Deniz, ağlayarak gelmişti okuldan. Çiçek, Damla'nın odasına açılan yan odada yeni kıyafetlerinden birini banyodan hemen sonra giymiş saçlarını tarıyordu.
"Ne oldu kızım?" diye seslendiğini duydu Zekiye'nin ve kapanan kapının sertçe yerine oturuşunu. Odadan çıktığında Derya'yı gördü. Zekiye, kızın kapısını zorluyordu. İçeriden kilitlenmiş kapıyı açtırmak için "Babanı arıyorum Deniz," diye tehdit etme yolunu seçmişti. Derya'ya gülümsedi ama çocuğun gerginliği her halinden belliydi.
"Üzülme gel, değiştirelim üzerini."
Çiçek'in peşi sıra kendi odasına girdi çocuk. Ne giymek istediğini sordu. Çocuk şaşırdı buna. Ne giyeceklerine her gün Zekiye karar verirdi ve yatağının üzerine çıkarır izaha başlardı. "Elini yüzünü yıka, üzerini değiş hemen mutfağa."
Çocuğun prenses resimli beyaz gardırobunu açıp içeride gördüğü zenginliğe bir süre baktı. "Sen de benim gibi etek seviyorsun sanki. Ben senin yaşındayken renkli külotlu çorapları da çok severdim. Bir de dantelli ayakkabı çorapları..."
"Nedir o?"
"Dantelli ayakkabı çorabını bilmiyor musun? Nerede senin çorap çekmecen?"
Derya'nın gösterdiği çekmecede bir sürü dantelli ayakkabı çorabı vardı, çıkarıp gösterdi birini.
"İşte bunlar."
"Adları ne demiştin?"
"Dantelli ayakkabı çorabı, şöyle katlanınca ayakkabının üzerinde kalıyor ya. O sebepten... Siz ne diyorsunuz bu çoraplara?"
"Çorap..."
Sevimli bir kızdı Derya. Kıvırcık saçlarını sımsıkı toplamıştı Zekiye ve dipleri gerilmişti iyice.
"Çorap daha kolay tabii, banyo yapmak ister misin?"
"Bu saatte mi?"
"Banyo saatin mi var?"
"Evet, yatmadan yarım saat önce. Her gün!"
"Anladım. Bence bugünlük bir kaçamak yapabiliriz. Banyoyu hazırlayayım saçlarını yıkamana yardım edeyim ve istersen onları topuz yapayım."
"Topuz mu?"
"Ya da Elsa örgüsü."
"Sen Elsa'yı biliyor musun?" Başını salladı Çiçek. Derya ise kalbi pır pır olmuş heyecandan yerinde duramıyordu. Bir anda aklına gelen şey canını sıktı. "Benim saçlarım Elsa örgüsü olmaz ki çok kıvırcık."
"Bir düzleştirici bulursak..."
"Düzleştirici ne ki?"
"Eminim Meltem'in vardır. Hadi gel düzleştirici yoksa bile ben ıslakken örersem saçlarını zapt etmek daha kolay olur. Bir gün şu küçük renkli boncuk tokalardan alalım. Örgüne boydan boya dizeriz. Ne dersin?"
Kocaman güldü çocuk, üstten dökülen iki dişinin bıraktığı boşluk çıktı ortaya. Bir tarafında hafiften büyümüştü dişi diğeri ise çırılçıplak.
"Ablama da Elsa örgüsü yaparsan belki kapıyı sana açar."
"Şimdilik yalnız kalmak istiyor olabilir, rahatsız etmesek daha iyi."
Zekiye'nin kapıyı açtırma çabaları halen sürüyordu.
"Biliyor musun?" dedi Derya, "Senin saçların çok güzel Elsa örgüsü olur."
"Sarı değiller ama..."
"Olsun yine de çok güzeller."
Akşam yemeği sofrasında asıktı Deniz'in suratı. Zekiye aldığı talimatı yerine getirmiş, uzun zaman sonra akşam yemeğini evinde yiyecekti. Deniz'in yaşadıklarından haberdar olan babası sofrada sorgulamadı kızını. Derya garip bir neşeyle şakıyor sürekli saçlarıyla oynuyordu ve Damla eliyle bir parça pirzolayı kemiriyordu. Daha ilk günden evde tuhaf şeyler olduğu açıktı ve her şeyin sorumlusu şu saçları darmadağınık toplanmış kızdan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Gelin
General FictionAnlaşmalı evlilik hikayelerinden birini de MSÇ kaleminden okumaya ne dersiniz? Zamanın çapkın, havai genci Erhan, anne sözü dinleyerek evlenmiş, üç de çocuk yapmıştır. Bir de üstüne belediye başkanı olunca hayatı düzene girmiştir. Ta ki üç çocuğunun...