Kapıdan çıktığında Erhan ile burun buruna geldi. Ondan kaçarak Damla'nın yanına girdiğinde peşinden geldi adam. Fısıltıyla sordu.
"Neden sormadın?"
Sıkıntıyla gözlerini kapattı Çiçek.
"Neyin vardı neden üzgündün diyebilirdin? Şarkı söylemenden daha çok işe yarayabilirdi."
Adamın ilk kez gözlerine bakarak döndü Çiçek. "Ben sizin gibi düşünmüyorum," diye fısıldadı. "Herkes nesi olduğunu sordu, birazdan siz de soracaksınız. On yaşındaki bir çocuğun başına gelenleri bir yabancıya anlatırken kendini iyi hissetmeyeceğinden eminim."
"Çocuklar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun fakat bildiğini sanıyorsun."
Aynen senin gibi...
"Sözümü dinlemek yerine itiraz ederek zaman kaybediyorsun Çiçek. Bu çocukların bir an önce sana alışmaları lazım ki ben de..." Acelesi neydi? Az kalsın kendine itiraf edemediğini söyleyiverecekti. Diyecekti ki gözüm arkada kalmadan gönlümce yaşayabileyim, tıpkı bekârken olduğu gibi.
"Hızlandırılmış sevgi diye bir şey yoktur."
"Sözde Türkçen kötü ama havalı havalı laflar etmesini biliyorsun."
"Siz, bu işi bana bırakmazsanız olmaz. Sürekli müdahale ediyorsunuz. Müsaade edin birbirimize alışkanlık kazanmaktan ziyade birbirimizi sevelim. Biz birbirimize yabancıyız. Kimse damdan düşer gibi birini sevemeyeceği için de şu anki süreç normal olan. Bana güvenmiyorsunuz biliyorum. Size pısırık, bir halttan anlamaz görünmüş olabilirim ama çocukların dilinden anlarım ben."
"Kaç kere çocuk büyüttün?"
"Üç erkek kardeşimi ve bir kız kardeşimi... Aramızda en büyüğü ile on yaş bir sonraki ile on dört yaş var. Bana inanın ben çocuklarınıza zarar vermem."
"Veremezsin zaten Çiçek. Bunu sezdiğim anda başına bela olurum."
Belalara alışkındı aslen Çiçek. Tehdit eden erkeklere de. "Sizden korkmuyorum," dedi ilk kez bir erkeğe. "Ben Allah'tan başka kimseden korkmuyorum artık. İhtiyacım vardı, teklifinizi kabul ettim. Çocuklarınıza kardeşlerim gibi bakarım. Allah'tan korktuğum için, sizden değil."
Sesi her geçen gün daha çok çıkıyordu. İyi miydi kötü mü karar veremedi buna. Kızlarının ödevlerini kontrol etmek için önce küçüğün odasına girdi. Arkasından yüzünü buruşturdu Çiçek, "Huysuz herif," diye söylendi.
Yatmadan önce Damla'ya bakmak istedi. Bebek uykusu diye bir şey vardı ya şu hayatta; Damla onu yaşamaya özendiriyordu Çiçek'i. Derin, habersiz ve huzurlu...
Evdeki çalışanların kendisine karşı tepkili olacaklarını sanıyordu Çiçek. Tahminlerinde yanılmıştı. Yöresinin şivesine sonuna kadar hâkim olan Gülden de Erhan'ın köylüsü ve başkan olduğu günden bu yana çalışanıydı; kocası, oğlu ve gelini gibi. Gelini gelmeden evvel Zekiye de bu evin mutfak ve temizlik işlerine bakıyordu. Ancak Gülden yatılı kalırken Zekiye evine dönüyordu. Erhan'ın en güvendiği çalışanıydı kadın ve mutfaktakiler de onun talimatları ile çalışıyorlardı. Gülden oğlunu evlendirdikten sonra sadece kendi ailesiyle kaldığı mutfakta Zekiye'yi yadırgar gibi görünmüyor, hatta eski ahbap oldukları ve Erhan'ın da uzaktan akrabası oldukları için saygıyla yaklaşıyordu. Çiçek ilk geldiği güne göre daha iyi hissediyordu kendini. Damla'nın beslenmesi konusunda Erhan ile zıt düşmesi, diğer kızlarla iletişiminde babalarının kurallarından ötürü bir adım geride durmak zorunda kalması sayılmazsa aslında çocuklarla da epey yol kat etmişti.
Damla'nın saatlik beslenmesi Erhan için çok önemliydi. Büyük kızları bu duruma alışkın olduklarından yeme düzenlerini oturtmuşlardı ancak Damla için ara öğün saatleri şaşabiliyor ya da bebek o öğünü tüketmek istemeyince diğer öğün saati gelmeden başka bir yiyecek talebinde bulunabiliyordu. O gün tıpkı böyle olmuştu ve Damla'nın ana öğüne kadar dişini sıkabilmesi için ona ballı ekmek vermişti. Balın şerbeti her yerine bulaşarak yine Çiçek'in usulü ile kendi elleri ile afiyetle yemişti bebek yemeğini. Sadece yirmi dakika içerisinde bütün vücudunu kaplayan özellikle de ağız çevresinde beliren kırmızı benekler olmasa Çiçek için bu kaçamağın yanlış hiçbir tarafı yoktu. Önce kızaran yerleri geçsin diye bebeği banyoya soktu Çiçek, ıslak bir halde onu çıkardığında Zekiye ile karşılaşana kadar da banyonun döküntülerine iyi geleceğini düşünüyordu. Kadın panik halde "Alerji olmuş kuzucuk," demeseydi halen kafasında basite indirgenmiş bir sorun olarak duruyordu yaşananlar. Apar topar ilçenin devlet hastanesine götürdüler Damla'yı. Yoldayken haber verdi Zekiye Erhan'a. Çiçek, önce bebeğe kötü bir şey olmasından korktu sonra da Erhan'dan duyacaklarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Gelin
General FictionAnlaşmalı evlilik hikayelerinden birini de MSÇ kaleminden okumaya ne dersiniz? Zamanın çapkın, havai genci Erhan, anne sözü dinleyerek evlenmiş, üç de çocuk yapmıştır. Bir de üstüne belediye başkanı olunca hayatı düzene girmiştir. Ta ki üç çocuğunun...