❄47.BÖLÜM~YİTİK RUHLAR🔥

17.1K 776 227
                                    

#Gripin- Aşk Nerden Nereye

#Bluenecek- Pneumothorax

"Yitip giden sadece göz yaşlarım sanardım,
Oysa ruhumun terkine çoktan uğramışım."


47. BÖLÜM: YİTİK RUHLAR


Bir çölün ortasında yapayalnız kaldığınızı düşünün.

Nereye gitmeniz gerektiğini bilmediğinizi, ellerinizde ne bir rota ne de bir harita olmadığını ve yakıcı güneşin altında susuzlukla savaştığınızı sadece bir hayal edin.

Çaresizliğim, hayal ettiğiniz çaresizliğin katbekat fazlasıydı.

Başımı koyduğum yerden gökyüzüne bakarken zihnimin içi bomboştu. Tuhaf bir şekilde olanları düşünmüyordum. Kendimi hiçliğin kıyılarında yürüyormuş, orada adımlıyormuş gibi hissediyordum. Hislerim benimle beraberdi ama onlar da tamamen saçlarımı okşayan elin sahibine odaklanmıştı. Kendimden çok uzaktaydım.

Hâlâ o banktaydık. Biraz ağlayıp, içimi döktükten sonra başımı Ateş'in dizlerine koymuş gökyüzünü izlemeye başlamıştım. Onun delici bakışlarını yüzümde hissedebiliyordum ama dönüp ona bakmaya cesaretim yoktu. Bir eli banktan aşağı sarkan saçlarımı okşuyordu, diğer eli karnımın üzerinde duran bir elini kavramıştı. Benim şu durumda herkesten yalnız ve kimsesiz hissetmem gerekiyordu ama Ateş o ihtimalleri silip atan koca bir gerçekti.

Ateş'in olduğu bir yerde, benim yalnız hissetme gibi bir ihtimalim yoktu.

O, o kadar bendi, öylesine bendeydi ki bir gün yollarımız ayrılacak olursa eğer nasıl devam edecektim?

Bu düşünce kasılmama neden oldu. Huzursuzluğum dışıma yansıdı ve yattığım yerde hafifçe kıpırdandım. Ateş'in saçlarımı okşayan eli duraksadı ve sanki ona bakmam için bakışlarına biraz daha keskinlik kattı. Yine de ona bakmadım. Gözlerine bakabilmem için birkaç kadeh içkiye daha ihtiyacım vardı. Gerçi şu anda kafamın tam olarak yerinde olduğu söylenemezdi ama ayıktım; ayık olmak istemiyordum.

Ateş'in karnımın üzerinde duran elimi tutan eli oradan uzaklaştı ve yavaşça yukarı doğru tırmanmaya başladı. Yüzümde mimik oynamadı ama kalbimin ritmi çoktan değişmişti. Parmakları usulca çenemi kavradı ve oraya baskı yaparak başımı kendine çevirmemi sağladı. Kendimi o kadar boş hissediyorum ki, karşı bile gelmedim. Başım sola doğru meyledince bakışlarım direk keskin şafak mavileri yakaladı. Sertçe yutkunduğumda, Ateş elini hâlâ çenemden çekmemişti ve bu şekilde, hiçbir şey söylemeden gözlerime bakması dayanılmazdı.

Sırf sessizliği dağıtmış olmak için "İçmek istiyorum," diye konuştum gözlerine bakarak. "Bir yerden içki alalım."

Gözlerini kıstı ve bana o şekilde bakmaya başladı. Bir eli hâlâ saçımın üzerinde yüzeysel bir şekilde duruyordu. "Bak sen," diye mırıldandı ama sesinde en ufak alay kırıntısı bile yoktu. Ciddiyeti giyinmişti ve tavırlarını ona göre şekillendiriyordu. Çünkü ben yine ona karşı yapmamam gereken bir şeyi yapmıştım. Hafifçe yüzüme doğru eğildiğinde biraz daha gerildim ama çaktırmamaya çalışarak, gözlerimi asla kaçırmadan gözlerine bakmaya devam ettim.

"Alkolik mi oldun sen benim başıma?" Sesi sertti ve evet, Ateş kesinlike sinirliydi.

"Yo," diyerek dik dik gözlerine baktım. "Canım sadece içmek istiyor. Alkolik filan değilim."

Çenemdeki elinin tutuşu sıklaştı. Parmakları orayı daha sert kavrarken yüzüme biraz daha eğildi. "Senin canın bu aralar çok fazla şey istiyor ve kafasına göre gidiyor," dedi tehditkâr bir tınıyla. "Dikkat et, birileri sıkmasın o tatlı canını."

Y A N G I NHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin