hayır. Ne düşündüğümü merak ediyorsanız söyleyeyim; ben de üç çocuk babası birinin daha anlayışlı olmasını beklerdim."
Arka kapıyı açık tutan adam başı önde bekliyordu. Erhan, önce ona yol verdi. Yabancılaştı büsbütün Çiçek, arabanın arka koltuğunda sol tarafa kayarak iyice yerleşirken. Yanına oturdu bir kez daha adam. Kâğıt üzerinde gerçekleşmiş bir evliliğin kırık dökük ilk anılarını yaşıyordu her ikisi de gelecek günlerin getireceklerinden habersiz. İkisinde de umuttan yana zerre kırıntı yoktu. Her ikisi de kaybettiklerine daha yakın kazanabileceklerine kördü. Hele ki Çiçek... Belediye Başkanı'nın karısı sıfatını alabilmek için kendine bile ait olmayan şu elbiselerin içinde bir oyun oynamaya dünden razıymış gibi kabul tarafındaydı. Özgül söylemişti ilk ona bu işi.
"Adam, belediye başkanı Çiçek; it, uğursuz değil ki. Karısı üçüncü çocuğunu doğururken ölmüş. El kadar bebekle dul kalmış adam. Annesi aşırı müdahaleci bir şey, bizim Meftune ablanın yengesi kadın, rahmetli babası da ağabeyi. Oldubitti yengesi ile birbirilerini sevmemişler ama yeğeni ile de kopmamış. Başkan bir ayrı severmiş halasını. Daha karısının toprağı kurumadan başlamış annesi adama kız bakmaya. Cenazeye gittiğinde dert yanmış Meftune ablaya adam. Kadın düşkünü, çapkın falan olsa ohoo on sekizlik kızlarla evlenir. Derdi senin gençliğin güzelliğin değil ki, çocuklarına merhametli bir kızcağız arıyor. Bakıcı gibi ama annesinin de ağzını kapatacak cinsten. Meftune ablanın dediğine göre annesine 'güzelliğine vuruldum' diyecekmiş senin için. Sen de sığınacak bir kapı arıyorsun. Seni oralarda kimseler bulamaz Çiçek, adamla da abi kardeş olursunuz mis gibi. Ha bana sorarsan Erhan Bey gibi bir adamın karısı olmayı yeğlerim ama erkeklerden miden bulanıyormuş diye diyorum. Abin olur kız!"
Çiçek, bir abisi olan o şanslı kızlardan olamamıştı. Ailenin en büyük çocuğuydu ve kardeşlerini koruyup kollama görevi her daim ondaydı. Kuzeni Özgül'ün ısrarı ve çıkmazda olduğundan Erhan ile görüşmeyi kabul etti. Adam, halasının yanında konuşmak istiyor olsa da Meftune Hanım baş başa meramını daha iyi anlatırlar birbirine diye bir akşam yemeği ayarladı, boğaz gören lüks restoranlardan birinde. Çiçek hiçbir şey yemedi o gün. Balığı buz gibi oldu, mezelerin varlığını bile fark etmedi. Özgül kendi gardırobundan giydirirken onu nasıl bir adamla görüşeceğini bile bile heyecan taşımıyordu. Ne Başkan oluşu ne yakışıklılığı ne de yere göğe sığdırılamayan karizması umurunda değildi. Erhan için de aynı şeyler geçerliydi ancak halasının salonunda üzerinde zümrüt yeşili bir elbise ile gördüğü bal bakışlı esmer dilberin güzelliğini fark edince anlık bir afallama yaşadı. Çirkin bir kız tercih etseydi annesi onun âşık olduğuna inanmaz inada bir evlilik yaptığı kanısında hayatı ona da bu kızcağıza da dar ederdi. Öyleyse kızın güzel olması iyiydi de bu kadar güzel olmalı mıydı, diye düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Gelin
General FictionAnlaşmalı evlilik hikayelerinden birini de MSÇ kaleminden okumaya ne dersiniz? Zamanın çapkın, havai genci Erhan, anne sözü dinleyerek evlenmiş, üç de çocuk yapmıştır. Bir de üstüne belediye başkanı olunca hayatı düzene girmiştir. Ta ki üç çocuğunun...