#Natasha Blume- Black Sea
"Gelecekte ne yazılı bilmem ama şimdim sensin."
33.BÖLÜM: EĞLENCE
Benim hayatım hiçbir zaman rengârenk olmamıştı. Kabul, siyahtan ibarette olmamıştı hiç, fakat tüm renkler karanlığın gölgesinde kaldığı için hep bir grilik içerisindeydim. Benim aydınlığım bile gündüz değil geceydi.
Bana güneş değil ay aydınlık verirdi.
Ama şimdi hayatıma, karanlığın gölgesinde kalmayan bir renk doğmuştu ay gibi.
Şafak mavisi... Onun açık mavi hareleri, lavicert retina çizgileri ve her defasında, yeninden, bir kez daha ay'ı doğurtan koyu renk bakışları.
Ateş.
Benim Ateş'im.
Artık ervahım, benim değil onun gözlerinde yazıyordu.
Elini sahiplenircesine belime koyan Ateş'le birlikte tekrar parti alanına geri döndük. Elçin nerdeydi hiçbir fikrim yoktu, zaten artık umrumda da değildi. O kızı kafama takmayacaktım bundan sonra, ne de olsa Ateş benim yanımdaydı.
Birlikte yan yana yürümeye devam ederken Ateş bir anda çıplak belimde olan eliyle beni iyice kendine çekince ne yaptığını anlamayarak ona baktım.
Kulağıma eğilip "Bu kıyafeti hangi akla hizmet giydin sen?" dedi kısık ama sinirli olduğunu belli eden bir sesle. "Karışmayayım diyorum ama iyice saldın sen."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp ona alttan alttan baktım. "Kıskanınca komik olduğunu söylemiş miydim?"
Ateş gözlerini devirirken eski masamıza geri dönmüştük ama Esat ortalıklarda yoktu. Beni belimden tutarak kendine çevirdi ve diğer elini de belime yerleştirdi Ateş.
"Esat nerde?" diye sorunca kaşlarını hafifçe çatarak "Sorup durma şu pezevengi!" diye homurdandı.
Başka zaman olsa böyle davranması beni sinir ederdi ama şu an nedense sırıtmama sebep olmuştu. Ellerimi kollarından yukarı çıkararak ensesinde birleştirdim ve "Çok tatlısın," dedim kendimi tutamadan.
Bu söylediğim hoşuna gitmemiş olacak ki yüzünü buruşturdu, ama hemen sonrasında üzerime eğilerek "Bak sen," diye fısıldadı. "Orman Hanım eğleniyor."
"Çok," dedim gülerek. Ateş gülüşüme bakıp gülümsedi, gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda mekândaki müzik değişmiş daha slow bir parça çalmaya başlamıştı.
"Neden dans etmeyi sevmiyorsun?" diye sordum bunun üzerine.
Ateş bu konuya olan merakıma kaşlarını kaldırıp, omuz silkti. "İtici geliyor," dedi tek düze bir sesle. Böyle düşünmesi garipti, ama yinede onu yargılayacak değildim.
"Anladım," dediğim de "Dans mı etmek istiyorsun?" diye sordu.
Başımı iki yana salladım. "Hayır, sadece merak etmiştim."
Ateş bir süre gözlerimin içine baktı, daha sonra alt dudağını yalayıp "Bak," dedi. "Dans etmem ama seninle şarkı söylerim Orman Kızı. Emin ol daha çok zevk alırsın."
Beni bu şekilde düşünmesi, dudaklarımın kıvrılmasına neden olduğunda "Tamam," diye fısıldayarak başımı boynuyla omzu arasındaki o yere yasladım. Ateş'de çenesini kafama yasladı ve olduğumuz yerde o şekilde sarılmaya başladık. Derin bir nefes aldım; kokusunun kaynağı tam olarak burasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y A N G I N
Teen FictionKonuşmadığım için dilsiz sanılan, ruhunu insanlara kapatmış biriydim ben. Üzerimde, etekleri kan lekeli beyaz elbisem ve üryan ayaklarımla, geçmişin dikenli topraklı ormanında yürüyen bir kızdım ben. Sonra ansızın biri çıktı karşıma. Günahkâr olduğu...