İki günlük Erciyes tatilini akıl edememişti kimse. Şimdi direktiflerini almış yola düşmüşlerdi. Kendi aracı ve koruma aracı ile çıkmıştı yola. Çocukları yanındayken risk almazdı Erhan. Çocuklar arka koltuğu kapladığı için öne geçmişti Çiçek ama sürekli arka tarafa dönük duruyor ve onlara laf yetiştiriyordu. Damla yola çıktıklarının yirminci dakikası uykuya dalmıştı.
"Evet," dedi Erhan, Derya'nın sormaktan usanmadığı peş peşe gelen alakasız sorularını aralayarak. "Çiçek bize şarkı söylesin mi?"
"Pink Floyd!" diye bağırdı Deniz.
"Şşt," parmaklarını dudaklarına götürüp onu uyarmak zorunda kaldı Çiçek. "Damla uyanacak."
"Masal anlatsın." Olayın yönünü çevirdi Derya. Şarkı dinlemekten henüz keyif almıyordu, ablası bunu yapmaktan ne anlıyor pek anlamış da değildi.
"Babam ve ben şarkı söylemesini istiyoruz. Sen tek oy kullanıyorsun Derya."
"Baba ben tek oy mu kullanıyorum?"
"Tek kişisin kızım, tek oy kullanacaksın tabii."
"Ben Derya ile aynı oyu kullanıyorum. Şarkı bilmem ben. Rock müzik için de uygun değiliz. Bence ben masal anlatayım."
"Çiçekçi kız!" Mırıldandı Erhan. "Anlat bakalım. Yalnız uyursam dürt beni Deniz bu görevi sana veriyorum."
"Dürtüklerim," Gülden'i taklit ederek söyleyince bunu gülmeye başladılar.
"Kele," dedi Deniz oyuna devam ederek. "Ne gülüyonuz?"
"Şırlatanlar!" Erhan da alet oldu oyuna.
Çiçek her geçen gün daha bir şaşırıyordu. O kuralcı adam istediğinde nasıl da neşeli, arkadaşça bir baba olabiliyordu.
"Bir daha yap baba." Derya masalı çoktan unutunca Çiçekçi Kız başka bahara kaldı.
"Ayıp ama kızım."
"Ya babaa..." direndi Deniz de.
"Gülden abla bizim büyüğümüz olmaz, hadi ama gerçekten ayıp."
"O zaman senin büyüğün olmayan birini taklit et." Yeni bir soluk getirdi olaya Deniz.
Erhan bu teklifi değerlendirip, r harflerinin üzerine bastırarak "Yatmak saati kızlar, yorganlar başa hadi!" deyince bir sessizlik oldu. "Ee olmadı mı?"diye sordu adam. Kızlar bir şey anlamamıştı.
"Saat yatmak vakti kızlar, başımız yastığa hadi!" Gece komutunu düzeltti Çiçek. Bunu son üç dört gündür yapıyordu ve adam gerçek manada dikkat etmediğinden cümleyi farklı kurmuştu. Telaffuz da benzemeyince kalakalmıştı. "Ama ben babanızı taklit edebilirim kızlar." Onay almadan Erhan'a baktı Çiçek. Kızacak gibiyse baştan bilip bu işe hiç girişmeyecekti. Adam itiraz edecek gibi durmuyordu. "Oyun saati değil Derya, o kitap okunacak." Sesindeki tok duruş, tavrındaki kibir ve telaffuzdaki düzen birebir yansıdı Çiçek'in diline.
"Babam senden büyük Çiçek abla, ayıp oldu bence." Deniz, erkenden safını belirlemek üzere belirtti düşüncesini. Erhan bir an başını çevirip baktı Çiçek'e.
"Evli çiftler arasındaki yaş farkı mühim olmaz kızlar," dedi ve gözlerini yeniden yola dikti.
Evli bir çift olsalar Erhan haklı olabilirdi. Bir kez daha kızlara bakış attı Çiçek ve sonra o da Erhan'ın baktığı istikamete baktı.
Belediye Başkanlarından birini ailesiyle ağırlayacağını bilen otel çalışanları özel ihtimam gösteriyorlardı. Bir aile odası ayarlanmıştı suit olanlardan. Yatağın üzerine bırakırken Çiçek, Damla'yı " Sen burada Damla ile kalırsın Çiçek ben diğer odada kızlarla uyurum," diye açıkladı Erhan. Lüzum yoktu buna çünkü tıpkı böyle düşünüyordu karşı taraf da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Gelin
Genel KurguAnlaşmalı evlilik hikayelerinden birini de MSÇ kaleminden okumaya ne dersiniz? Zamanın çapkın, havai genci Erhan, anne sözü dinleyerek evlenmiş, üç de çocuk yapmıştır. Bir de üstüne belediye başkanı olunca hayatı düzene girmiştir. Ta ki üç çocuğunun...