δεκατέσσερα

2.3K 252 177
                                    

Kirishima'dan

Okul kıyafetlerimi giydiğimde çantamı kavradım ve çekmecenin tokmağını kendime asıldım. Fakat bebek burada yoktu. Ah, hadi ama... İyice aramaya başladım fakat gerçekten yoktu. Sinirle parmaklarımı saçlarıma götürdüm ve asılmaya başladım.

Yine hangi cehennemdeydi bu?

"Eijirou, geç kalacaksın!" Annemin bana seslenişini duyunca adımlarımı alt kata yönlendirdim. Sahiden geç kalacaktım. Öyle ki, kahvaltı için bile zamanım yoktu. Masadan birkaç dilim ekmek alıp kız kardeşime döndüm. Annem saçlarını yapıyordu.

"Dün gece odama mı girdin?" Yüksek çıkan sesime yüksek bir ses tonuyla cevap verdi,

"Senin kokuşmuş odanda ne işim olsun ki benim?!" Dişlerimi birbirine bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Onun aldığı aşırı belliydi. Fakat oyalanamazdım.

"Ver onu bana." Kaşlarını çatıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Neden bahsettiğini bilmiyorum." Gözlerini kapatıp yüzünü başka bir tarafa çevirdi.

"O bebeğe dikkat et. Yere düşürme ya da zarar verme." Daha sonra elimdeki ekmekleri ağzıma tıkıp babamın çayından büyük bir yudum aldım. Daha tepki bile vermesine izin vermeden kendimi dışarı attım ve koşar adımlarla okula yetişmeye çalıştım.

Sınıfa vardığımda öğretmenden biraz azar yemiştim. Birkaç konuşma sonrası özür dileyip yerime oturdum ve derse başlamasını izledim. Fakat gözlerim istem dışı, sınıfın cam kenarındaki sarışına takılıyordu. Sakin bir şekilde dersi dinliyordu Bakugou.

Birkaç haftaya kadar düşüncesiz bir kabadayı olarak görsem de, dersleri her zaman benden daha iyi olmuştu.

"Dinliyorsun, değil mi, Kirishima Eijirou?" Öğretmenin bana seslenmesi ile başımı ona çevirdim ve başımı hızlıca aşağı yukarı salladım. "Söyle bakalım, en son ne dedim ben?"

Sınıftaki bakışlar bana çevrildiğinde istem dışı soğuk terler dökmeye başladım. Bakugou bile bana odaklanmıştı. Sessiz kaldığımda öğretmen bana kötü bir bakış atıp kaldığı yerden devam etti.

Fakat endişelerim vardı. Bu yüzden odaklanamıyordum. Bahsettiğimiz kardeşimdi, ne yapacağı belli olmaz. Her an Bakugou'ya bir şey olabilirdi. Bu yüzden şu lanet olası büyüden kurtulmalıydım.

Ders sırasında öğretmenin yanına gidip dışarı çıkmak için istedi. Yoksa bir yeri mi ağrıyordu? Yerimden kalktım ve öğretmenden izin isteyip lavaboya gitmem gerektiğini söyledim. Fakat izin vermeyince sırama geçmek zorunda kaldım. Biraz zaman geçtikten sonra Bakugou tekrar sırasına geçti ve oturdu.

Acaba sadece lavaboya mı gitmesi gerekmişti?

Fazla panik atak olmaya başlamıştım. Bu yüzden ders bitmek bilmiyordu. Sonunda kurtuluş zilim çaldığında sarışının yanına gitmiştim.

"Sen iyi misin?" Kaşlarını çatıp bana sorarcasına baktı.

"Neden olmayayım?" Nefesimi rahatlıkla dışarı verdim. Kesinlikle iyiydi.

Bütün gün bir rahatsız vardı içimde. Son ders bitince sınıfı yavaş yavaş boşaltmaya başladılar. Fakat Bakugou sırasına uzanmıştı ve başını kaldırmıyordu. Yaklaştım ve koluna dokundum.

"İyi... Misin...?" Başını sağa sola salladığında yavaşça omuzlarını tutup kolunun altına girdim. Bacakları titriyordu ve adımları güçsüzdü. Elimi alnına koydum. Ateşi vardı ve nefesleri kesik kesikti.

Ah, doğru ya... Bebek benden çok uzaklaştı. bunu neden düşünemedim ki? Bebek evde kaldı. Bu yüzden Bakugou'nun vücut ısısı tekrar yükselmişti. Onu sırasına oturttum ve yarı aralıklı gözlerine baktım. Güçsüz görünüyordu.

Pekala, sanırım en iyi andı. Bana aşık olmasını hızlandıracak bir şey yapmalıydım. Ya şimdi, ya hiç.

Üzerine uzanıp aralıklı, sıcak dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Gözleri şoktan irileşirken tepki veremeden beni izlemişti. Göz kapaklarımı kapattım ve dudaklarımı hareket ettirmeye başladım. Umarım işe yarardı. Üzgünüm, Bakugou.

Bir süre sonra hızlıca omuzlarımdan tutup beni kendisinden uzaklaştırdı. Kocaman açmış olduğu gözleriyle bana ölümcül bakışlar yolluyordu. Parmakları dudaklarındaydı ve suratı kızarmıştı. Ayağa kalktı ve gömleğimin yakalarını kavrayıp kendisine asıldı.

"Ne halt yediğini sanıyorsun?" Öfkeden kuduran bakışlarına inat ona endişeyle bakmaya devam ediyordum.

"Seni öpüyorum," dedim kıkırdayarak. Ellerini gevşetti ve beni bıraktı. Yaklaşıp elini alnına koydum. Ateşi düşmüştü.

"Benden uzak dur," dedi bakışlarını kaçırarak. Daha sonra çantasını kapıp sınıftan çıktı.

Büyük bir heyecanla ben de arkasından çıktım ve eve gitmeye başladım. Eve vardığımda kız kardeşimi sorguya çekmiştim fakat bebek görmediğini ve hiçbir şeye dokunmadığını söyledi.

Odama girdiğimde tekrar çekmeceyi karıştırdım. Yoktu. Diğer çekmecelere bakmaya başladım. Buradaydı. Bebeği elime aldığımda kendimi şokla yere bıraktım. Yanlış yere mi bakmıştım yani ben...

Elimdeki bebeğe dikkat ettiğimde üzerinde adımın yazmadığını fark ettim. Yani lanet kalkmıştı, değil mi? Bebeği bir poşete koyup okul çantamın içine koydum. O yaşlı kadına iade edecektim.

Çantamı sırtıma alıp bisikletime atladığımda büyü dükkanına doğru sürmeye başladım. Kadına olayı anlattığımda şanslı olduğumu söyledi. Bebeği alıp raflardan birine koydu. Ben de bisikletimi evime doğru sürmeye başladım

Kendimi yatağıma bırakırken derince iç ketim. Göz kapaklarımı kapattığımda işaret ile orta parmağım dudağımın üzerine gitmişti. Ben gerçekten... Bakugou'yu öpmüştüm.

Bu nedensizce bir mutluluk vermişti bana.





→Sizi yeni kitabıma davet ediyorum. Kaderin kırmızı ipliği adlı AU'yu kullandım. Eski bir kurguydu fakat yayımdan kaldırmıştım ben de onu KiriBaku'ya çevirdim. Umarım hoşunuza gider.

V.o.o.d.o.o  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin