Duydukları nedeniyle yüzünü iyice astı adam. Günlerdir tek bir meseleye odaklandığından, catering firmasının o haftaki yemek listesini onaylamadığını ancak şimdi hatırlıyordu.
"Hiç mi bir şey yok?" diye sordu sıkıntıyla, evine uğramadığı süre zarfında devamlı dışarıdan yemekten midesi kurumuştu.
Mavi gözlerini, karşısındaki sertleşmiş yüze dikti, sakince omzunu silkti genç kadın ve: "İki yumurta, bir domates, az yoğurt." diye saydı parmaklarıyla da tek tek göstererek.
Huzursuzlukla oturduğu yerde dikeldi çam yarması nezaket yoksunu, gözlerini kıstı: "Yumurta kırabilirsin değil mi?" diye sordu küçümser şekilde ve temizlikçinin başıyla onaylaması üzerine de: "İyi o halde, kır." diye emretti.
"Kafanı mı?" demedi genç kadın, dilinin ucuna kadar yükselip, dışarı çıkmak için kıyamet koparan tüm kelimelerini de üstüne yutarak mutfağa yollandı.
***
"Ne çorbası bu?" diye sordu adam on beş dakika sonra önüne gelen tepsideki tabakları şüpheyle süzerken.
"Yoğurt."
"Nasıl yaptın?" dedi bu sefer de hayretle, onun hayretine daha da hayret eden kadın, derince içini çekti, sükûnetini korumak gerçekten zordu şu an.
"Yoğurt, un ve su." Mucize gibi un bulmuştu çekmecelerden birinde, şans mıydı, şanssızlık mıydı tartışılırdı ya, yeri değildi.
"Bu ne?"
"Gerçekten mi?" bakışları yollarken ev sahibine, kaşları hafiften yay şeklini almıştı mavi gözlerin, yine de: "Domatesli yumurta." diye cevapladı ifadesizce.
Genç adam, tabağındaki yemeği çatalının ucuyla dürttü, yandan bir bakışla sordu tekrar: "Sen yemeyecek misin?"
"Hayır." diye geldi cevap donuk bir seste, "Az önce yedim ya."
"İyi."
Kadın tepesinde topladığı gür saçlarını huysuzca sallamamak için azami gayret göstererek: "Afiyet olsun." dedi kısaca ve arkasını döndü, dünya işi vardı bekleyen.
"Hey!" diye gürledi aynı anda korkunç yaratık.
"Yine ne var?" dercesine başını hafiften çevirdi.
"Sağol." dedi adam homurdanarak, onun jestinin içerdiği manayı gayet iyi okumuştu, "önemli değil" dercesine omzunun tekini silkti ve yoluna devam etti diğeri, ikili garip şekilde anlaşmaya başlamıştı.
****
Temizlikçi, sonraki bir kaç saat nefessiz çalıştı. Mutfağı, salonu, misafir tuvaletini, kileri, kısacası alt katın tamamını temizledi. Saat akşam üzerini geçerken, yatak odası ve banyosu kalmıştı sadece halledilecek.
Meymenetsiz ev sahibi etrafta görünmüyordu, yukarıda bir yerlerdeydi herhalde. Yatak odasını azat ettiğini umarak, borusunu boynuna doladığı elektrik süpürgesini bir eline, diğer eline de deterjan ve bezleri tıkıştırdığı su kovası ile viledayı alarak merdivenleri tırmanmaya başladı. Son basamağı çıkmıştı ki, ilk andan itibaren şimşekler çakmaktan bıkmamış bir çift elâ gözle kesişti bakışları. Bezginlikle iç geçirirken, hareketini yavaşlattı, gelecek hamleyi karşılamaya hazırlandı.
"Ne yapıyorsun sen?" dedi adam ters ters, beklentilerini haksız çıkarmayarak.
"Eğer müsaitse yatak odanızı temizleyeceğim," diye konuştu kadın, sözü kesilmeden böylesi uzun bir cümle kurabildiğine şaşırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMİZLİKÇİ PRENSES (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)
Romance"Sen de kimsin!" diye höykürdü adam, korku ve şaşkınlıktan kavanoz dibi kadar irileşmiş mavi gözlerin tepesinden. Soluğu bir yerlerine kaçan genç kadın: "temizlikçi... prenses..." diye fısıldayabildi ancak kesik kesik. Kahretsin ki çok fena bir pozi...