Bölüm-8

75 41 25
                                    

Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var.. Karanlığa meyletme, güneşler var...

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Leyla'dan

Yiğit sorduğum soru karşısında bir süre duraklasada sonra kendini toplarladı ve "Benim ailem sana acıyıp seni eve alacak sen ise benim ailemin parasını sağda solda sevgililerine yiyeceksin! Yok ya başka?! Bana bak kızım bizimkiler sana kanmış olabilir ama ben o kadar kolay yutmam bu numar-" dedi. Sözünü bitirmesine izin vermeden nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle yüzüne tokat attım.

"Sen kimsin de benimle böyle konuşabiliyorsun? Ne numaraları be? Ne sevgilisi? O kolye annemin tamam mı? Babamın ismi yazıyor o kolyede. Annemden bana kalan tek şey o! Merakını giderebildim mi paşam? Ben bu zamana kadar hiç kimseye boyun eğmedim. Kimsenin bana acımasına da izin vermedim. Herşeyimi ortaya koyup kaçtım ben o evden. Ben o evden kaçarken aklımda ne birinin bana çarpacağı nede beni evine alacağı vardı! Kimsenin bana acımsına ihtiyacım yok benim." dedim bağırarak.

Şuan burada ağlamak istemiyorum ama ne kadar çabalasamda gözyaşlarımı tutamıyordum. Bu kadarı fazla geliyor artık. Ben kimseden beni evime almasını istemedim. Kimseden parada istemedim. Ama o insanları kıramadım. Bana kızım diyen bir anneyi kıramadım. Bana bakarken gözlerindeki o ışık o kadar derin ve anlamlıydıki kimseye güvenememeye yemin eden ben, o kadına hayır diyemedim. O çınar ağacı gibi yüce görünümlü adamın evlat hasretine karşı reddedemedim.

Hırsımı alamayıp tekrar bağırmaya başladım. "Beni ilk gördüğün andan itibaren birkez olsun empati yapmak yerine sadece suçladın. Evet haklısın. Kardeş konusu çok hassas bir konu olsa gerek ama benim senin kardeşinin yerine geçmek ya da onu unutturmak gibi bir derdim yok. Ben sadece benden biraz olsun sevgi bekleyen o insanları kıramadım. O gün görseydin bana nasıl yalvardıklarını sende bana hak verirdin. Benim kimseden hiçbir beklentim yok. Benim bu hayatta tutunacak tek bir dalım bile yok..." Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Leyla..... Ben özür dilerim. Neden böyle bir tepki verdiğimi bilmiyorum. Ama birden oldu işte. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bak ne diyeceğim? Sana bir teklifim var. Aramızdaki buzları eritmek için sanki başka bir yerde tanışmış gibi arkadaş olmaya ne dersin?"

Bu sefer duraklama sırası bendeydi. Arkadaş olmak? Sanki hiç birşey yaşanmamış, dışarda tanışmışız gibi? Bu teklifi biraz düşününce mantıklı gibi geldi. En azından beni aşağılamaya son verir.

"Tamam. Kabul ediyorum. Ama artık beni aşağılamayacaksın?"

"Tamam aşağılamayacağım. Hadi o zaman seni atlara götüreyim."

Beraber yürümeye başladık. Atların yanına geldiğimizde gözüme ilk çarpan bembeyaz olan atın yanına gittim.

"İsmi ne?"

"Bilmem. İsim koymadım. Ne olsun istersin?"

Biraz düşündükten sonra "Efruz.... Efruz olsun." dedim.

"Efruz mu? Anlamı ne?"

"Aydınlatan, parlayan anlamında."

"Güzelmiş. Sevdim bu ismi. Binmek ister misin?"

"Ben hayatımda hiç ata binmedim. Nasıl binileceğini bilmiyorum."

"Ben sana öğretirim. Hadi gel."
dedi ve beni ata bildirdikten sonra o da arkama bindi.

Arkamda onun olduğunu bilmek kalbimi anlamsızca hızlanmasını sağlıyordu. Sanki dünya yıkılsa bana bir şey olmayacakmış gibi kendimi onun yanında güvenli ve huzurlu hissediyordum.

Mecnun Oldum Uğrunda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin