Ruh kılıcı enstitüye getirilmişti ve Magnus şu an tüm enstitü önünde sorguya alınacaktı.
Tüm enstitü bu anı görmek için toplanmıştı adeta.
Sorguyu yönetmek için Jace'in babaannesi Imogen de enstitüye gelmişti.
"Evet Magnus Bane, burada neden topladığımızı biliyorsun değil mi?"
"Ruh kılıcı ile sorguya çekileceğim ve yalan söylersem öleceğim. Evet biliyorum, devam edelim artık. Şu saçmalık bir an önce bitsin."
Imogen elinde duran kılıcı Jocelyn'e uzattı ve Jocelyn kılıcı Magnus'un iki eline yavaşça bıraktı.
"Yalan söylersen ne olacağını biliyorsun."
"Evet biliyorum."
"O zaman başlayalım. Magnus Bane, Clave'den gizli partiler düzenlediğin doğru mu?"
"Evet doğru."
"Peki neden bunu gizledin?"
"Bir çeşit müşteri memnuniyeti, siz sürekli baskın yaparken nasıl partime gelenler rahatça eğlenebilecekti ki?"
"Rahatça eğlenmekten kastın sıradanların ölümü mü?"
"Partimde ölen sıradanlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum." Dediğinde sinirden deliriyordum. Yalan söylüyordu, bir şeyler biliyor olmalıydı.
"Hayatında hiç, bir sıradan öldürdün mü?"
Magnus'un bu soru karşısında zorlandığı kesindi.
"Pas geçme hakkım var mı?"
"Soruyu cevapla."
"Evet öldürdüm."
"Kimi?"
"Üvey babamı, küçükken. Onun dışında birisini kasten öldürdüğümü sanmıyorum."
Yine hiçbir şey olmamıştı.
"Partindeki şeytanlar hakkında ne söyleyeceksin."
"Şeytanlardan nefret ediyorum. Onların partimde yeri yok."
"Jace partinde şeytan öldürmüş."
"Biliyorum sorguda söyledi, onlar partimde ne arıyor bilmiyorum. Birisi bana tuzak kurmuş olabilir."
"Kim?"
"Emin değilim ama beni serbest bırakırsanız onu bulup size teslim edebilirim. Benim bir suçum yok, ister inanın ister inanmayın ama yok. Ki büyük ihtimalle bir suçum olsa şu ana kadar ölmüş olurdum."
"Son bir soru, kara büyü malzemeleri toplayıp kara büyü yaptığın söylentiler doğru mu?"
"Hayır değil, hayatımda bir kere kara büyü yaptım ve sonucu çok kötü oldu. Bir daha yapmamaya yemin ettim. Söyleyeceklerim bu kadar."
...
Sorgu sonrası sinirden koridorda bir o yana bir bu yana gidiyordum. O sıra iki kişinin Magnus'u bu yöne doğru getirdiklerini gördüm ve Imogen odasından çıkıp Magnus'a doğru ilerledi.
"Seni burada tutmamız için elimizde bir neden yok, suçlamalar için üzgünüz."
"Sonunda kelepçelerden kurtuluyorum."
Imogen onu çözdükten sonra iki gölge avcısı ona kapıya kadar eşlik etmişti.
"Bu saçmalık, onun her şeyden haberi olduğuna eminim."
"Ruh kılıcı yalan söylemez Alec."
"O pislik, kılıcı da kandırmıştır."
"Nasıl?"
"Bilmiyorum, büyü filan yapmıştır."
"Kollarında kelepçe varken mi, yapma Alec. Onu suçlayacak bir delil yok elimizde."
Bir şey diyecek halde olmadığım için sinirle oradan uzaklaştım ve Magnus'un çıktığı kapıya ilerleyip ardından dışarıya çıktım.
Enstitü dışında öylece beklerken beni beklediğini anlamamak için salak olmak gerekirdi.
"Biraz daha geç kalsan gidecektim gölge avcısı."
"Yalan söylediğini biliyorum. Nasıl yaptın emin değilim ama kılıcı da kandırdın."
"Melek yapımı bir kılıcı kandırdığımı düşünüyorsun demek. Senin atalarına hiç saygın yok belli ki."
"Bunları kanıtlayacağım. Görürsün her şey ortaya çıkacak."
"Alec benden ne kadar nefret ediyorsun bilmiyorum ama bu nefret bir şeyleri net görmene engel oluyor belli ki. Bak ben... doğruyu söylüyorum. İnanmak zorunda değilsin ama olaya mantıklı bakmıyorsun. Kendi doğruna o denli körü körüne inanmışsın ki... umarım gözlerinin önüne inen o perdeyi kaldırabilirsin bir gün yoksa bu şekilde yaşamak seni mahvedecek."
"Ben halimden memnunum."
"Cidden memnun musun? Kendini savunacak halde bile değilsin ve o sarışın senin yerine seni savunuyor. Görevin beni oyalamak... sana az mı güveniyorlar ne? Daha önce görevleri yüzüne gözüne bulaştırmış olabilir misin?"
Onu kolundan tutup sinirle kendime çektim ve yüzüne sinirle nefesimi üfledim.
"Sakın benim görev aşkımı sorgulama, sakın."
"Görev aşkın seni istemediğin bir adama kur yaptırmaya zorlamış. Umarım görevinle arandaki duygular karşılıklıdır. Zira tek taraflı olması senin açından çok üzücü."
"Ne o yoksa o sarsılmaz gururun mu incindi Magnus Bane. Vazgeçilmez ve karşı konulmaz birisi olduğunu sanıyorsun ama sana yanıldığını ispat ettim diye için içini kemiriyor değil mi?"
"Yanıldığımı ispat filan etmedin, benden nefret eden hatta tiksinen birisini bile delirtebildiğimi gösterdin bana. O gün dediğin şeyi hatırla, yapma kendime engel olamayacağım yoksa diyen sendin. Ki daha hiçbir şey yapmamıştım inan bana."
Onun kolunu bıraktım ve birkaç adım geriye çıktım.
"Bu olay burada bitmeyecek haberin olsun Magnus."
"Niye; gelip tekrar mı bana azacaksın? Bu sefer olayı tamamlasak çok iyi olur."
"Tamamlayacağım ama o olayı değil."
...
"Hey duydun mu? Enstitüye yeni bir gölge avcısı gelecekmiş."
"Şu an bu durum umrumda değil Jace."
"Ama gelen gölge avcısı..."
"Jace umrumda değil dedim." Diyerek ondan sinirle uzaklaştım. Şu an sadece bir şeyleri yumruklamak istiyordum.
Hızlıca antrenman odasına girip elime bantları sardım ve kum torbasının karşısına geçtim.
"Nasıl oluyor da ruh kılıcını bile kandırıyor bu aptal büyücü nasıl?" Diyerek birkaç yumruk geçirdim torbaya.
"Kesin kara büyü malzemeleri ile yaptığı bir büyü ile bunu başarmıştır, başka açıklaması olamaz."
Birkaç yumruk daha.
"Ama merak etme, seni bulup suçunu ispat edene kadar durmayacağım. Benim adım da Alec'se bu iş burada bitmez Magnus Bane."
...
Hele hele laflara bak hele, hiç de demiyor belki suçsuzdur diye amk şopar Alec'i... Neyse gün gelir yediririz o lafları sana koçum ayağını denk al.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Distraction (Malec)
FanficMagnus; düzenlediği partiler yüzünden Clave ve gölge avcılarının dikkatini çekerken, partileri inkar ederek daha çok şüphe çekmekteydi. Birkaç sıradanın bu partilerde ölmüş olması düşüncesi Alec, Izzy ve Jace için bardağı taşıran son damla olmuştu. ...