#Halsey- Angels on fire
"Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz."
7.BÖLÜM: YANSIMA
Düşünüyorum.
Şu bir kaç gün içerisinde ki yaşadıklarımı. Ve diyorum: Belkide hepsi bir aldatmaca. Kesin işe giderken bana araba çarptı ve şuan komadayım. Ve bu gördüklerim, yaşadıklarım hepsi birer rüya.
Olamaz mı?
Dahada sıkı tutundum kollarımın arasında ki bedene. Öyle bir hızla gidiyordu ki, elimi milim gevşetsem aynı saniyede yerle bir olurdum. Ne kask takmıştık, nede başka bir koruyucu alet. Ölüm ensemizdeydi anlayacağınız.
Ateş 'İkinci oyuna hazır mısın?' diye sormuştu. Bu demekti ki yeni kurallar konacak, yeni oyuncular girecek oyuna ve belkide oyunun sonunda yine bedeller ödenecekti.
Ve belkide bu sefer ödenecek olan bedeller çok daha ağır olacaktı.
Ateş'in korkutucu bir hızla sürdüğü motorsiklet ile evime doğru ilerliyorduk. Halletmem gereken işlerimin olduğunu söylediğimde hiç bir şey dememiş ve sadece onu takip etmemi söylemişti. Parmaklarımı biraz daha geçirdim ellerimin altındaki kot cekete. Bu kadar hızlı gitmek zorundamıydı? Ona yaklaşmak zorunda kalıyordum, ve bu yakınlık kokusunu almama dostça bakıyordu.
İlk seferde çıraya benzettiğim kokusu aslında oldukça farklıydı. Benzetebileceğim pek bir şey yoktu. Odunsu ve erkeksiydi ama bana çırayı anımsatıyordu işte.
Ve bu koku, bana her şeyin gerçek olduğunu fısıldıyordu. Rüyalarda hiç bir şeyin kokusunu alamazdık çünkü.
Ani bir frenle durduğumuzda herhalde evimin önündeyiz diye tahmin ediyordum. Zira ben gözlerimi kapatmış ve yüzümü sırtına gömmüştüm. Yavaş yavaş ondan uzaklaştığımda etrafa baktım şöyle bir. Ve evet doğru tahmin, evimin önündeydik. Hızla kollarımı bedeninden çözdüm ve ayağımı atarak motordan aşağı indim.
"Bir an kaburgalarımı kıracaksın sandım." sırıtarak motordan aşağı indiğinde oldukça eğlenir bir ifadesi vardı.
"Sende o kadar hızlı sürmeseydin, kafamı bile kaldıramadım." dedim kendimi savunarak. Bir şey demeden evime doğru yürümeye başladığında aslında içten içe utanmıştım. Onu takip ederek kapıya kadar gittiğimde hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Büyük, gri bir kedi miyavlayarak kapımı tırmalıyordu.
"Bu farenin ne işi var burda?" Ateş'in yüzünü buruşturarak kediye bakması benim oldukça tuhafıma kaçmıştı. "Onun bir kedi olduğunun farkındasın, değil mi?"
Gözlerini devirerek "Her neyse," dedi. "Bu şeylerden nefret ederim!" Bu sefer ben gözlerimi devirdim ve kapıya doğru yürüdüm. Kedi bizi fark edince arkasını döndü ve beni görünce tısladı. "Şhh sakin ol, sana zarar vermeyeceğim."
"O da çok anladıya." Ateş'in homurdanışına karşın ona ters ters bakıp tekrar kediye döndüm. Aslında ne olduğunu anlamıştın. Kediyi ürkütmemeye çalışarak kapının yanına gittim ve cebimde ki anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Anında dışarı fırlayan kedim Gümüş, kapıdaki kedinin yanına gitti. Sanırım annesini bulmuştuk.
Bu görüntü nedense huzursuz etti içimi.
Ateş'i umursamadan açtığım kapıdan içeri girdim. Normalde hiç sevmediğim bir şey yapıp ayakkabılarımı da çıkarmamıştım. Evimin tanıdık kokusunu içime çektiğimde gerçekten rahatladığımı hissettim. Bu yer sadece bir barınak değildi benim için, belkide özgür olabildiğim tek yerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y A N G I N
Teen FictionKonuşmadığım için dilsiz sanılan, ruhunu insanlara kapatmış biriydim ben. Üzerimde, etekleri kan lekeli beyaz elbisem ve üryan ayaklarımla, geçmişin dikenli topraklı ormanında yürüyen bir kızdım ben. Sonra ansızın biri çıktı karşıma. Günahkâr olduğu...