οκτώ

2.5K 296 256
                                    

Bakugou'dan

Omzumda hissettiğim elle başımı arkaya çevirdim. Kızıl saçlı çocuk, elinde bir poşetle yanıma oturmuştu.

"Yine mi sen..." iç çekip ayağa kalktım. Ellerimi pantolonumun cebine sokup adımlarımı farklı bir yöne çevirdim. Neden sürekli karşıma çıkıyordu ki? Başına bela falan mı arıyordu?

"Hey, hey bekle." Parmaklarını gömleğimin arkasında hissettim. Daha sonra beni az önce oturduğum banka geri çekti.

Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Bakalım ne istiyordu? Başımı hemen yanımda oturan kızıla çevirdim. Adını sürekli unutuyordum...

"Ne istiyorsun, boktan saçlı?" Kollarımı göğsümde birleştirip sakinliğimi korumaya çalışarak sordum. Neden pataklamıyordum ki onu?

"Kirishima," dedi gülümseyerek. Adı Kirishima'ydı doğru ya. Gülümsemesini silmeden poşeti açtı ve içinden iki tane limonlu soda çıkardı.

Birisini bana uzattı ve başını sağa yatırdı. Tek kelime etmeden elinden aldım ve kapağını açıp ağzıma diktim.

"Bir şey değil," dedi kendi sodasını yudumlamadan hemen önce. Bitirdiğim cam şişeyi yan tarafımızdaki çöpe fırlattım.

Bana şaşkınca bakıyordu. Bu kadar hızlı bitirmiş olmama şaşırmış olmalıydı. Bu daha neydi ki? Rekorum vardı benim.

"Evet, hızlı içiyorum. Bu kadar şaşırma." Başını sağa sola salladı. Ağzını aralayıp konuşmaya başladı,

"Ondan değil... Biliyordum! Doğayı kirletmiyorsun sen." Yüzümü buruşturup kaşlarımı çattım. Bu yüzden mi şaşırmıştı yani?

"Ne olmuş?" Kolunu omzuma atıp yakınlaştı.

"İyi birisi olduğunu biliyordum," dedi. Bunu yapmış olmam beni iyi birisi yapmaz ki. Bu nasıl bir düşünce böyle?!

"Kes sesini," dedim ve ayağa kalktım. Benim ardımdan o da ayağa kalkmıştı.

"Şimdi nereye gidiyoruz?" Sorduğu soruyla göğsünden ittirip onu kendimden uzaklaştırdım. Ben gidiyordum. Benimle bir yere gelmeyecek.

Tek kelime etme gereği duymadan adımlarımı uzaklaştırdım. Hızlı adımlarla ondan uzaklaşmaya çalıştım.

Fakat göğsüme saplanan ağrıyla kendimi yere bıraktım. Yine dayanılmaz keskin acı saplanmıştı. Elim göğüs kafesime baskı yapıyordu. Sanki bıçaklanıyormuşum gibi hissetmeye başladım.

Acı inlemelerimi artık içeride tutamıyordum. Dolan gözlerimi sımsıkı yumdum ve elimle ağzıma bastı uyguladım.

Göz ucuyla Kirishima'ya döndüğümde beni öylece izlediğini fark ettim. Elinde bir şey tutuyordu. Fakat dolan gözlerim yüzünden görüşüm bulanıktı.

"Y... Yardım et..." fısıldarcasına sessizdi sesim. İlk defa birisinden yardım istiyordum. Bu çok acınası hissettirmişti. Fakat şu an bunu düşünecek durumda değildim. Nefesim kesiliyordu ve içim acıyordu.

Kirishima beni yakalayıp kolumun altına girdi ve tekrar aynı banka oturttu. Acı ve ağrı kaybolmuştu fakat benim gözlerim yanıyordu.

Ağlamak istiyordum. Bu kadar acınası ve aciz olduğum için. Ne ara bu kadar güçsüz biri olmuştum ben...?

Aralanan dudaklarım arasından istemsiz bir hıçkırık kaçırdım. Daha sonra gözyaşlarım yer çekimine teslim olup aşağı doğru kaymaya başlamıştı.

Bana sardığı sıcak kolları ve boynuma çarpan sıcak nefesi uzun zamandır ihtiyaç duyduğum bir şeydi.

Gururumu bir kenara bırakıp titreyen kollarımı beline doladım. Daha sonra ağlayışım gün yüzüne çıkmıştı. Kendisini belli eden, ardı ardına kesilmeyen ağlayışlarıma hayret ettim.

Uzun zamandır içimde tuttuğum bütün duyguları öylece o saniye biraz şiddetli bir şekilde dışarı vurmuştum. Hem de ezik bir çocuğun kolları arasında...

Neden sürekli yanımdaydı anlam veremiyordum. Bir şekilde sürekli karşıma çıkıyordu. Ayrıca iyi hissetmem için elinden geleni yapıyordu. Acaba... Seviliyor olabilir miydim? Kıkırdadım acizce.

Bu ölsem de inanamayacağım bir şey olurdu.

"Bana aşık falan mısın sen?" Bana sarmış olduğu kollarını gevşetti. Şaka da olsa iğrenmiş olmalıydı. Gözlerimi aralayıp kırmızı gözlerine baktım umutsuzca.

Gülümsemesi kesilmemişti. Bu çocuk garipti. Ve ben bu garipliği garip bir şekilde hoş bulmuştum.


V.o.o.d.o.o  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin