επτά

2.6K 284 206
                                    

Kirishima'dan

Kravatımdan asılmasını beklemiyordum. Öyle ki yüzüm istemim dışında kızarmıştı. Daha önce birisiyle bu kadar yakın bir temas kurduğumu hatırlamıyordum. Ciğerlerimi dolduran hoş nefesi başımı döndürmüştü.

Açık kumral saçlı çocuk biraz kaba bir şekilde çatıyı terk ettikten sonra nefesimi dışarı verip çantamdan bebeği çıkardım. Bugün Midoriya'ya olan davranışları az da değişmişti. Belki de gerçekten iyi biri olabilirdi...

Saçlarımın arkasını karıştırdım. Kimi kandırıyordum ki?

Bebeği sıkıca kavrayıp çantama soktum ve hızlı adımlarla çatıdan indim.



Okulun önündeki kalabalığa tedirgince baktım. Birileri kavga ediyordu. Yapılan tezahüratlardan anlaşılıyordu. Yine Bakugou'nun işi olmalıydı bu. Kalabalığın arasından ilerledim ve kavga edenlerin yanına vardım.

Bakugou, bir çocuğun üzerine oturmuş, suratını yumrukluyordu. Üstü başı darmadağın olmuştu ve fazla hasar almış görünüyordu. Dudağının kenarı kanıyordu ve elmacık kemiği morarmıştı. Fakat yatan çocuk çok daha beter bir durumdaydı.

O an gelen cesaretle Bakugou'nun kollarına sarıldım ve onu geriye çektim. Bir kere de rahat dur...

Yerde yatan çocuk, kan tükürerek Bakugou'ya baktı ve sesini yükseltti.

"İğrenç ibne seni..." Bakugou duyduğu sözlerle çocuğun üzerine tekmeler savurmaya çalıştı. Fakat onu sıkı kavramıştım.

"Sakin ol..." diye fısıldadım öfkeden kuduran çocuğun kulağına.

Bakugou'yu yavaşça kalabalığın arasından çıkardım ve lavaboya sürükledim. Sinirden köpürüyordu ve gözleri dolmuştu. Sakinleşebilmesi için tek kelime etmedim ve yüzünü yıkamasını izledim.

Ne olduğunu sormayacaktım. Tekrar delirebilirdi.

Bir süre sonra çeşmeyi kapattı ve ıslak suratını koluna sildi. Sövmesi kesilmemişti. Daha sonra kafasını hızlıca bana çevirip sesini yükseltti,

"Neden tuttun ki beni?! Öldürecektim o piç kurusunu!" Gözleri tekrar dolmaya başladığında dayanamamıştım. Yaklaştım ve kafasını göğsüme koyup parmaklarımı saç telleri arasına soktum. Rahatlamasını umarak yavaşça okşamaya başladım. Neden yapıyorum bilmiyordum. Sadece... Buna ihtiyacı olduğunu hissetmiştim.

Beni hızlıca kendisinden uzaklaştırdı.

"Bana dokunma! Kim bir ibneye dokunmak istesin ki?!" Geri sendelenirken gözlerim şaşkınlıkla irileşmişti. Neden bahsediyordu? Burnunu çekti ve gözlerini kaçırdı. Beni ittirip lavabodan çıkmak için hareketlendi. Fakat böylece çekip gitmesine izin vermeyecektim.

Kolunu kavrayıp Bakugou'yu durdurdum.

"Konuşmak ister misin?" Sesim fazla yumuşaktı. Onu ürkütmek veya yaralamak istemiyormuşcasına çıkmıştı.

Başını sağa sola salladı. Parmaklarımı gevşetip kolunun ellerim arasından kayışını izledim. Hızlı adımlarla lavabodan çıktı.

O an fark etmiştim. Korkutucu ya da tehlikeli birisi değil o. Sadece öyle olabilmek için çabalayan basit bir insandı.

Onun hakkındaki düşüncelerim her zaman nefret doluydu. Sevdiklerime zarar verirdi ve herkese yukarıdan bakardı.

Fakat onu yakından takip etmeye başladığımdan beri içimde, ona karşı bir şeyler değişmeye, yumuşamaya başladı.

Hiçbir zaman dostu veya arkadaşı olmadı onun. Yanındakiler sadece gösterişti. Sevgi ve samimiyet yoksunuydu. Bu yüzden kendisini yüksek görmeye ihtiyaç duyuyordu. Bu isteğini de kendisinden zayıfları ezerek gideriyordu.

Bastırılmış duygularını, kendisinden güçsüzleri ezerek gidermeye çalışıyordu. Bunun nedeni ise içten içe bir şeylere muhtaç olmasından kaynaklanıyordu.

En azından ben böyle düşünüyordum.

Belki de ihtiyaç duyduğu sevgiyi ona kazandirabilirim. Kim bilir...

V.o.o.d.o.o  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin