Playlist: Muse - I Belong to You
♥
ARAS KAYA
Kendine has güzelliğiyle tam karşımda duruyordu. Simsiyah saçları ve saçlarının karanlığıyla tezat oluşturan gök mavisi gözleriyle bana bakıyordu. Ama hiç olmadığı kadar farklıydı. Gözleri o kadar solgundu ki karşımdaki bu kadının, bir zamanlar bana hiç kimsenin bakamayacağı kadar büyük bir aşkla ve sevgiyle bakan annemin ta kendisi olup olmadığından emin olamıyordum.
Annem, bana doğru bir adım attığında bende geriye doğru kaçmıştım. Neden kaçıyordum ki? Annemdi o benim. Senelerdir hiç uğramaz olmuştu rüyalarıma. Ama şimdi burada, benimleydi. Öyleyse neden kaçıyordum ki ondan?
Annem bana doğru ilerlemeyi bıraktığında bende geriye doğru gitmeyi bıraktım. Doğrudan solgun, gök mavisi gözlerinin içine baktım. Bunu yaptığımda ise kalbimin biri tarafından avuçlandığını, sıkıldığını ve parçalandığını hissetmiştim.
Sorunun ne olduğunu biliyordum. Annem kızmıştı bana. Ne zamandır ona gitmedim diye kızmıştı. Çok ihmal etmiştim onu. Bu yüzdendi gözlerindeki o solgunluk, o öfke. İstemiyordum. Onu bu şekilde rüyamda görmek istemiyordum. Hafızama bana öfkeyle bakarken kazınmasını, onu öyle hatırlamayı istemiyordum. Uyanmak zorundaydım. Uyanmalıydım. Canım acıyordu annem bana öyle bakınca. Sanki oğlu değilmişim gibi, sanki karşısında bir zamanlar çok sevdiği oğlu değil de bir katil varmış gibi.
Gözlerimi yumdum. Bakmayacaktım ona. O şekilde görmek istemiyordum annemi. On sene önceki gözleri neredeydi? Onları istiyordum ben. Şu anda karşımda bana öfkeyle bakan, solgun gözleri değil.
Yumduğum gözlerimi açtığımda annem az önceki gibi metrelerce ötemde değildi. Aksine hemen karşımda, tam burnumun dibindeydi. Geri gitmek istedim ama ne bir adım atabilmiştim, ne de herhangi bir şekilde hareket edebilmiştim. Gözlerimi bile ayıramıyordum ondan. Yaptığım tek şey gittikçe bulanıklaşan kömür karası gözlerimle annemin gözlerinin içine bakmaktı.
“ Sen… Benim… Oğlum… Değilsin.”
Annemin ağzından çıkan kelimeler bir tokat gibi yüzüme çarptığında yumdum gözlerimi. Başımı iki yana salladım.
Uyan.
Uyan.
Uyan.
“ Sen bu değilsin. Seni tanıyamıyorum. Artık o küçük çocuğu tanıyamıyorum!”
Hayır.
Hayır. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Uyanmak zorundaydım. Uyanmalıydım. Bunları işitmek istemiyordum. Annemin dudaklarının arasından dökülen bu kelimler canımı acıtmaktan başka bir halta yaramıyorlardı. Ellerimi kaldırıp kulaklarıma örttüm ama hiçbir işe yaramamıştı. Annemin sesini hala net bir şekilde işitiyordum. Aynı kelimeleri tekrarlayıp duruyordu.
Sesler gittikçe azalıp sonunda annemin sesine dair hiçbir şey işitmez hale geldiğimde yumduğum gözlerimi açtım. Şimdi az öncekinden tamamen farklı bir yerdeydim. Burayı biliyordum. Nasıl unutabilirdim ki? Annem hayattayken beni alıp hep buraya getirirdi. Çimenlerin üzerine uzanır sabahları bulutlardan şekiller oluşturur, akşamları ise yıldızları sayardık. Azra’yı da getirmiştim buraya. İkimiz burada birden çok kez bulunmuştuk. Annemin, benim ve onun bildiği bize özel bir yerdi burası. Tepe. Kendimi ne zaman kötü hissetsem buraya gelirdim. Şimdi de buradaydım işte. Ama yalnız değildim. Yalnız olmadığımı fark etmem çok sürmemişti. Arkası bana dönük olmasına rağmen baktığım ilk anda tanımıştım onu. Koyu, sarı saçları sırtına dökülmüştü. Sesini işitebiliyordum. Ağlıyordu. Neden ağlıyordu ki? Diğer bir soru ise neden rüyamdaydı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Beni
Teen FictionBazı yalanlar vardır, gerçeklerden çok daha az can yakıcı. ♥ Korkunç bir iftiranın ardından atılan tokadın başlattığı bir oyun. Tamamen yalan ağlarıyla çevrilmiş bir aşk. Gerçeklerden bihaber genç bir kız. İntikam almak için can atan genç bir erkek...