7. bölüm

143 15 8
                                    

Ve Bugün Büyük Gün.
Yaz okulu öğretmenim Emma Hugman beni bugün götürmeye geliyor. Hazır mıyım bilmiyorum. Yaşadığım trajediler (özellikle sonuncusu) mantıklı düşünme yeteneğimi kaybetmeme neden oldu. İsimsiz ve göreceli mektuplar alıyorum. Fotoğraflarım tanımadığım bir adam tarafından çalınıyor. Siz olsanız ne yapardınız?
Annem beni kahvaltıya çağırıyor ama cevap vermiyordum. Oda sinirleniyordu. En sonunda terliğini çıkardı ve bir şövalye gibi elinde sık sıkı kavradı. Sonra gemiye saldıran vikingler gibi kapıma dayanınca en sonunda kahvaltıya oturmak zorunda kaldım. Mutfağa geçince tam bir süpriz karşımda dikilmişti. Emma.
"Günaydın. Seni burda beklemiyordum. Bu kadar erken mi gideceğiz?"
"Sanada günaydın. Ve hayır. Şimdi gitmeyeceğiz. Yapacağımız birkaç iş daha var. İlk önce sana bir banka hesabı açıp içine biraz para yatırmalıyız. Sonrada hastaneye gidip alçını sökmeliyiz."
"Alçı mı? Ne alçısı?" Bana tuhaf bir bakış attı. Ama ben hâlâ onu anlayamamıştım. Sonra kafama dank etti. Charles'ın arkadaşlarıyla dövüşürken kolumu çatlamıştım. Bana gülümsedi ve güzel bir kahvaltı yaptık. İlk sohpet konusunu açan oydu:
"Biliyor musun? okul müdiren Izabella Hudson benim annem?"
"Neee? Ciddi misin?"
"Evet."
"Ama soyadlarınız farklı."
"Annem iki kere evlilik yaptı. Ben öz babama çok bağlıydım. Soyadımı değiştirmek istemedim. Fakat o üvey babam Albert Hudson'ın soyu altına girmek istedi. Babamı öldüren kişi isyancılardı. Annem onlardan hâlâ korkuyor. Albert'ın yanında güvende hissediyor. Ama o burda deyil. Çok uzaklarda. Gideceğimiz yerde. Yakında onula tanışacaksın."
"Ve sen onu sevmiyor musun?"
"Hayır, hayır tabikide onu seviyorum. Albert iyi birisi. Fakat pek merhametli deyil."
Bu sözler karşısında şok olmuştum. Demek müdiremiz Emma'nın annesiydi. Ve gideceğimiz yerdeki yöneticilerin biride üzey babası. Şok edici bir haberle daha karşı karşıyayım. Ne mutlu bana.
💜💜💜
İlk olarak bankaya gittik. Açtığımız banka hesabına 1.500 dolar para yatırdık. Vakit kaybetmeden hastaneye gittik ve alçımı çıkardık. Güzel bir restoranta gidip yemek yedik. Ve çaylarımızı yudumlarken konuşmaya başladık:
"Biliyor musun? çok şanlısın."
"Neden?"
"Şanslısın işte. Gidince anlarsın."
Bu sözler bana mantıksız geliyordu. Canım sıkılmıştı.
"Diana"
"Efendim."
"Aileni seviyor musun?"
"Tabii ki. Onlar bir insanın sahip olduğu en iyi aile. Fakat bazan tuhaf olabiliyorlar."
"Nasıl tuhaf?"
"Ne bileyim? Mesela... ahh... seninle ve annen yani müdire Hudson'la tanışınca çok duygusallaştılar. Ve şu fotoğraf olayında."
"Ne fotoğrafı?"
"Babamın iş arkadaşı zannettiğim birisi evimize gelip bütün fotolarımı çalmış"
"Neeee? Adı neydi"
"Richard Elmer Fargo"
İşte o sırada Emma'nın yüzü hayalet görmüş gibi olmuştu. Bi anda bembeyaz kesildi. Korkudan ödü patlamıştı. Aniden yerinden fırladı. Ona nereye gideceğini sorduğumda bir telefon görüşmesi yapacağını söyledi. Annemler gibi...
Geri geldi ve yüzündeki şok ifadesini bozmadan yerine oturdu. Gerçek dünyaya dönüp beni fark edince gülümsemeye çalışarak bana:
"Hadi burdan gidelim" dedi. "Zamanı geldi."
Birlikte yürümeye başladık. Ailemle son birkez durakta vedalaşacaktık. Ama sonra aklıma geldi. Veda etmek istediğim son bir kişi daha vardı.
'Charles'. Onların evine doğru yürüyorduk. Ama onu evlerinin biraz ilerisindeki bir sokakata bulduk. O sokakta. Bir kızla. Kız onu öperken. 'Dudaklarından'.
😢😢😢

Ağlıyordum ve koşuyordum. O kadar üzgündüm ki Emma'yı unuttuğumu ve benim peşimden fırladığını fark edemedim. Kolumdan tutup çekti ve kafamı ğöysüne yasladı. Bir eli omuzumda diyer eli kaçmamı   engelleyecek şekilde bileğimi tutuyordu.
"Ağlama Diana. Hayatın adil olduğunu da nereden çıkardın. Olur böyle şeyler. O doğru kişi deyilmiş." O beni teselli ediyor ben daha çok ağlıyordum. O kadar ses çıkarıyorduk ki fark edemedik. Yolun ortasında olduğumuzu. Ve bize doğru yaklaşan kamyonu.

"Ahhhhhhhhhhhh"
Ğözlerim kapalı. Kapamadan önce gördüyüm tek şey bize döğru yaklaşan kamyon ve gözyaşlarım. Saniyeler. Belkide dakikalar. Kamyon birtürlü bize çarpmadı. Artık 'Çarp hadi çarpacaksan' diyesim geliyordu korkudan. Ama yok. Çarpmıyordu işte. Titreyen öz kapaklarım yavaşça açıldı. Çevremizde insanlar. 'İyimisin... birşey oldumu' demeler. Endişeli hâliyle Emma karşımda.
'Kaldırım' dayız.

Gökyüzündeki KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin