#Halsey- Eyes Closed
#Sam Smith- Writing's On The Wall (Söyleyeceğim yerde şarkıyı açıp, kesinlikle öyle okuyun derim)
"O benim gözlerime niye öyle, neden öyle, nasıl öyle bakmıştı ki, ben sağ elimle kalbimi yoklamıştım."
-Birhan Keskin34.BÖLÜM: NÂR
Tuhaf bir ruh hali içerisinde gülümsedim ve gökyüzüne bakmaya devam ettim. Ateş ile o garip yerden çıktıktan sonra arabayı şehre üsten bakan bir yere park etmiştik ve ben arabanın arka kaporta tarafında oturuyordum. Ateş ise yanımda kalçasını arabaya yaslamış bir hâlde kendi birasından sonra benim bir kaç yudum alıp bıraktığım birayı da içiyordu.
Bakışlarımı gecenin çöktüğü semadan alıp ona çevirdiğim de, benim aksime şehri izliyor olduğunu gördüm. Burası izbe sokakların biriydi ve bu yüzden duyduğum tek şey arada sırada uzaktan gelen köpek sesleriydi. Yalnızdık. Ateş biranın son yudumunuda kafasına dikerek bitirdi ve ardından kutuyu avcunun içinde ezip uzakta olan çöpün yanına doğru savurdu.
Ona öyle bir huzurla izliyordum ki, sanki hayatımı onun yaptığı her eylemi, hareketi hiç sıkılmdan seyrederek geçirebilirdim.
Bana ne olmuştu bilmiyordum, ama bunu bana yapanın o olduğunu biliyordum.
Ateş de başını bana çevirip bakışları beni bulunca, yüzümdeki silik gülümseme genişledi. Gülümsememe bakıp o da hafifçe tebessüm etti, koyu mavi gözleri gecenin içinde tıpkı bir mücevher gibi parlıyordu.
Bedenini doğrultup önüme geçince, ellerimi omzuna koyup bacaklarımı açtım ve onu iyice kendime çektim.
"Çok tuhafız," diye mırıldandım gülümsemeye devam ederek. "O yerden çıktıktan sonra bu şekilde sakin kalmamız hiç normal değil."
"Ne bekliyorsun?" dedi alayla kaşlarını kaldırarak. "Halay çekelim istersen."
Gülerek elimle yanağına çokta hızlı olmadan vurdum. "Dalga geçme," dedim, gülsem bile sesim ciddiydi. "İki eğleneceğiz diye bir insan zarar gördü. Buna bu şekilde kayıtsız kalmak kendimi kötü hissetmeme neden oluyor."
"Oraya gelen insanların derdi zaten bu," dedi Ateş benim aksime umursamaz bir tavırla. "Emin ol çok daha kötülerini yapıyorlar, bu bir hiçti."
"Allah aşkına daha ne olabilir?" diye soluyup duraksadım ve elimi bu seferde Ateş'in gözlerine götürdüm. "Görüşün iyi değil mi? Sorun yok?"
"Çok iyi," dedi sırıtarak, sesinde anlam veremediğim bir muziplik vardı. "Hatta şort kısmının kalçana kadar açıldığını görecek kadar iyi."
Gözlerim irileşirken tek elimle çabucak Ateş'in iki gözünüde kapattım ve diğer elime tulumun şort kısmını çekiştirip aşağı indirdim.
"Sanki görmediğim şey."
Ateş'in muzipliğini koruyarak kurduğu cümle "Sapık!" diye cırlamama neden oldu. Kaşlarımı çatarak elimi gözlerinden çektim ve "Sen gerçekten çok sapıksın Ateş." diye homurdandım.
"Orman Orman Orman," dedi başını iki yana sallayarak ve iki kolunuda belime sardı bir anda. "Bu sapıklık konusunu aştığımızı sanıyordum."
"Ne?"
"Bizim sapıklığımız karşılıklı," dedi kaşlarını kaldırarak. "Sende en az benim kadar sapkınsın, itiraf et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y A N G I N
Teen FictionKonuşmadığım için dilsiz sanılan, ruhunu insanlara kapatmış biriydim ben. Üzerimde, etekleri kan lekeli beyaz elbisem ve üryan ayaklarımla, geçmişin dikenli topraklı ormanında yürüyen bir kızdım ben. Sonra ansızın biri çıktı karşıma. Günahkâr olduğu...