Kağıdımı masaya bırakıp sessizce sınıftan çıktım. Arkama bile bakmadan gönül rahatlığıyla küçük bir an bile olsa mutlu olduğumu hissettim hücrelerime kadar. Okulun yangın merdivenine doğru yöneldim. Etrafa baktım kimsenin olmadığını görünce telefonumdan müziğimi açıp çılgınca dans etmeye başladım.İşte bu evrem
İşte bu kızım
VuhuuuAnlamsız hareketlerimle tek bildiğimi yaptım, dans ettim. Kim ne derdi diye düşünmeden sadece benim olduğum bir yerde çılgınca dans ettim.
Telefonum çalınca kendimi ödüllendirdiğim bu muhteşem an malesef bozuldu.
"Nerdesin kızım?"
"Koridordayım sen nerdesin?"
"Ben bahçeye indim. Haydi gel."
Kimse görmeden yangın merdiveninden usulca çıktım. Yanağım yukarı doğru kıvrıldı. Delice bir şey gibi gözüküyor ama bana terapi gibi geliyor.
Bahçeye indim. Cereni gördüm hemen yanına doğru hızlı adımlarla ilerledim.
"Evrem!"
"Ceren?"
"Kızım ya anlattığın sorular çıktı. Çok mutluyum ilk defa matematik sınavından bu kadar keyifle çıktım."
Gülümsedik ikimizde. Hoşuma gitmişti. İnsanlara dokunmayı severdim. Onlara yardım etmek bana iyi gelirdi. Dans etmek kadar çılgın olmasada bu da bir terapiydi benim için.
Herkez bir insanda iyileşebiliyor. Yaralarını saracak bi doktorları olabiliyor belki. Fakat benim hiç böyle bi doktorum olmadı. Ben kendi kendimin doktoru oldum. Hayat adil midir bilmiyorum ama her bardağa alabileceği kadar su yüklenir, bunu biliyorum.
Okul bitmişti. İnsanlar birbir servislere binip dağıldılar bahçeden. Bizde Ceren ile sarılıp ayrıldık. O servisine geçti bende dolmuş durağına geçtim. Cebimden sigaramı çıkarıp bir dal yaktım. Duman boğazımdan aşşağı inerken yaşadığım mutluluğu bir daha hissetmek istedim. Ah ne kadar keyifliydi şu an şu sigaranın tadı.
Dolmuşun yaklaştığını görünce sigaramı attım. Önimde duran dolmuşa bindim ve kulaklığımı taktım. Bazen dünyanın ne kadar garip bir yer olduğunu düşünürüm.
Düşünsenize bir an ya öyle bir an gelirki neydim diyemeden ne olursunuz. İşte o andayım şu an. Mutluluk şu an benimle olmak istemişti. Gözlerimi kapatıp sadece çalan şarkımı dinlemek istedim bu gün benimle olan mutlulukla beraber.
Sokağı dönünce eve geldiğimi anladım. Dolmuştan inip eve doğru yürüdüm. Mutluluk benden hiç gitmeni istemezdim ama bu eve girerken yanımda benimle gelecek olan tek şey acıydı.
Kapıyı çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Annem şık giyinimiyle bana kapıyı açmıştı.
"Tam zamanında geldin."
"Üzerindekiler de ne anne?"
"Akşama önemli misafirlerimiz var. Sende hemen yukarı çıkıp sana geçen yaz aldığımız mavi elbiseni giy. Şu saçlarınıda biraz aç istersen en azından kıza benzersin."
"Benim mavi elbisem ne alaka şu an."
"Soru sorma ve dediğimi yap Evremcim. Hadi tatlım bir saate gelirler zaten."
Gözlerimi devirerek odama çıktım. Aldığın mavi elbiseyi hiç giymedim bile neden şimdi giyeyim ki. Ayrıca ne misafiri bu kadar giyinmeler falan devlet başkanı mı geliyor anlamadım.
Elimi yüzümü yıkadım. Dolabımı açıp elbiseyi çıkarttım. Üzerime giyindim. Rahat değildi işte. Ne buluyorlar şu elbiselerde anlamıyordum. Aynada kendime baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
Ficção AdolescenteGidenler yüzündendir, sabaha kadar sızlayan kalbimi dindiremeyişim. Herkes gider, herşey biter, tek gerçektir ölüm. Üzüntüler... Haykırışlar... Sızlayan kalpler... Dinmeyen acılar... Bitmeyen dertler... Ölümler... Geriye kalanlar... Acı gülümsemeler...