δεκαεφτά

2.4K 263 167
                                    

Bakugou'dan

Kırık bakışlarım, büyü dükkanının kapısına takıldı acizce. Aşırı derecede Kirishima'nın canını yakmak istiyordum. Tamam, belki başka bir seçeneği yoktu ama... Oynanmıştım sonuçta.

Canımı yakmıştı defalarca kez. Okuldaki unvanım da yerle bir olmuştu.

Tepemde, kapının açıldığını belli eden zille bakışlarımı karanlık ortamda gezdirdim. Tanrım, buraya ışık diye bir şey uğramaz mı hiç? Birkaç saniye beklediğimde gözlerim, ortama alışmıştı ve her şey rahatça görünmeye başlamıştı.

"Merhaba, genç adam." Kulaklarımı dolduran tanıdık ses, yaşlı kadına aitti. "Bakıyorum da yine gelmişsin." Başımı aşağı yukarı salladım. "Aradığın herhangi bir şey var mıdır?"

"Öylesine bir şeye bakacağım," dedim sessizce. Keskin gözlerinden uzaklaştırdım bakışlarımı.

"Kirishima için geldin, değil mi?" Cevapladı sessizce. Gözlerim şokla açılırken ona döndüm. Nereden bilmişti ki? "İntikam için geldin."

"Sen... Nasıl?" Kıkırdadı, sesi tozlu dükkanı doldururken.

"Ben her şeyi bilirim." Pekala, bu biraz ürkütücüydü. Bakışlarımı ondan uzaklaştırıp raflara çevirdim. Bir sürü garip garip eşyalar vardı. Çoğunluğu kavanozlarda saklıydı.

Gözlerim, raftaki bebeğe takıldı. Bütün gece yaptığım araştırma sonucu Voodoo bebeği bu olmalıydı. Başında tonlarca toplu iğne vardı. Küçük bedeni ise yıpranmıştı.

Bebeği yavaşça elime aldım. Kadın ise tepki vermeden beni izliyordu. Yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve sordu,

"Kirishima nasıl birisi?" Kadının söylediği sözle içimdeki duygular kabarmıştı. Kendimi tutamayıp konuşmaya başladım.

"O... Aslında fazla nazik ve bu beni delirtiyor. Herkese karşı aşırı saygılı ve herkesle arası iyi. Fakat... Son zamanlarda benim yüzümden bir söylenti çıktı. Bu yüzden ona sataşanlar çoğaldı..." Mırıldandı ve başıyla beni onayladı. Yaklaştı ve ellerindeki siyah eldivenle bebeği yakaladı. 

Yüzünde adlandıramadığım bir ifade vardı. Kaşları yukarı kalkmıştı ve minik bir tebessüm oluşmuştu dudaklarında. Bakışlarını bana çevirdi.

"Seni seviyor mu peki?" Yüzüm istemsizce yanmaya başladı. Bu yüzden kaşlarımı çatıp yüzümü başka bir tarafa çevirdim.

"Hayır..." Gülüşü kulaklarımı doldurduğunda başımı tekrar ona çevirdim. Neye gülüyordu?!

"Yanlış düşünüyorsun. Baksana," bebeği bana yaklaştırdı ve bedenindeki kalbi gösterdi. Kırmızı, sade bir kalp duruyordu tam ortasında. 

"Ne olmuş yani?" Bebeği rafa koydu ve elimi yakalayıp beni oradan uzaklaştırdı. 

"Voodoo büyüsü nasıl yapılır bilir misin?" Başımı sağa sola salladım. "Bebeği tutarken büyüye yakalanmasını istediğin kişiyi düşlersin. Az önce yaptın."

"O... Oldu mu yani?" Başını sağa sola salladı.

"Bırak da bitireyim. Büyüden kurtulmak için ise, kişiyi kendine aşık etmen gerekir. Böylece büyü kırılır." Gözlerimi kıstım. Bunu internette okumamıştım. "Büyü işe yaramadı. Çünkü zaten senden hoşlanıyor! Bu da dolayısıyla büyüyü etkisiz hâle getiriyor."

 Titreyen parmaklarımı saç tellerim arasına soktum. Neler söylüyordu bu kadın...

"Şa... Şaka mı bu? Ç... Çünkü hiç ama hiç k... Komik değil...!" Gözlerimi kapatıp sesimi yükselttim. Kirishima beni sevmiyordu ki. Bu kadın da belli ki yalan söylüyordu.

İç çekip dükkanın köşesindeki sandalyeye oturdu. Hemen önündeki masasında ise bir çaydanlık vardı. Porselen çaydanlıktan, iki porselen fincana bitki çayı doldurdu. Eliyle yanına gitmemi işaret edince ikiletmeden yanına oturdum.

"Biliyorum, senin için zor olmalı bu. Fakat inan bana." Porselen fincanın birini önüme ittirdi ve bakışlarını üzerime sabitledi.

"Fakat... Beni sevmiyor ki. Sevemez ki!" Çayından bir yudum alıp öfkeli bakışlarını bana yöneltti.

"Ah, bir başka kalın kafalı daha... Neden sevmesin söyle bana?" Sesimi çıkarmadım. Beni sevdiği için öpmemişti, büyüyü kırmak için öpmüştü fakat... Doğru ya, benden hoşlanmadığını söylemişti. 

Fincanı ağzıma götürdüğümde ağzıma gelen iğrenç tatla çayı püskürttüm. Ugh, bu neydi böyle? Öksürüklerim arasından zar zor konuşabildim,

"B... Bu da neyin nesi?! Ugh..." Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ne kabasın... İçinde kediotu kökü var. Bir nevi, sakinleştirici bitki çayı. Sinirini yatıştıracak," dedi. "Şu an iyi düşünemiyorsun, Bakugou." Fincanı ağzıma götürüp gözlerimi yumdum ve bir yudum daha aldım. Bu sefer daha az kötü gelmişti tadı.

"O halde... Kirishima'da beni seviyorsa bir şansım olabilir mi?" Mayıştığımı hissederken konuyu tekrar kızıl sevdiğime çevirdim. Yani, salağa. Kızıl salağa.

"Tabii ki," dedi aynı tonla. Onunda hareketleri yavaşlamıştı. Bir süre daha konuştuktan sonra dükkandan çıkmıştım. Adımları evime yönlendirirken içimde adlandıramadığım bir mutluluk vardı.

Sanırım ilk defa platonik değilim...



V.o.o.d.o.o  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin