~1.BÖLÜM~

934 72 25
                                    





"Bu hikayede yer alan tüm kişi ve kurumlar hayal ürünü olup gerçekle bir alakası bulunmamaktadır!"

İlk hikayeme hepiniz hoş geldiniz. Dilerim bölümden mutlu, tatmin olmuş bir biçimde ayrılırsınız. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.

Size bölüm için bir şarkı bırakıyorum:

Two Feet - Twisted






Bedeninin acıya gömüldüğü tarihin üzerinden tam yirmi dört yıl geçmişti... Yirmi dört yıl önce bugün bedeni kokusuna herkesin hasret duyduğu ancak onun hiç bilmediği bu derinliklerden, bir kadının rahminden çıkmıştı. Nerede, nasıl, kim tarafından getirilmişti bu lanet olası dünya denen yere bilmiyordu. Sadece gelmişti... Öylesine, sevilmeden, okşanmadan, dokunulmadan, tek başına, yoksulca, sevgisizce...

Genç kadının saçları siyah değildi, koyu bir kahveydi. Güneşte hayat ona gülümser gibi koyuluğunu açar kumralın tonlarına çevirirdi. Ama kışın, koyuydu. Doğduğu ay ona hayatının ne kadar koyu olduğunu her yönden belli ediyordu zaten; Aralık... Yılın son varlığı... Nerede olduğunu bilmeden bu ayda dünyaya gelmişti. Kimsesi yoktu...

Gözünü yetimhanede açmış bir çocuktu o. Bulunduğu ilin en kötü yetimhanesi... Aklına geldikçe rutubet kokusu burnundan tüm bedenine yayılıp onu titretiyordu. O koku... Hiç unutmazdı, unutamazdı. Genzine dolan ilk kokuydu. Baktığında gördüğü ilk yerdi. Bedenine, ruhuna aldığı ilk soğukluktu. Bedeninde kalan ilk izlerin sahibi olan yerdi...

Ruhuyla orantılandığında çok da yara almamış bedeni; ince uzundu. Yemekle hiç arası olmayan bir kadındı o. Çocukluğundan gelen katı bir alışkanlıktı. Nedeni ise küf kokan yemekleri yiyememesindendi... Üzerine yapışan bu özellik kesilmeden devam etmişti. Ancak yaptığı sporla da bedeni oldukça fitti. Güçlü bir bedene sahip olmak zorundaydı... Nasılsa ruhu çöküntüdeydi, birisiyle idare etmek zorundaydı.

Gündüzleri, hiç sevmediği yüksek katları olan rezidansta dairesinde olurdu. Yüksek katlı bu binayı sevmese de mecburen oturuyordu orada. Ama en azından dairenin içi ondan izler taşıyordu. En azından orada rahattı. Kapı direkt olarak salona açılırken mobilyalar siyahtı. Hepsi. Duvarlar griye boyanmıştı. Çok sade bir evde oturuyordu. Mutfak ise amerikan tarzdaydı ve çokta büyük değildi. Evde iki olsa da sadece bir odayı kullanıyordu. O da kendi odasıydı. Evin her yeri gibi odası da en sade haldeydi. Komidin, yatak, gömme dolap... En klasik ev şekline sahipti.

Diğer oda ise... İşte orada tüm yaşamı vardı. Elinin içinde hissettiği ağırlığın esas hali, onu canlandıran tüm nefesler o odada onu bekliyordu. Zamanını orada geçirmeyi severdi. İşiydi ne de olsa...

O akşam da genç kadının doğduğu gündü. Bunun istemsiz farkındalığı içinde ışıklarını kapatmış salonda koltukta oturuyordu. İçeri geldiği gibi kendini koltuğa atmış, üzerini çıkarmamıştı. Siyah dar pantolonu, siyah askılı atleti, üzerine giydiği siyah deri ceketi, ayaklarındaki ince topuklu bilekli botları ile oturmuş ayaklarını önündeki sehpaya uzatıp birini diğerinin üzerine koymuştu. Avucunun içindeki sigara paketine bakmadan açıp içerisinden bir tane çıkarmış ince denemeyecek dudakları arasına yerleştirdi. Diğer elindeki kahverengimsi çakmağı da sigaranın ucuna götürüp yakarken içine derin bir nefes çekti. Bu derin nefes onu hayata bağlayan değil koparan bir nefesti. Her seferinde hayattan koparken bunun zevkiyle elindeki tütüne bağlanıyordu.

İçinen sinen griliği yeniden dudakları ile ileriye doğru üfledi. Tam başını koltuğun arka kısmına yaslamış, gözlerine kapatmıştı ki aklında çakan o görüntü ile kapattığı gözlerini yeniden yavaşça araladı. Parmaklarının ucundaki sigaradan bir nefes daha çekerken ayaklarını tek tek topuklarından çıkan ses ile aşağıya indirdi, koltuktan usulca kalktı. Mutfağa doğru yol alırken kularına yalnızca topuklarından çıkan o tok ses doldu.  İçine çektiği nefesler çoğalırken mutfağa girip dolaba yöneldi. Parmakları kolu kavrayıp açtığında yerine aşina olduğu içki şişesini alıp hızlıca kapattı ve bardağa gerek duymadan kalktığı yere geri dönüp aynı şekilde oturdu. Yarım olan içki şişesinin kapağını açar açmaz dudaklarına götürüp bir yudum aldı. İşte... İkinci kopan bağlantıydı... Ne de güzeldi...

Kadın Seri Katil #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin