twelve

399 36 2
                                    

    Duvardaki saatin çıkardığı ses, tüm odayı dolduruyordu. Sokak lambasının ışığı odamın geniş pencerisinden içeri süzülüyordu. Ağaçların sallanan yaprakları, dışarıdaki soğuk havanın haberini veriyordu. Ben ise geniş yatağımda, beyaz yorganımın altında, onun beni öpüşünü düşünüyordum.
Dudaklarım, o bal dudakların beni tekrar ödüllendirmesi için sızlıyordu.
   
O anı her hatırladığımda yanaklarım kıpkırmızı oluyor, kalbim deli gibi çarpmaya başlıyor ve kıkırdamadan duramıyordum. Aptal aşıklar gibiydim çünkü aptal bir aşıktım.
   Evelynn ile beraber olduğum hayallerim gittikçe büyüdü ve bu tüm vücudumun yanmasını sağladı. Hızla oturur pozisyona geçerken, ellerim kalbimin üstündeydi. Resmen tepeden tırnağa yanıyordum.
''Sen bana neler yapıyorsun böyle?'' Ellerim birkaç saniye yanaklarımda oyalandı, sonra ellerimi sallayarak serinlemeye çalıştım. Hiç serinlememem bir yana, terlemeye başlamıştım.
''Yok... Böyle olmayacak.'' Yorganı hızla üstümden itip, odamdaki balkona doğru büyük adımlar attım. Balkon kapısını açtığımda soğuk, oldukça soğuk bir hava beni karşıladı. Gözlerimi kapattım ve yanan vücudumu kendine getiren soğuk havayı mutlulukla karşıladım.
''Oh... Böylesi daha iyi.''
   Sürekli onu düşünüyordum ve daima yanımda olmasını istiyordum. Ben, soğuk havaya rağmen çıplak ayaklarla balkonda dururken, sessizce yaklaşıp arkamdan sımsıkı sarılmasını istiyordum. Tenlerimiz birbirine değsin, dudakları boynumu okşasın ve üşümüş bedenim alev alsın. Ellerini tutarak ona doğru dönüp, dudaklarına sıkı bir öpücük kondurayım. Dudaklarımız mutlulukla kıvrılsın, büyük elim ince beline dolansın, yavaşça kalçalarına kaysın ve onu kucağıma alıp daha sıkı sarayım.
  Telefonumun mesaj sesi irkilmemi sağladı. Evelynn'in mesaj atmış olma ihtimali aceleci bir şekilde içeri girip kapıyı kapamamı sağladı. Yatağımın kenarına oturdum ve yastığımın yanında duran telefonumu elime aldım. Kilidini açarken, bakışlarım sağ üstteki saate takıldı. Saat 03.00'dı ve ben 1 saat bile uyuyamamıştım.
Kimden: Küçük Savaşçı
  Uyuyamıyorum...

  Heyecanla yerimde kıpırdandım, parmaklarım klavyenin üstünde hızla hareket ediyordu.

Kime: Küçük Savaşçı
  Seni düşünüyordum, saatin 3 olduğunu farkında bile değildim
Kimden: Küçük Savaşçı
  Hmm.. Demek beni düşünüyordun :)
  Peki beni nasıl düşünüyordun? ;)

   Evelynn'in her halini görmüştüm. Sinirli, üzgün, utangaç, mutlu... Ama bu cesur ve oyuncu hali, beni zor duruma sokan hallerinden biriydi.

Kime: Küçük Savaşçı
    Üstünde saten, koyu yeşil bir gecelikle...
    Seni çok fazla öptüğüm için kızarmış bal dudaklarınla...

  Şaşkınla irileşmiş gözleri ve al al olmuş yanakları gözümün önünde canlandı. Muhtemelen gülüyordu çünkü utandığında gülmeden duramazdı.

Kimden: Küçük Savaşçı
  Bu kadar açık sözlü olmanı beklemiyordum

  Mesajın sonuna koyduğu şaşkın ve utanmış emoji kıkırdamamı sağladı.

Kime: Küçük Savaşçı
  Neden uyuyamıyorsun?
Kimden: Küçük Savaşçı
  Kabus gördüm ve uyandım
  Bir daha uyuyamadım
  Uykum da kaçtı zaten... :(
Kime: Küçük Savaşçı
  Benim sevgilimin uykusunu kaçıran kabus nasıl bir kabusmuş?
Kimden: Küçük Savaşçı
  Kendimi küçük bir çocuk gibi hissettim :/
  Çok saçma bir kabustu
  Ve zaten tam hatırlamıyorum da
Kime: Küçük Savaşçı
  Küçük bir çocuk mu?
  Sen benim küçük kadınım değil misin?

  Yerdeki çoraplarımı giydikten sonra, tekli koltuğun üzerindeki kalın montumu giydim. Saçlarımı geriye doğru atıp, gri beremi taktım. Sağ elimi cebime sokarak anahtarlarımı tekrar kontrol ettim. Kapının yanında duran botlarımı da ayağıma geçirdim ve bağcıklarını, botumun kenarına sıkıştırdım. Kapımı kilitledikten sonraki hedefim, arabamdı.
  Madem ikimiz de uyuyamamıştık, o zaman ayrı kalmamızın bir mantığı yoktu. Onu görmediğim, ona dokunmadığım her an benim için yeterince acı vericiydi. Onunla beraber olabileceğim fırsatı kaçıramazdım.
  Yol boyunca Evelynn ile mesajlaşmaya devam ettim. Evinin olduğu sokağa girdiğimde pencereyi ve balkonu gözden geçirdim. Görünürde kimse yoktu. Arabamı büyük bir ağacın altına park edip, arabadan indim. Apartmana doğru yürürken mesaj yazmaya devam ediyordum.
 
Kime: Küçük Savaşçı
  Webtoon mu?
  Ne olduğunu biliyorum sanırım
  Fakat senin bu kadar delisi olduğunu bilmiyordum
Kimden: Küçük Savaşçı
  ARTIK BİLİYORSUN
 GERÇEKTEN ÇOK AŞIĞIM HARRY
  JUNG VE INHO O KADAR MÜKEMMELELRKİ DAYANAMIYORUM
 JUNGUN YA DS INHONUN GERÇEK OLMASI İÇİN NEYAPMAM LAZIM
  ŞUAN HEYECSNDAN YAZAMIYORUM
Kime: Küçük Savaşçı
  Jungu da, Inhoyu da sevmedim.
  Hatta nefret ettim.
  Benim gibi bir sevgilin varken nasıl onlardan bahsedebilirsin?
  Webtoon okumanı yasaklıyorum.
  Eğer bu kuralı çiğnersen yeşil saten gecelikle bana fotoğraf atmak zorunda kalırsın.
  Seni uyarıyorum.

 Mesajın sonuna kızgın surat emojisi koyarkenki surat ifademin, emojiden bir farkı yoktu. Jung muydu, Sung muydu, her ne ise şimdiden ona uyuz olmuştum. Gerçek olup olmaması kimin umrunda? Ben küçük kadınımı gölgesinden bile kıskanırım.
  Merdivenleri yavaşça çıkarken, çatık kaşlarımla telefona bakıyordum ve Evelynn'in art arda attığı mesajlara cevap vermiyordum. Asık suratımla hareket etmeye devam ederken, telefonum titremeye başladı. Küçük kadınım arıyordu. Parmağım ekrana yaklaştığında, kapısının önünde bekliyordum. Telefonu açtım ve sesini duyduğumda sanki hiç sinirlenmemişim gibi, içim mutlulukla doldu.
''Hadi ama sevgilim.. Onlar gerçek bile değiller.''
''Evelynn?''
''Efendim sevgilim?''
''Kapıyı aç.''
   Cevap vermesine fırsat tanımadan kapattım ve telefonu arka cebime koydum. Birkaç saniye içinde kapı açıldı ve sol elinde telefonuyla şaşkın bir şekilde bana bakan küçük kadınla göz göze geldim. Kaşlarımı çatıp, derin bir nefes aldım. Hırsla botlarımı çıkardım.
''Tabi sen Jung'u görmeyi tercih ederdin ama ben varım.''
  Montumu çıkardım ve Evelynn'i kalçamla iteledim. Şaşkınca kapıyı kapattı ve penguen gibi beni takip etti.
''Sen.. Bu saate..?''
''Ne varmış saatte? Uyumuyordun sonuçta.''
  Arkamdan geleceğini bilerek odanın kapısını açık bırakarak yatağın kenarına kıvrıldım. Kolumu yana doğru açtım, Evelynn'e yandan bir bakış attım.
''Gel yanıma.'' Küçük bir kahkaha atarak bana doğru koştu ve yatağa atladı. Bacaklarını iki yana açarak, karnıma oturdu.
''Seni çok seviyorum.''
''Böyle laflar söylerek gönlümü alamazsın.'' Evet, sinirliydim. Kelimelerim bunu doğruluyordu belki fakat bedenim bunu kesinlikle yalanlıyordu. Ellerim bacaklarından yavaşça yukarı doğru kaymaya başlamıştı, belinde duraksadı. Evelynn, saçlarını geriye doğru savurdu ve güzel yüzünü yaklaştırdı.
''Peki nasıl alabilirim?'' Dilim lal olmuştu, öylece bakıyordum. Loş gece lambasının ışığında bile gözleri parlıyordu.Dalgalı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Pembe dudaklarını oyuncu bir tavırla ısırıyor ve beni baştan çıkarıyordu.
''Güzel bir öpücükle alabilirim diye düşünüyorum.'' diyerek, tatlı bir tavırla başını yana doğru eğdi. Dudaklarımı, dudaklarıyla örttü. Alt dudağımı iki dudağı arasına almışken, benim dudaklarım hırçın bir tavırla hakimiyeti ele geçirdi. Dilim arsızca yumuşak dudaklarının üstünde gezindi. Alt dudağını dişlerimle çekiştirdiğimde, ikimizinde dudaklarından derin bir inleme döküldü. Dudaklarımız şevhetle aralandı ve dillerimiz birbirine tutundu. Dudaklarına sıkı bir öpücük kondurdum ve nefes alabilmek adına geri çekildim.
''Tanrım..'' dedi nefes nefese. ''Ne fenaydı.''
  Güçlü bir kahkahanın dudaklarımdan kaçmasını engelleyemedim. Sonunda karnını doyuracak av görmüş kaplan gibiydi. Dudakları kırmızı ve şişti.
  Yana doğru devrildi, kollarını belime sardı. Boynuma küçük bir öpücük kondurdu.
''İyi geceler sevgilim.'' Küçük bir kedi misali kıvrıldı.
''İyi geceler küçük kadınım.''Yumuşak elleri nazikçe yanağımda dolaştı.
   Ve bu gerçekten de iyi  bir geceydi.

  

Psychologist // hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin