17. bölüm

88 11 6
                                    

DİANAAA! KALK ÇABUK

Gözlerimi açar açmaz sinirkerim bozuldu. Ağlıyacak gibi oldum. Krallığa geldiğimden beri ilk defa bu kadar güzel uyumuştum. Belki de flaketten sonra odan deyiştiği ve vicdan azabından kurtulduğum içindir.

"Tanrı aşkına ne var!"

Bu Mia'nın sesiydi.

"Kalksana! Bugün taç giyme töreni var."

Yataktan öyle bir fırladım ki kafamı yere çarptım. Somurtarak odadan çıkarken:

"Çalar saat diye bir şey duymadınız mı?" diye huysuzlandım.

Mia arkamdan koşuyor "Bekle, Durr!" Diye bağırıyordu. Arkamı dönünce anladımki pijamalarımla olduğumu unuttum.

İkimiz odaya girerken kıyafetlerimi bulamıyordum.

"Nerde? Elbiselerim nerde?"

"Sakin ol! O kıyafetleri giymeyeceksin."

"Nasıl yanii?"

"Yanisi bu krallığın resmi günler için özel tören kıyafetleri var. Yalnız sen ilk kız olduğun için bu kıyaftlerin balo versiyonunu dikiyorlar. Krallık birbirine girdi. Herkes normal halinin 6 katı fazla çalışıyor."

Birden kendimi suçlu hissettim. Yatağıma çöktüm ve yüzüm düştü.

"Özür dilerim. Ben bu işlerin ne kadar ciddi olduğunu anlayamamıştım. Dedim ya ben yöneticilikten anlamıyorum."

"Diana saçmalama. Liderlik sizin kankınızda var. Sadece nasıl yapacağını henüz öğrenmedin o kadar. Ayrıca çalışanların ne kadar mutlu olduğunu görsen böyle söylemezdin."

"Sadece beni mutlu etnek için böyle söylüyorsun."

"Hayır o yüden değil. Inan bana. Bak şöyle anlatayım. Diyelimki ne zaman öleceğini biliyorsun. Ve bu oldukça kısa bir süre. Sonra seni kurtarmak için bir kahraman doğuyor. Ümitleniyorsun. Fakat bu kahraman pes etme aşamasında. Tekrar üzülüyorsun. Fakat bu kahramanın geri adım atmada başını dik tutup seni en kısa sürede kurtarmak için onca sorunu aşmaya başladığını gördün. Yaşayacağın mutluluğu sen düşün."

"Haklısın. Fakat ya başaramazsam. Sizi kurtarabileceğimi nerden çıkardınız?"

"Kurtaracaksın. Bu senin kaderinde var. Bu ara bir şey soracağım."

"Evet sor."

"Çalar saat ne demek?"

İşte bu bana moral vermişti. Kahkağa atmaya başladım. Biz konuşmaya dalmışken içeri emma girdi. Yeşil renki ve beyaz çiçekli inanılmaz bir elbise vardı elinde.

"Elbise hazır."

X X X

Odadan çıkınca sarayı süslediklerini gördüm. Artık burası rengarenk olmuştu. Herkes koşuşturma içindeydi ve Albert'ın beni bulmasına şaşırdım. O kadar mulu gözüküyordu ki. Ardından dustin geldi. Oha artık smokin giymişti.

"Acaba Mia nerde?"

"Hazılanmaya gitti oda birazdan burda olur."

"Siz tuvaletiniz ve smokininizle herhangi bir tehlikede rahat edebilecek misiniz?"

"Bugün biz sadece arkadaşlarlarınızız efendim. Sizi değer kraliyet muhafızları ve bay Jhon koruyaca."

Çok mutlu olmuştum. Artık yanımda çevreye bakmaları gerektiği için bir türlügöz teması kuramadığım iki robot yerine gülüp şakalaşabileceğim iki en iyi dostum vardı.

Kral ve kraliçeyi beklemek için ortak salonlardan birine geçtik. Ashley ve Emma'da vardı. Ashley açık pembe bir abiye, Emma ise gösterişli mavi bir balo elbisesi giymişti.

"Şahane görünüyorsunuz."

"Sende öyle. Fakat eksik olan tek bir şey var... saçların."

O haklıydı. Omuzlarımı biraz geçen saçlarım toplanacak gibi deyildi. Eksik olan tek şey buydu. Su yeşili elbise büyük mavi gözlerim açağa çıkarsada saçlarım fazlalıktı.

Sonra kapı açıldı ve Mia kafasını içeri uzattı. Hazırlanmış olmalıydı. Ne kadar güzel olabileceğini tahmin edebiliyordum. O herzaman renkleri bir birine uydurmayı başarmış ve dengeyi hep yakalayabilen bir kızdı.

Dustin'in içerde olduğunu görünce yüzü kızardı.

"Utanmana gerek yok gel hadi." Dedi Dustin.

Bu sözler onun yüzünün daha da kızarmasına neden oldu. Dirseğimle onu dürttükten sonra kapıya yöneldim ve Mia'nın elini tutup yavaşça içeri sürükledim.

"Oha!"

Bu laf bir prensese pek yakışmamıştı. Hepimizin çenesi yerlerdeydi. Kırmı tonlarında giydiği bu balo elbisesi harikaydı! Üzerinde geçişli yapılmış inci taneleri vardı. Saçını kurdelelerle süslemiş, balerin topuzu yapmıştı.

"Ben biliyodum" dedim bu kadar güzel olacağını bildiğimi göstererek.

Mia biraz kızarmıştı. Askeri alandaki başarısı dışında ona karşı pek övgü söylenmezdi. Zaten muhafızların kişisel hayatlarındaki bilgileri açağa vurmaları doğruda kabul edilmezdi. Onun adına çok mutluydum. Yüzünden Dustin'in ne diyeceğini merak ettiği belliydi. Dustin bir şey söylemiyordu. Daha doğrusu söyleyemiyordu. Yüzündeki kızarıklıtan ve sırıtmasından onu beğendiği belliydi.

Mia'da benim saçlarımı fark etmiş olacak ki pek panik yapmadı. Çünkü onun aklında bir çözüm vardı.

Peruk!

"Evet mantıklı. Ve endişelenme emin ol ki törende peruk takan tek kişi sen olmıyacaksın." Dedi Ashley.

Emma hızlıca bana peruk bulmaya gitti. Kapı kapanır kapanmaz yüksek sesli bir siren çaldı. Kraliçe Yasmin ve Kral Zack gelmişti.

Krallığın dev gibi kapıları açılınca bir tarafımda Albert, diğer tarafımda yüksek konseyden büyük keşiş vardı.

Kalbim yerinden çıkacak gibiyken iki kocaman atlı kraliyet arabası yanımızda belirdi. Sirenli şişko adam onları ve krallıklarını tanıtırken hiçbirşey duyamıyordum. Arabadan indiklerinde kumral saçlı, uzun boylu model gibi bir kadın indi. Yanında onun koluna girmiş iri ama çok yakışıklı bir adam vardı. Deniz kuvvetleri ve korsan gemiler denizi kaplamıştı. Cadılar gökyüzünde belirdi ve şarkı söyleyip süpürgelerinden gökkuşağı renginde dumanlar cıkardılar.

Yasmin ve zack bana sarilirken duyguluydular. Gözlerimi açıp kapayana kadar törene vardık

Papaz beni çağırmaya hazırlanırken Yasmin onun yanından bana bir bakış attı. Mutlu gözüküyordu.

Benim adım odada yankılanınca papazın önüne geçtim. Mia'yı zor zapt ediyorlardı. Papaz kutsal sözleri okurken başıma tacı geçirdi. Artık Kraliçe Diana'ydım

Mia kalabalığın ortasında ağlıyor ve söyleniyordu.

"Sıçtığımın hayatı niye bu oadar hızlı geçiyor"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gökyüzündeki KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin