Jonghyun koşan minho ve key e bakarak şaşırdı onlara seslendi ama kimse ona bakmamıştı. En iyisi gidip Taemin e sormaktı, o biliyor olmalıydı. Elindeki su şişelerinden birini Taemin e uzatarak konuştu.
“neler oluyor bu ikisine?”
Taemin şişeyi alırken kendini sinirden ağlamamak için zor tutuyordu. “hiçbir şey.” diye cevapladı sinirle dişlerinin arasından. Hepsi onun suçuydu. Kesinlikle hepsi jonghyun un suçuydu.
“nasıl hiçbir şey Taemin? Key in gözleri dolmuştu!”
Taemin her kelimede daha da sinirleniyordu. Jonghyun a yumruk atmamak için kendini zor tutuyordu. Eğer minho ve key in arası bu olay yüzünden açılacak olursa jonghyun u boğabilirdi.
“minho beni öptü key de bunu gördü. Mutlu musun şimdi?”
Jonghyun elindeki pet şişeyi sıkınca kapağı açık olan şişeden su akmaya başlamıştı. Ne demek minho onu öpmüştü? Du-dudağından mı öpmüştü? Jonghyun düşüncelerinde bile kekelediğini fark edince konuşmaya cesaret edemedi. Zaten şu an konuşabilecek zihin yapısında değildi. Sanki beyni uyuşmuştu. Ellerinin buz kestiğini hissetti.
Taemin histerik bir kahkaha attı.
“tek kelime etmeyeceğini tahmin etmiştim. Bu kadar bile umurunda değil, değil mi? Tek kelime edecek kadar değerli değil.”
Taemin bunları söyledikten sonra arkasını dönüp gidecekken yapamadı jonghyun onu tutup duvara fırlatmıştı. Bir saniye sonra kendini ona yapıştırmış burnundan soluyarak yakalarını tutuyordu. Taemin eğer jonghyun un bakışlarındaki korkunçluğu görmese şu anı erotik olarak sayabilirdi ama o bakışlar onu korkutmayı başarmıştı.
“minho seni öptü? Doğru mu duydum!”
Taemin onun sesiyle irkilse de geri adım atmayacaktı.
“evet. O da beni duvara dayadı böyle sonra da öptü işte. Yoksa sen de mi öpeceksin?”
Öpeceksin lafını dalga geçerek söylemiş olsa da öyle olması için her şeyini verirdi. Bu umudu içinde yeşermeye başlamıştı ta ki jonghyun un tiksinen suratını görene kadar. Ne yani jonghyun Taemin den tiksiniyor muydu? Gözlerine dolan yaşları geri gönderdi yalnız kaldıklarında hepsini bırakacağına söz vererek ama jonghyun un karşısında ağlamayacaktı işte.
“bunu onlara nasıl yaptın? İkisi daha yeni kavuşmuştu bunu onlara nasıl yaptın taemin?” dedi jonghyun Taemini duvara daha da iterken, Taemin hafifçe inlediğinde canını yaktığını anlamıştı ama şu an canını yakmak istiyordu zaten.
“herkesi öpüyor musun?” siniri hala geçmemişti. “yarın kimi öpeceksin jinki yi mi?”
Taemin de o konuştukça sinirleniyordu. “belki… Bu seni ilgilendirseydi keşke.”
“doğru haklısın beni ilgilendirmiyor. İstediğini istediğin zaman öpebilirsin ama minho ile kibum a dokunma!” diye gürledi jonghyun.
“peki. Tamam.” Dedi ve jonghyun un dudaklarına yapıştı Taemin. İstediği kişiyi istediği zaman öpüyordu işte. Suratına yediği yumrukla yere düşmüş acıyan dudağını tutarak jonghyuna bakıyordu. Jonghyun tepesinde durmuş tükürürcesine konuşuyordu attığı yumruk yetmemiş miydi sahi bir de kalbini mi parçalaması gerekiyordu?
“o pis dudaklarını bir daha sakın bana değdirme bile anladın mı beni? Ben birkaç dakika önce başkasını öptükten sonra öpebileceğin biri değilim.”
Taemin duyduklarıyla bir yumruk daha yemişti sanki. Kıskandırma olayının bu derece geri tepeceğini ölse düşünmezdi. Önceden en azından jonghyun un onu sevdiğine emindi şimdi ise nefret ediyordu. Bu işin içinden nasıl sıyrılacaktı bilmiyordu. Ayağa kalkmayı denese bir yumruk daha yiyeceğine emindi o yüzden olduğu yerde duruyordu. O sıra da kapıdan bir ses geldi.
“hey siz ne yapıyorsunuz öyle? Jonghyun!” Taemin sesin geldi yere bakınca onew i görmüştü.
Onew hemen yanına gelip elini çenesinin altına koydu. Taemin in kanayan dudağına baktıktan sonra sinirle jonghyun a döndü.
“sen ne yaptığını sanıyorsun?”
“neler yaptı bilmiyorsun jinki!” dedi jonghyun haklı olduğunu biliyordu. Taemin resmen kendini öyle bir küçük düşürmüştü ki bu yumruk belki en yüce hareketti bu gün onun için.
“git buradan!” dedi onew sinirli bir şekilde. Jonhyun un itiraz edeceğini anlayınca lafını tekrarladı. “git buradan!” jonghyun bunun üzerine tek kelime etmeden çıkıp gitti. O an Taemin tuttuğu tüm gözyaşlarını bıraktı. Şu an sevdiği adamın gözünde bir fahişeden farkı yoktu, hem de iğrenilesi bir fahişe. Daha kötü ne olabilirdi ki? Onew ona sarılınca buna ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etti. Birinin onu desteklemesine ihtiyacı vardı.
“geçecek hepsi geçecek…” diyordu onew sürekli Taemin in sırtını sıvazlarken. Taemin onun bu korumacı halini o kadar seviyordu ki onew onun için hiç olmamış abisi gibiydi. Konuşabildiğinde boğazını temizledi ve hıçkırıklarının arasından birkaç kelime döküldü.
“minho yu öptüm hyung.” Onew kasılınca devam etti. “yani hayır öpmedim aslında ama jonghyunda keyde şu an öyle sanıyor.” Onew bir şey anlamayınca Taemin her şeyi baştan anlattı. Son kısımda tekrar ağlamaya başlamıştı onew ise her şeyin geçeceğini söyleyemeye devam etti. Masum bir niyetin nasıl bu kadar kötü sonuçlara yol açtığını düşünce sırtından bir ürperti geçti. Bu çocukları nasıl toplayacağını bir türlü kestiremiyordu. Hoş kendi aşk hayatı mükemmeldi sanki de diğerlerine verecek akılı nereden bulduğunu düşündü. Taemin in hıçkırığıyla onu daha da sıkı sarıp geçeceğini tekrarladı.