5. bölüm

163 20 6
                                    

Ertesi sabah... uyanır uyanmaz neden bu kadar mutlu olduğumu bir an için hatırlayamadım. Sonra aklıma gelince tekrar gülümsemeye başladım. İlk öpücüğümü almıştım. Annem duysa benim için çok sevinir, duygusallaşır ve ne kadar çabuk büyüdüğümü sayıklayıp dururdu. Fakat yaz okulu meselesi ve eve geç gelmelerim yüzünden aramızın bir iki tık açıldığına eminim. Kalktım. Psikologlar bir güne nasıl başlarsanız öyle devam edersiniz dermiş. (En yakın arkadaşım büyüyünce bir psikolog olmak istiyordu. Ona en içten samimiyetimle inanıyorum.) Mutlu görünmeye çalıştım. Ama gözüm masanın üzerinde duran ve gizemini hâlâ koruyan "TAHT ZAMANI" na gelince gene somurtdum. Katlı bir şekilde hazır duran lacivert kot şortumu, BFF yazılı beyaz
t-şörtümü ve kırmızı şapkamı alıp giyindim. Banyoya gidince aynada kendime zorla gülmeye çalıştım. Fakat ne kendimden ne de düneyin aldığım öpücüğün bende bıraktıklarından bir iz gördüm. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa indim. En sevdiğimden vardı. 'Pancake'. "Günaydın hayatımm." "Günaydın." Annem ve babam sanki düneyin hiç birşey olmamış gibi neşeli ve enerjiktiler. Onlarada günaydın diyip masaya oturdum. Kahvaltıda babamın havadan sudan sohpeti dışında kimse ağzını açmıyordu. Bense fazlasıysa dalgındım. Sonra annem söze karıştı:
"Hayatım neyin var?"
"Ne? Haa! Hiçbirşey."
"Diana, artık 16 yaşındasın. Sana çocuk gibi davranma hakkımız yok. Yarın yaz okulu için yola çıkacaksın seninle geçireceğimiz son günü iyi değerlendirmeliyiz. Hadi söyle, neyin var?"
'Son gün' kelimesini söylerken gözle görülebilecek bir tereddüt etti. Bende bir an yanlış duyduğumu zannettim.
"Son gün mü? Anne sadece 3 ay ordayım. Az demiyorum ama abartıyorsun."
"Sen kafanı ona takma. Söyle hadi ne oldu?"
Babamın da orda olduğunu dikkate alarak biraz tereddüt ettikten sonra söze girdim.
"Şeyy. Düneyin... aaa... yani şey...ııhh..."
"Lafı geveleme de söyle."
"Düneyin ilk öpücüğümü aldım."
Annem şok olmuş, babamsa felç geçirmiş gibiydi. Annemin tahmin edeceği şeyi yapıcağını umut ettim ve yaptı.
"Ah benim canım kızım büyümüş de..."
"Elizabet. Bende bu kadar yeter."
"Hadii ama James. Görmüyor musun kızımız büyüyor." Sonunda fark etmişti.
Bir anda annemin gözünden yaşlar boşalmaya başladı.
"Ahh. Onu bir daha görememesi ne kadar yazık."
🤔🤔🤔
Pekâla. Annem ve babam artık iyicene tuhafkaşıyordu. Oda bir dakika bile duramazdım. Bisikletimi kapıp gezintiye çıktım. Caddeler, sokaklar, çarşılar, pazarlar... burası gerçekten çok kirli bir mahalleydi. Ama benim amacım şehri enine boyuna turlamaktı. Okulu geçtim. Mağaza duvarlarının çoğunu sprey boyayla boyamışlardı. Sonra yolun ortasına dikilmiş bur duvarla karşılaştım. Duvarın üstüne çarşaf gibi bir şey sermişlerdi. Bu duvarı daha önceden de hatırlıyordum. Bir önce ki bisiklet turumda bazı gençler buraya sprey boyayla resim çiziyordu. Galiba şaheserleri bitmişti. Merakıma engel olamayıp çarşafı indirdim. Fazla meraklı olanın başını ezerlermiş. Gene onu gördüm. Büyük beyaz boyayla yazılmış..."TAHT ZAMANI".

#sevgili arkadaşlar vote atıp yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz.
Teşekkür ederim.❤😊

Gökyüzündeki KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin