2.Bölüm

212 45 117
                                    

Ansızın gelen bir soğuk hava dalgası gibi yüreğime esiyor sanki yaşanmışlıklar. Tam unutuldu, geçti, iyileştim diyorum. Bilmediğim yerden yakalıyor. Tuğlalarla bir duvar ördüğünüzü düşünün. Sım sıkı örülen bir duvar. Ya da nefesinizle üfleyip şişirdiğiniz kocaman balon. Fark etmez hayata karşı nasıl gard aldığınız. Bir ismi bir tarifi de olmak zorunda değildir. Fakat hepsinin ortak bir noktası vardır o da zayıf nokta. Bilmediğimiz yer deriz. İşte orası ilmek ilmek ördüğünüz her şeyi yıkıp kül edebilecek bir noktadır bilmesekte. Belki de biliyoruzdur ama bilmek istemiyoruzdur.

Uyumak çare midir bilmiyorum. Uyuyunca unutulmuyor, dinmiyor, geçmiyor sonuç olarak. Belki de uyumak sadece ertelemektir.

Kulaklarıma dolan alarm sesim beni ertelediğim hayata çağırıyordu. Sanki bir balonun içindeyim. Yanımda yiyecek tek bir yemeğim var. Yemek zorundayım fakat yiyesim yok. Hayatıda böyle anlamlandırıyorum ben. Bolan benim dünyam. Yemek ise yaşadıklarım. Ben bu dünyanın içindeyim ve o yemeği yemek zorundayım.

Alarmı kapatıp yatağımdan ruhum yerlerde sürünürcesine kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Aynaya bakmak benim pek sevdiğim bir şey değildir. Aynaya bakınca bazen görmek istemediğim şeyleri görüyorum gözlerimde. Hani hissedersiniz yüreğinizin ortasında bir acı fakat bilmek istemezsiniz neden acıdığını. İnsan beyni bir şeyleri bilmeyi acısına acı katacağını düşündürtür çünkü. Beynimin bana oynadığı oyunları görmek istemiyorumdur belkide gözlerimde. Ya da tükenmiş halimi.

Dolabımdan okul kıyafetlerimi çıkardım. Üzerime giydim. Belime kadar olan saçlarımı at kuyruğu yaptım. Okul kıyafetimde bir farklılık var. Ben kızlar gibi etek giymeyi seven bir insan değilim malesef. Bazen insanlar değişik gözlerle bakar bana. Benden başka bir kızın pantolon giydiğini görmediler çünkü. Kızlar etek giymek zorunda mıdır? Bence hayır. İnsan denilen varlığın kız erkek olarak ayrım yapılması bana saçma gelir. Bir birey kendini nasıl özgür hissediyorsa öyle yaşamalıdır hayatı. Ben de kendimi nasıl özgür hissediyorsam öyle yaşarım hayatımı.

Çalınan kapıma gitti gözlerim.

"Kim o?"

"Girebilir miyim?"

"Gel anne."

"Kahvaltıyı hazırladım. Yemeden çıkma lütfen."

"Yiyesim pek yok anne."

"Benimde yiyesim yok. Fakat yemek zodundayız Evrem."

"Sen kahvaltı hazırlayıp odama geldiğine göre bir şey söylemen gerek değil mi?"

Diyeceği şeyi nasıl söyleyeceğini düşünüyordu karşımda. Annem sabahları erken kalkıp kahvaltı hazırlıyorsa kesin bir şey vardır arkasında. Bu şey de benim hoşuma gitmeyecek kesin.

"Akşam eve erken gel."

"Neden?"

"Misafirlerimiz olacak çünkü."

"Benim yapmam gereken bir proje ödevim var. Bu gün kızlarla toplanıp onu yapmamız gerek anne. Akşam malesef geç gelebilirim."

"Proje ödevini hafta sonuda yapabilirsin. Bu misafirler önemli seninde olman gerek."

Ben neden olmak zodundaydım. Eve gelen misafirler ne zaman beni ilgilendirir oldu. Başka bir şey vardı sanki. Bilmediğim bir şey.

"Tamam anne. Gelmeye çalışacağım."

"Akşam 6 da evde olmuş ol."

Ve kapı kapanır.

İçime esen bir rüzgar vardı. Ansızın esen. Sebepsiz değildir hiçbir şey. Sebep neydi peki? Neler bekliyordu Evrem'i?

........

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin