Hayalini kurduğun şey ulaştığında seni mahveder. Her ne kadar canla başla ona ulaşmak için çabalasan da ucu pişmanlıktan öteye götürür, can yakar. Bir yaz gecesi intikam için ruhunu deşer, onca çektiği çilenin karşılığını almak ister.
Düşünür, elin...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
☙
Hayatımız neden hep birilerinden korkarak geçerdi? Ya da neden bu dünyada barınmak için para en üst sıradaydı? Birilerine neden sürekli yaranmaya çalışıyorduk, hiçbir zaman anlayamıyordum. Onların beklentilerini karşılayabilmek için elimizden geleni yapıyorduk, öyle değil mi? O zaman artık bundan vazgeçmeli ve tam tersinin olmasını sağlamalıydık.
Hayatımda özgürlüğün tadına vararak yaşamak kadar sevdiğim pek bir şey yoktu. Ailemin bana sağladı tek yarar bu olabilirdi ve ilgisizlerdi, karışmazlardı. İşine ne geliyorsa ona göre davranan bir babam vardı. Böyle olacaksa olmasın dediğim sayılı şeylerden biri de ailem diyebilirim. Hiçbir şekilde nankörlük değildi yaptığım, yıllardır hiçbir şey yapmayarak bile bana çektirdiklerini aklımdan çıkaracak değilim sonuçta.
Kendi çabalarımın karşılığını aldıktan sonra onlardan habersiz çıktım geldim buralara. Bilgi vermedim, sevincimi paylaşmadım, sadece üç beş eşyamı toplayıp valizimle sokaklara düştüm.
Kalbim heyecanla kan pompalamaktan bir an olsun vazgeçmezken önemsemiyor gibi davranmaktan başka çarem olmadığını düşündüm. Heyecanımı kendime ne kadar hatırlatırsam hayatta da bir o kadar başarısız olacağımı düşünüyordum. Heyecanla hareket eden insan panik yapardı ve sağlıklı düşünemezdi, bu duygular insanı başarısızlığa sürüklerdi. Aklımın bir karış havada olduğunu düşünürsek diğer insanlara göre başarısız olma olasılığım daha yüksekti, başarısız olmaksa en çok korktuğum şeydi.
Kampüsle pekte yakın mesafede olmayan Ceren'in çağırdığı kafeye doğru ilerliyordum. Açıkçası kampüsün arkalarının bu kadar ıssız olduğunu bilmiyordum. Sokakların darlığından güneşin sızması imkansız gibi bir şeydi. Dolayısıyla olması gerekenden daha karanlıktı.
Yerden bakışlarımı ayırıp gözlerimi karşıya çevirdiğimde tanıdık koyu yeşil gözlerle karşılaştım. Duraksadım ve sakin hareketlerle kaykayı ters istikamete çevirdim. Diğer grup üyelerini fark etmem zamanımı almamıştı. Lanet olsun!
Sinsi bakışları ve arsız sırıtışıyla yanıma doğru geliyordu. Korkmasam da ister istemez gerilmiştim. Tam dibime kadar geldiğinde dimdik hiç istifimi bozmadan gözlerinin içine baktım. Ürkek görünemezdim zaten ama görünsem de onlara sadece ekstra keyif vermiş olacaktım. O yüzden yapacağı hiçbir hareketten de çekinmeyeceğimi belli ettim.