12. BÖLÜM ♥ KAHRAMANIM

43.2K 1.8K 290
                                    

Multimedya; Aras ve Azra.

Keyifli okumalar! ♥

Aras’ın boş bira bardağının yanında duran kolamı alıp, asidi kaçmış olmasına rağmen yudumlamaya başladım. Az önce olanlar bir bir gözlerimin önüne geliyor, yanaklarımın kızarmasına neden oluyorlardı. Aras’ın dudakları kulağımdaydı, nefesi boynumda, bedeni bedenimde. Tenlerimizin birbirine değdiği o anda kalbimin bir matkap misali, göğüs kafesimi delercesine attığına yemin edebilirdim. Şuanda sanki hala sıcak nefesini ensemde hissedebiliyordum. Ellerinin belimin üzerindeyken ki yarattığı hissi kelimelere dökebileceğimi, bunun bir tarifi olabileceğini zannetmiyordum çünkü o kadar farklı ve güzeldi ki ne söylesem o dokunuşunun altında bir hiç kalacağını biliyordum.

Aras’ın lavabodan dönmesini beklerken, güçte olsa görüntüleri zihnimden uzaklaştırdım. Yeniden dans eden çiftleri izlemeye koyulduğumda birden bire annem aklıma geliverdi. Hemen yanı başımdaki paltoma uzanıp, cebinden telefonumu çıkarttım.

4 cevapsız arama.

Olamaz! Annemden tam 4 cevapsız arama vardı ve telefonumun ekranındaki saatim 20.16’yı gösteriyordu. Bu da demek oluyordu ki tam vaktinde evde olabilmem için tamı tamına 44 dakikam vardı. Bu nedenle Aras geldiğinde, bir şekilde onu eve dönmeye ikna etmek zorundaydım.

Anneme çabucacık bir mesaj yazdım.

“ Üzgünüm, anne. Telefonum sessizdeydi. Dersimiz henüz bitmedi. Seni birazdan ararım ve 9 olmadan evde olurum. Söz veriyorum. Öptüm.”

Anneme yalan söylemekten nefret ediyordum fakat ödev yapmak yerine bir barda olduğumu söyleseydim hayatım boyunca beni eve mahkûm ederdi.

Telefonumu paltomun cebine yeniden soktuğumda gözlerim kalabalığın arasından Aras’ı aramaya başlamışlardı. Nerede kalmıştı ki? Beni burada bırakıp, gitmiş olabileceğinden şüpheleniyordum. Nerede kaldığına bakmak için oturduğum yerden kalktım.

Masadan çıkıp, kalabalığın arasına bir adım attığım anda koluma yapışan bir el nedeniyle hızla arkamı döndüm. Karşımda daha önce hiç görmediğim biri diğerine göre daha uzun boylu iki adam vardı. İkisi de 25 yaşından fazla olamazlardı. Uzun boylu olan adamın elini kolumdan kurtarmaya çalışırken kısa boylu olan adam beni baştan aşağı süzerken “ Bayağı güzelmiş.” dedi.

Kolumu tutmaya devam eden uzun boylu olan adam “ Hakikatken lan! Ne dersin işimizi görür mü Salih?” dedi adının Salih olduğunu öğrendiğim kısa boylu adama.

İkisinin de bakışları o kadar iğrençti ki tiksiniyordum. Kalbim küt küt atarken etrafa yardım edin bakışları yolluyordum.

“ Beni bırakır mısınız lütfen?” dedim. İkisi de aynı anda sanki çok komik bir şey söylemişim gibi kahkaha atarak güldüler.

“ Pek de bir kibarmış.” dedi uzun boylu adam.

Salih denen adam “ Neden üçümüz için bir şeyler alıp gelmiyorsun, Oktay? Hem bir bak bakalım alttaki odalar dolu mu boş mu?” diye sorduğunda daha büyük bir gayretle beni tutan güçlü ellerinden kurtulmaya çalıştım. Alttaki odaları dediğinde düşündüğüm şeyi kast etmemiş olması için dua ediyordum. Oktay denen uzun boylu adam başıyla arkadaşını onaylarken bende diğerini elimden geldiğinde yumruklamaya ve sesimi duyurabilmek namına deli gibi bağırmaya başlamıştım. Ama herkes aniden kör olmuş gibi beni görmemeye, müziğin yüksek tonundan sesimi işitmemeye devam ediyorlardı. Oktay yanımızdan ayrılırken Salih beni kolumdan sertçe tutup, iyice kendine yapıştırdı.

Buram buram sigara ve alkol kokan nefesini yüzümde hissetmemin ardından neredeyse kusacak duruma gelmiştim. Yüzümü buruşturduğumda Salih “ Ne o? Hoşuna gitmedi mi güzelim?” diye sordu. Gözlerime dolan yaşlara engel olmaya, ağlamamaya çalışırken “ B-benden ne istiyorsunuz?” diye sordum.

Sev BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin