5.BÖLÜM

110 76 1
                                    

           19 Ocak pazar 2013 (geçmiş)

"O belindeki silah ne yiğit?"
Yiğitin belinde ilk defa bir silah görmüştüm ve biraz da ürkmüştüm o uğursuz şeyi bütün gün belinde gezdirmesi beni korkutmuştu.

"Sadece güvenlik amaçlı sevgilim. Sakın korktum deme bana"

Tam ağzımı açıp korkmadığımı sadece onun için endişelendiğimi söyliyecektim ki yiğitin çalan telefonuyla kelimeleri yutmak zorunda kaldım.

"Önemli bir telefon hayatım sen geç odaya ben geliyorum"

"Fazla bekletme sıkılıyorum çünkü"

Bana cevap vermeden aşağıya inip konuşmasını yaptı. Bende sıkılmış bir şekilde odaya geçip terasa çıktım. İzmirin esen rüzgarı saçlarımı uçuştururken yiğitin kokusu geldi burnuma ardından belime sarılan elleri. Ona doğru dönerek ışıldayan gözlerimle ona bakmaya başladım.

"O çok önemli telefon kimdendi"

"İş meseleleri sevgilim anlamazsın sen"

"Öyle olsun bakalım. Hadi sen duşunu al da çıkalım"

"Hay hay efendim"

Diyerek yanımdan ayrıldı. Arkasından bende odaya geçtim.

O uğursuz silahı ve telefonunu komidinin üstüne koyarak banyoya girdi. Bende kendimi yatağa atarak yiğitin duştan çıkmasını bekledim.

O anda yiğitin telefonu çaldı. Yatakta doğrularak komidinin üstündeki telefona baktığımda şaşırmama engel olamadım çünkü arayan annemdi. Yiğit annemi tanımıyordu ki nasıl olurda annem yiğiti arardı. Dayanamayarak telefonu açtım.

"Azra'nın işini bugün bitiriyorsun yiğit ve azranın nefesini kestiğinde paran hesaba yatmış olacak"

Duyduklarımın şokuyla hiçbir şey yapamıyor sadece o kelimeyi beynim bana söyleyip duruyordu "Azranın işini bitir. Azranın işini bitir"

Yiğit bana oyun oynamış olamazdı. Bana yiğit bu darbeyi vurmuş olamazdı. O bana kıyamazdı. O beni hep korumuştu ki.

" Hayatım napıyosun orada. Daha hazırlanmadınmı sen"

Kulağımdaki telefon yere düşerek tok bir ses çıkardı. Yiğitin bakışları bir bana birde yerdeki telefona bakıyordu.

O zor bulduğum sesimi çıkartarak konuşmaya başladım daha doğrusu gevelemeye.

"Böyle birşeyi yapmadım de bana yiğit. Annemlerle iş birliği yapıp benimle para karşılığı olduğunu söyleme bana"

Yiğitin gözleri bugüne kadar görmediğim bir şekilde nefrete büründü ve bir o kadar da öfkeli.

Bana yaklaşmaya başladığında kendimi hemen toplayarak komidinin üstündeki silahı alarak yiğite doğru nişan aldım. Buradan hemen gitmem lazımdı yönümü yavaş yavaş kapıya doğru yönlendirirken aynı zamanda da yiğite bana yaklaşmamasını yoksa onu vuracağımı söylüyordum.

Bu şekilde kapının oraya kadar geldiğimde atik bir şekilde arkamı dönüp koşmaya başladım. Tam merdivenlerden aşağıya ineceğim sırada yiğitin elinin saçlarımı köklerinden tutup hareket etmememi sağlıyordu. Artık o silahın ağırlığını elimde taşıyamayıp serbest bıraktığımda merdivenden düşerken o çıkardığı ses daha fazla ürkmemi sağladı.

Saçlarımı daha fazla çekip beni kendine doğru döndürerek elini boğazıma atıp nefesimi kesmeye başladı. O kadar sıkıyordu ki gözüm kararmaya başlamıştı. Son gücümü kullanıp bacağımı kaldırıp onun karnına bir tekme attığımda aniden boğazımı bırakmasıyla dengemi kaybedip merdivenlerden düşmeye başladım.

Her tahtaya çarpışımda acım bir kat daha fazla artıyordu. Sonunda yerle buluştuğumda olmayan gücümle yanımda duran silahı almaya çalışıyordum. Kendimi zorladığım için ve daha yeni boğazımı sıktığından dolayı nefes almakta zorlanıyorken birden öksürmeye başladım ve elime gelen o kan.
işte şimdi işini yapmıştı.

Benim bünyem bu kadar acıya dayanıklı değildi ki. Kafamı zorda olsa biraz kaldırıp merdivenin başına baktığımda bana bakarak gülen bir çift yeşil göze baktım. Sonra o gülmesi yerine büyük bir nefret ve öfkeyle dolan yüz ifadesini aldı.

Merdivenlerin her bir basamağına basarken o çıkan ses ölümümün bir saniye daha yaklaştığını haber ediyordu.

Biraz daha kendimi ileriye iterek silaha ulaşmaya çalıştım. Sonunda elimin ucu silaha değidiğinde biraz daha iteleyerek silahı elime almayı başarmıştım.

Beni çok zorlasa da ayağa kalkmayı başarmıştım. Biraz sendelemiştim ama kendimi toparlamayı başarmıştım. Sonra bakışlarımı bir çift yeşil göze çevirerek iki elimle tuttuğum silahı yiğite hedef alırken bana yapmamamı söyleyen kelimeler söylüyordu.

" kendi oyununuzun sonu siz oldunuz yiğit azan"

Ama ben bile duymamışken sesimi yiğitin duyması imkansızdı.

Gücümü artık tamamen kaybetmeye başladığımda daha fazla böyle duramayacağımı anladığımda silahın namlusunu çekerek silaha biraz daha asılarak evin içinde silahın o korkunç sesinin yayılmasına izin verdim ve ardından bedenim beni taşıyamayacak hale geldiğinde kendimi yere bırakarak bir hıçkırık koptu boğazımdan.

MİHR-Ü MAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin