Emir'den
Her zamanki gibi yine erkenden kalkıp rutin işlerimi yaptım ve şirkete gittim.
Öğle yemeğine kadar toplantılarla uğraştım. Öyle yemeğinden sonra biriken işleri halletmek için tekrar şirketteyim.
Kapının tıklanmasıyla kafamı önümdeki kağıtlardan kaldırdım ve gelen kişiye yani sekreterime - Cansu - baktım.
"Emir Bey bankaya gidicek olan İsmail Bey'in eşi ufak bir kaza geçirmiş. Önemli bir şeyi yokmuş ama İsmail Bey gelemiyormuş. O yüzden bankaya gidemeycekmiş. Ne yapalım? Yerine kim gitsin?"
İsmail benim en güvendiğim adamımdı şimdi kimi göndereceğim? En iyisi benim gitmem.
"Şu işim bitsin ben giderim. Sen çıkabilirsin."
İşim bittikten sonra muhasebeye indim ve yatırılcak parayı teslim aldıktan sonra arabama bindim ve bankaya doğru yol aldım. Bankaya geldim ve numaramı alarak beklemeye başladım. Sıra bana geldikten sonra parayı yatırmak üzere bankacının yanına gittim. Para yatırma işlemi tamamlandıktan sonra bankadan çıktım ve arabaya doğru gidiyordum ki sağ tarafımda gördüğüm tanıdık simayla adımlarımı başka yöne çevirdim.
Sonra araya başka bir tanıdık sima girdi. Bu ikinci tanıdık sima dünkü kızdı. Yani Hazal. Ha birinci tanıdık simayı sorarsanız da liseden tanıdığım ve bir zaman çıktığım ama sonra kızın saçma çocuksu hallerine katlanamadığım yapışık Sıla idi. Anlık bir göz göze geldik ve hemen arkamı döndüm.
Ama maalesef beni fark etmişti ve Hazal'ı sürükleyerek bana doğru yürümeye başladı. Tam yanıma geldiklerinde içeriye elinde silah yüzlerinde maske olan iki tane adam girdi."Herkes yere çöküp ellerini kaldırsın. Herhangi bir yanlış yapan olursa acımam indiririm!" Dedi adamlardan biri.
Gerçekten mi ya? Cidden şuan bir soygunun ortasında mıyım yani?! Hoş bu sayede belki Sıla ile muhattap olmak zorunda kalmam. Ama yinede ne soygunu abi ya!?
Tam o sırada Hazal'ın sesini duydum. "Asıl sen silahı bırakıp ellerini kaldır. Ben başkomiser Hazal Karaman!" Deyip arkasından cüzdanını çıkarıp bir kart gösterdi. Galiba bu polis kimlik kartıydı.
"Kusura bakma artık komiserim ama bu yoldan dönüş yok bize!" Deyip elindeki silahı Hazal'a doğrulttu. Sonrada keskin bir silah sesi. O an her şey çok hızlı gerçekleşti. Ne ara hangi refleksle kendimi öne attım bilmiyorum ama sağ kolumdaki acı giderek atıyordu.
"Emir! İyi misin? Emir beni duyuyor musun? Cevap ver bana!" Kulağımın dibinde bağıran Hazal'a döndüm ve "Kulağımın dibinde bağırıp durma iyiyim. Sadece kolum uyuştu gibi." Dedim.
"Konuşmanızı bölüyorum ama sesinizi kesseniz iyi edersiniz! Rahatsız edici oluyor." Dedi şerefsiz herif.
Hazal kulağıma "Dayan biraz daha destek çağırdık. Bizimkiler birazdan burada olur." Diye fısıldadı. Kafamı sallamakla yetindim. Dayanamayacak kadar kötü değildim.
Adamlar ise çok normal bir şekilde banka çalışanına kasayı boşalttırıyordu. Herkes o kadar korkmuştu ki kimseden çıt çıkmıyordu.
Yaklaşık 10 dk sonra siren sesi duyuldu ve sonrası karmaşa.
Gitgide gözüm kararıyor etrafımda olup biteni ayırt edemiyordum. Birilerinin beni sedyeye yatırdığını ve Hazal'ın adımı seslendiğini duyar gibiydim. Sonrası.... yok.
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Hazal'dan
Emir'i ambulansla bindirip hastaneye götürürken bende ambulansa bindim. Niye böyle bişey yaptı? Niye önüme atladı ki? Bu adama borcum giderek kabarıyordu. Önce adamı dövmüştüm şimdide benim yüzümden vurulmuştu. Allahtan kurşun omzuna isabet etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mecnun Oldum Uğrunda
ChickLitAşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor. ♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡ "Bırak beni! Yiğit bırak! Bırakta gideyim! Dayanamıyorum artık anlıyor musun? Dayanacak gücüm kalmadı! Tükendim ben! Bırak ne...