Bölüm 16: Kaos

4.5K 543 52
                                    

Arkasında bir toz dumanı bırakarak güvenlikli siteden içeri girdi Kaya Zoreli'nin arabası. Dairesinin bulunduğu yüksek binanın önü polis kaynıyordu. Meraklı kalabalık da cabası. Abandığı frenle gürültülü ve sarsıntılı şekilde durmayı başaran genç adam, kendisini dışarı atar atmaz gençten bir polis dikildi karşısına. 

"Kaya Bey?" diye sordu tok bir sesle tahminini teyid etmek isteyerek. 

"Evet," dedi Kaya da. "Durum nedir?" İpek'in başına gelebileceklerin ihtimali yüzünden boğazı kurumuş, nefes alamaz hâle gelmişti. 

"Daire kapısını kurcalayan iki kişiyi sitenin güvenlik personeli yakalamış zaten. İçeridekileri de,  biz etkisiz hâle getirdik. Yalnız..." 

"Yalnız ne?" diye sordu Kaya. Sesindeki endişe polisi temkinli davranmaya itmişti. Söylediklerinin daha iyi anlaşılabilmesi kaygısıyla meseleyi baştan almaya karar verdi:

"Talimatınız doğrultusunda güvenlik sisteminizden sorumlu şirket, gerekli kodları girerek önce daire kapısının açılmasını sağladı," diyerek anlatmaya başladı. "Bu gibi olaylarda görev alan uzman tim içeri girdi, eş zamanlı olarak çalışma odanızın kapısının açılmasıyla da...."

Genç polisin sözleri; tam o anda ortalığın yeniden toza dumana karışmasıyla bir kez daha kesildi. Az öncekine benzer şekilde sert ve ani frenle duran bu sefer ki araçtan inenler İpar ile Aziz'di. 

"Memur bey!" diye çığlık çığlığa koşturdu yeni gelenleri hoşnutsuz bakışlarla izleyen ikilinin yanına İpar. "Kız kardeşim içerideydi!"

"Biliyoruz Hanımefendi," dedi polis, sükûnetini korumakta giderek zorlanmaktaydı. "Hâlâ da orada."

"Neden?" diye bağırdı İpar, "Bir şey mi oldu? Başına bir şey mi geldi yoksa?"

"Hayır, yalnız..."

"Yalnız derken?"

Kapıldığı endişe ve korku yüzünden daha fazla konuşma cesareti kalmayan İpar'ın yerine sabırsızlığı ve endişesi iyice artan Kaya girmişti araya. Genç polis derince bir nefes aldı. Tam bu sırada, dizlerinin bağı çözülen İpar'ı belinden kavrayarak, bedenini bedenine yaslayan Aziz de meseleye daldı: "Bir sorun mu var memur bey?" diye sordu.

Ses tonundan karşısındakinin avukat olduğunu anlayacak kadar mesleki tecrübeye sahipti genç polis, bu yüzden iyice gerilmişti. Zira bir avukatın yaratacağı tatsızlık isteyeceği son şey dahi değildi. İnsan üstü bir refleksle kendisini kontrol altına aldı: "Hayır," diye cevapladı doğrudan Aziz'in gözlerinin içine bakarak. "İpek Hanım gayet iyi. Kiler odasında kilitli."

"Nasıl?" diye haykırdı İpar.

"Neden?" diye sordu Aziz.

"O odanın basit, bildiğimiz bir kapısı var," diye açıklamaya girişti Kaya da. "Kilidini açmak zor bir şey değil ki."

"Kuşkusuz," dedi polis dudaklarının kenarındaki gülümsemeyi gizlemeyi becerememişti. "Ancak İpek Hanım, Kaya Bey gelmeden o kapıyı açmayı reddediyor. Amirim de kapıyı zorlayarak ya da kırarak hanımefendiyi iyice korkutmak istemedi."

Nihayet söylemişti işte! Ah, şu siviller yok muydu, şu siviller!

***

Kiler odasından her şeyi an be an takip etmişti İpek. Aksi mümkün değildi zaten. Çalan alarmların ardından binanın hem içinde hem dışında öyle bir kıyamet kopmuştu ki, duyulmaması imkânsızdı. Zaman zaman yükselen seslerden, uzaklardan başlayarak giderek artan ve kulakları tırmalayan sirenlerden anladığı kadarıyla, polis yetişmiş, evvelâ kapıdaki adamlar derdest edilmişti. Nispeten sakinleşen ortamın ve göreceli sessizliğin ardından, önce sokak kapısının açıldığını, ardından aceleci ve kalabalık ayak seslerinin içeri daldığını, hızla merdivenleri tırmandığını anlamıştı genç kadın. Fazla geçmeden bir kıyamet daha kopmuştu. Bağırışlar, çağırışlar, küfürler, yumruklaşmalar gırla gitmiş, oturduğu köşeyi bile istilâ etmişti. Öyle ki ağır bir şey, belki de birinin merdivenlerden yuvarlandığını bile anlamıştı.

TEMİZLİKÇİ PRENSES (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin