~7 ay sonra~
Sae Jin her zamanki gibi sabaha kadar çalıştıktan sonra duş alıp pratik odasındaki küçük koltukta uyuyakalmıştı.7 aydır bu şirket de stajyerlik yapıyordu. Her gün sesini geliştirip dans etmeyi öğrense de bütün bu çabasına rağmen Chen'i o günden sonra hiç görmemişti. Tek yapabildiği durmadan çalışıp hayallerinin gerçekleşeceği günü beklemekti. Zaten hayatı boyunca hep beklemek zorunda kaldığı için alışıktı, sabretmeyi çoktan öğrenmişti. Ayak sesleriyle uyandı. Saçları hala ıslak, üzerinde çok sevdiği erkek t-shirtlerinden biri ve tayt vardı. Biraz sonra kapının önünde biri belirdi, önce kim olduğunu anlayamadı ama sonra...
Güneş ışığının vurduğu yüze şaşkınlıkla baktı. O kadar şaşırmıştı ki küçük bir çığlık attı. Kapıdan ona bakan kişi Chenden başkası değildi. Chen Sae Jin'in çığlığıyla bir adım geri attı, en şapşal gülümsemesini takındı.
"Üzgünüm seni korkuttum sanırım. Ben sadece bu odayı kullanmak istemiştim. Senin içinde sorun olmazsa tabi ?"
O bunları söylerken Sae Jin tıpkı 7 ay önce yaptığı gibi Chen'in yüzüne odaklanmıştı. Sapık gibi göründüğünü fark ederek ve kendine geldi.
"Ah hayır sorun değil bende gidiyordum zaten"
Bu söylediğine kendi bile inanamadı. Hayatını bu adamı tanımak için adamışken ayağına gelen bu fırsatı kaybedecekti. Chen'in yüzüne ondan kalmasını istemesini ümit ederek, "beni bırakma" dercesine baktı.
"Gitmene gerek yok kalabilirsin."
"Ah peki o zaman. "
"Yorgun görünüyorsun, ben bir kahve alıp geleyim sende burada bekle tamam mı? "
"Tamam bekliyorum."
Sae Jin uzun bir süre Chen'in arkasından baktı. O, tamda hayal ettiği gibi bir kişiliğe sahipti. Onu neden sevdiğini, bu şirkete girme sebebini bir kez daha fark etti. Karşıdaki aynada kendine baktı. Islak saçları, bol t-shirtü ve uykusuzluğun getirdiği kızarmış gözlerle ne kadar berbat gözüktüğünü düşündü. Düşüncelerinde boğulmadan önce elleriyle saçlarını düzeltti, aynada gördüğü yorgun yüzden kurtulmak için yapabileceği her şeyi yaptı. Chen'in geldiğini ayak seslerinden anladı ve düzgünce koltuğa yerleşti. Chen elinde bir kahve ve havluyla gelerek önce havluyu uzattı.
"Saçlarını kurulamalısın yoksa hasta olacaksın"
Sae Jin bir eliyle havluyu alıp saçlarını kurulamaya başlarken diğeriyle kahveyi kabul etti
"Teşekkür ederim"
"Önemli değil. Sabaha kadar çalıştın sanırım yorulmuş olmalısın. Stajyer misin ?"
"Ah evet daha iyi olmak için çalışmalıyım. Sen neden buradasın?"
Bu kadar meraklı olmamalıydı ama aklında onca soru varken bir yerden başlamak istedi.
"Biraz çalışmak için buradayım yakında bir konserimiz var"
"Evet, biliyorum çoktan en ön sırada biletimi aldım"
Konuya bu kadar çabuk daldığı için kendine kızmayı sonraya bıraktı. Chen çok şaşırmış gözüküyordu Sae Jin'in yüzüne dikkatlice baktı
"Ben seni daha önce görmüş müydüm? "
Sae Jin sevinçli bir yüzle cevap verdi.
"Seçmelere katıldığımda jüri üyesiydin"
Chen Sae Jin'e dönerek yüzüne en masum gülümsemeyi yerleştirdi.
"Sen... Moonlight'ı söyleyen kızsın! EXO fanımısın? .En sevdiğin üye k~"
"Sensin!"
Sae Jin'in bu heyecanı karşında Chen biraz utanmış gözüküyordu. Sağ elini başına götürerek başını aşağı eğdi.
"Teşekkür ederim. Sanırım büyük bir fanımızsın? "
Sae Jin'in bu soruyu cevaplamak İçin iki yolu vardı:
İlki, kalbini dinleyerek
"Evet, sizin büyük bir fanınızım. Ama gayet normalim. Sadece sizin her dakikanızı takip ediyorum, tüm şarkılarınızı ve danslarınızı ezbere biliyorum, çoğu zaman erkek arkadaşımı yanımda sürükleyerek sizi şirketin önünde bekliyorum, tüm konserlerinize geliyor ve tüm eşyalarınızı alıyorum çok normalim ben"
diyerek onu ilk günden korkutmak,
İkincisisiyse, aklını kullanarak mantıklı bir cevap vermekti. İkinci yolu seçerek sakinliğini korumaya çalıştı. Yalan söylemenin yükü yüzünden okunuyordu:
"Ben sadece sıradan bir fanım..."
Bir süre ikisi de sessiz kaldı. Sessizliği bozan Sae Jin'in telefonu oldu. Arayan Tae Joondu. Hemen cevap verdi:
"Alo... Oppa,bu saat de neden uyanıksın?...Ben çalışma odasındayım...Tamam senin için kendime iyi bakarım beni düşünmene gerek yok uyumalısın...Ah hayır gelmene gerek yok kendim dönebilirim..Bende... Bende seni seviyorum ."
Kısa sürekli sessizlikten sonra Chen meraklı gözlerle Sae Jin e döndü.
"Erkek arkadaşın sanırım "
"Evet, beni merak etmiş..."
"anlıyorum... Ben çalışmaya başlamalıyım. Hala Overdose dansında geliştirmem gereken yerler var"
Sae Jin içindeki fangirle dur diyemedi ve tıpkı öğretmenin sorduğu soruyu çözen bir çocuk gibi heyecanla atıldı
"Bende biliyorum overdose dansını "
Chen yine şaşırmıştı. Bu kadar ilgili bir fangirlle tanışmayı beklemiyordu.
"Gerçekten mi? Bana eşlik etmeye ne dersin ?"
İşte bu 5 kelime 23 harflik cümle Sae Jin'in kalbine hiç durmadan patlayan rengârenk havai fişekler olarak geri döndü. Yıldızına içindeki tüm sevgiyi gözlerinde yansıtarak cevap verdi.
"Tabi! "
İkisi de yerlerini aldıklarında Chen müziği ve sesi ayarladı. Dans etmeye başladıklarında uyumları mükemmeldi. O an gelene kadar...
Sae Jin'in ıslak saçlarından dökülen her bir damla ayağının altında küçük bir su birikintisi oluşturmuştu. Ayağı kaydığında sanki onun için zaman durmuştu. Sanki düşüşünü ve rezil oluşunu hafifletecekmiş gibi gözlerini kapadı. Ama düşmedi, sanki bir melek kollarından tutup ona yardım etmişti. Gözlerini açtığında yardım meleğini gördü...
Chen ona bir nefes kadar yakındı... Ve sanki biri kendi ismini söylüyordu. Gözlerini kapıya yönelttiğinde şaşkın gözlerle bakan Tae Joon'u gördü.
Sevdiği adamın karşısında yıldızının kollarındaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN YOUR EYES
FanfictionSae Jin... Siyahı pembesine karışmış... Gerçeği hayaline dalmış... Arkasında sevdiği bir adam, onun daimi koruyucusu, gerçeği, her şeyi olan... Gözlerinde ise bir hayal... Bir yıldız var uğruna gökyüzüne tırmanacağı... Bu yıldız... Gülüşüyle kalbini...