10. Bölüm: "Deneme Sınavı"

84 11 3
                                    

Zilin sesiyle tekrar ikimizde güçlü kız moduna girmiştik. Ada banktan kalkıp "Hadi gidelim, ders başlayacak birazdan" dedi. Bende tamam dercesine kafamı salladım. Banktan kalkıp okula doğru yürümeye başladık. Okulun kapısından geçip koridora geldik. Koridor fazlasıyla kalabalıktı. Merdivenlerden çıkarken Serkan'ı gördük. Ona bir şey söyleyecekler hep başkan diye hitap ediyordu. Fazlasıyla ilgimi çekmişti.

Koridordan geçtikten sonra sınıfa girdik. Ada yerine ben yerime geçtim. Sınıf doluydu. Gelmeyen yoktu. Yerlerimize geçince hafif sakallı, fazlasıyla ciddi, orta yaşlarda, saçının aralarına ak düşmüş bir hoca girdi. Elinde 3 kitap ve bir cetvel vardı. Cetveli ölçmek için getirmediği halinden anlaşılıyordu. Masaya geçip yerine oturdu. Sınıfa şöyle bir göz geçirdikten sonra ayağa kalkıp tahtaya bir şeyler yazmaya başladı.

"Deneme sınavına son 3 gün" '3 gün' yazısının altını çizmişti. O kadar sinirliydi ki elindeki kalem kırılabilirdi. Bize dönüp "3 gününüz var. Eğer bu okulda kendinize öncelik istiyorsanız çok çalışmalısınız." ne önceliği acaba. Sınıfta deneme olduğunu duyunca sesler yükselmeye başladı. Hocada cetveli hızlı bir şekilde masaya vurdu. O anda bütün uğultular kesildi. Ders fazlasıyla sessiz ve sert bir şekilde bitmişti. Ders sonunda Ada ile kantine inip oturmuştuk. Gün sonuna kadar fazla bir şey olmamıştı. Bu okul da benim gittiğim diğer okullar gibiydi.

Şuan Ada ile vedalaşmıştım. Ada 2 sokak arkada oturuyordu. Bunu duyduğuma sevinmiştim. Eve gelip içeri girdim. Sabahki hoca beni fazlasıyla korkutmuştu. Neyse akşam çalışırım sınava diye düşünüp aşağıya indim. Televizyonun başında otururken çalan kapı dikkatimi çekmişti. Kafamı kaldırıp saate baktığımda sekiz buçuk olduğunu gördüm. Oha ben bu kadar saat oturup televizyona mı baktım. Kapıyı açıp annemi karşıladım. İçeri baktığında televizyonun açık olduğunu gördü.

"Bu saate kadar televizyona baktım deme bana" yüzünden azarlayacağını anlamıştım bile. "Yok anne yeni geçtim zaten" bazen beyaz yalanlar söylemekten bir şey olmaz. "İyi tamam Meral ben yorgunum duş alıp yatıcam" "Bir şey yemedin ama" o kadar saat hastanede kalıyor zaten. "Aç değilim gelmeden önce kantinden bir şeyler yedim" tamam der gibi kafamı salladım. Bende televizyonu kapatıp odama geçtim.

Defterimi düz bir şekilde yerleştirdim. İki kalem koydum yanına. Bir şişe su doldurdum. Yanımada bir şeker aldım. Şimdi çalışmak için hazırım. Kalemi elime alıp kitabı açtım. Kitap hiç açılmadığı için sayfalar kapanıyordu. Orta tarafını katlayıp ilk soruya baktım. Ve sadece bakmakla yetindim. Sonra masamın üstünde duran dijital saate baktım. Sekize beş vardı. Aklıma Ada geldi. Beş dakikalığına arayıp halini hatrını sorabilirdim. Ayrılırken fazla iyi değildik çünkü.

Telefonumu elime alıp Adayı aradım. Açtığında nasıl olduğunu sordum. Sonra konu okula kaydı. Okulla ilgili konuştuk ordan mağazalara kaydı. Alışveriş yapmayı sevmediğimi söyledim. Oda benimle tuhaf bir şey söylemiş gibi bir süre konuşmadı. Masadan kalkıp yatağıma attım kendimi. Ada alışveriş yapmayı oje sürmeyi saçıyla ilgilenmeyi çok seviyormuş hepsini öğrenmiştim. Muhabbetin ortasında kafamı arkaya çevirip masadaki saate baktım. On buçuğa geliyordu. Ohaa. Ne ara. Hemen durumu Ada'ya açıklayıp telefonu kapattım. Masanın başına geçip boş boş bir saate bir kitaba bakmaya başladım.

Saat 11'e doğru uykum gelmeye başladı. Gidip kendime bir türk kahvesi yaptım. Ders çalışmaya devam ediyordum ama gözümün üstüne bir ağırlık çökmüştü. Gözümü açamıyordum. Gözüm kapanmadan önce saatin 12'ye geldiğini gördüm. Sonrası derin ve sessiz bir karanlık.

3 gün sonra;

Tahtaya kelimeleyi yazan kalemin sesinden başka bir ses duyulmuyordu. Gine o hoca ve gine o cetveli vardı. Tek farklılık elinde bulunan 4 farklı tür kitapçıklardı. Tahtaya her gün yazdığı cümleyi yazdı bu sefer tek bir farklılık vardı. Oda kullandığı sayı.

Arka SıraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin