Gökyüzündeki Krallık

10. bölüm

    Yaa gençlik... kitabımı okuduğunuzu görmediğimi mi sanıyorsunuz? Okumuşsunuz işe görüyorum. Ne olur yani bi vote atsanız. Ha beyenmemişsiniz, bari emeye saygı ya...

     Odamdayım... tavana bakıp öylece bekliyorum...
Bugün olanları sindirmem için bana fırsat tanındı. Galiba erken alıştım tüm bu olanlara. Buraya geldikten sonra Emma ve Izabella'yla iyicene samimileştik. Sanki onları uzun bir zamandır tanıyormuş gibi. Hem gururmu okşayan taraf ise Albert ve Izabella'nın bana bir anne ve baba figürü oynamaya çalıştıkları. Muhafızım ve şifacı başının kızıyla tanıştım. Uyumaya hazırlanmadan önce yanımdaydılar. Ashley çok tatlı, sevimli ve cana yakın birisi. Mia'yı henüz çözmüş deyilim. Çünkü gercekten çok ciddi bir yapıya sahip. 8 belkide 9 yıldır eyitim alıyor. Kendi kişiliyini gizlemeyi öğrenmiş. Fakat insanları kolay anlayan bir yapım var. Mia'nın gelecekte en yakın arkadaşım olma düşümcesi aklımdan çıkmıyor.
Yarın bir prensesin nasıl davranması gerektiyle ilgili bir zerafet sınavı olucağım. Ayrıca Rex piçinin çıkardığı savaş ilanları yüzünden savaşa girmem ve liderlik etmem gerek. Liderlik pek bana göre deyil. Sabırlıyım ama insanları zapt edemem. Bu kraliyet ordusunun son derece itatkâr olduğunu göz önünde bulundurursak işim zor olmıyacak.

Yarın zerafetin yanında dövüş eyitimi alacağım. Bizzat komutan Jhon ve Mia'dan. Onlara 5 aylık bir dövüş eğitimi aldığımı söyledim ama galiba hayat beni fazla şimarttı.

    Güneşin güzel ışıkları... hayatımda ilk defa bu kadar uzun ve rahat uyudum. Ayaklarım buz gibi zemine temas edince irkildim. Banyoya doğru ilerliyorum. Bu banyo kesinlikle benim odamdan bile çok daha büyük. Ilık bir düşün ve bana yarayacak bir bakımın ardından tekrar odamla buluştum. Camın yanında bir mankene giydirilmiş çok güzel bir balo elbisesi var. Hani şu filmlerde prenseslerin giydiyi türden. O kadar gösterişli ve parlak ki gözümü alıyor. Fakat bu elbisenin içinde rahat edemiyeceyimi biliyorum.
Elbiseyi deneyip kabinden çıktım. Magenta tonundaki ve eteyi tantellerle kapli bu elbise gerçekten tam benim tarzımdı. Elbisenin kenarlarında koyu bir mor tonuyla ince şal gibi bir süs vardı. Üst kısmı incilerle süslüydü. Bu elbise çok güzel olmasına ragmen bana hiç uymamış. Küt koyu saçlarım ve kendini çok belli eden mavi gözlerim bu elbiseyi kabullenemiyordu işte. Elbiseyi özlemle üstümden çıkardım. Şortumu ve turkuaz t-shirt'ümü giydim. Kapıda beni Albert ve Mia bekliyordu. Üzerimdekileri görünce şaşırdılar. Bense hiç birşey demedim.

O gun kraliyet kurallarını öğrendim. Bir prensesin uyması gereken kurallar:
1- şeffaf olmadıkça öje sürülemez.
2- imza atılamaz.
3- kürk giyilemez.
4- bir işte çalışılamaz.
5- kurallara uyulur.
Vb.
Bu kuralar tamda bana göreydi. Sırada savaş için alacağım dövüş eğitimi vardı. Sarayın o büyük odalarından birine girdik. İceride komutan Jhon vardı. Giydiyim şeyleri güzel ve uygun bulan tek kişi oydu herhalde. Büyük denilebilecek bir boks sahasında karşımda çaylak olduğunu düşündüyüm bir öğrenciyle kapışacağım. İçim rahat. Jhon ögrenciye karşı bir hamle yapmamı istedi. Ona doğru koştum. Tekmemi kaldırdım. Ve sonra... gine duvarla buluştum.

"Bu nasıl olabilir. Boyle ufak bir çocuk beni nasıl yere serebilir?"

"Önemli olan boy değil prenses. Seviye sınavı bizim için o kadar önemli deyil artık. Sıfırdan başlıyacaksın."

   Ve işkence gibi bir günün ardından. Kan ter içinde odama dönüyorum. Akşam yemeyine gotmem gerekirdi fakat hiç bir şey yiyecek halim yok. Arkamdan ayak sesleri geliyor.
Mia...

"Özür dilerim, akşam yemeyinde olduğumu zannettin deyil mi? Sana haber vermeyi unutmuşum. Sonuçta ilk defa kendi muhafızım var."

"Önemi yok!"

İnana mıyorum! Şaşırtıcı buraya geldiyimden beri ilk defa konuştu. Bayağı şaşırmıştın. Bana odama kadar eşlik etti. Ve yarın yenidem eğitim olduğunu söyleyip gitti. Tuhaf bir hali vardı. Suçlu gibiydi.
Her neyse bu kızın gizemi çözmeye kararlıydım.