"Neden yaptın?" diye sordu adam.
Kadın, rüzgârda savrulan gür kıvırcık saçlarından daha zifir gözlerinde kızgın alevler oynaşan iri bedenin sahibine yaklaştı yavaşça. Az önce ortaya çıkan gerçeklerin hatlarını sertleştirdiği sivri çeneli yüzü avuçlarının arasına aldı. Çehresi tatlı bir tebessümle aydınlanmıştı:
"Çünkü senin kadar harikulâde bir varlık hayatta kalmalı," diye fısıldadı.
İrkildi adam. Baharlı esintilerden çalınmış parıltıların oynaştığı yemyeşil gözlerden taşan şefkat başka bir günü çağrıştırsa da anımsayamamıştı. Buz gibi tenini çoktan yakıp kavurmaya başlamış temasa neden ellerden tekini hoyratça kavradı, ancak yerinden uzaklaştırmadı. Belki buna cesareti yoktu:
"Kimsin sen?" diye sordu bu kez. "Ya da nesin?"
Narin elini şiddetle, kırarcasına sıkıştıran parmaklardan hiç rahatsızlık duymayan kadın, bu soruyla huzursuzlandı. Bakışlarını diğer bakışlara sabitledi. Bir şeyler anlamaya çalıştı. Hatırlamış mıydı? Hatırlamış olması mümkün müydü? Bilemedi. Bildiği tek şey, karşısındaki adamın, onca yüzyıl evvelki gençten tamamen farklı olduğuydu. Tamamen tekâmül etmiş, güçlenmiş, mükemmelleşmiş, yenilmez hâle gelmiş (neredeyse).
"Cevap ver," diye tısladı bu sırada adam. Asabileşmişti.
Kadın bir elini çekti, ötekini bulunduğu yerden kurtardı, zarifçe geri çekildi. Göğsünde kavuşturduğu kollarıyla ayakta ve tek başına dikilmekteydi şimdi. Giderek sertleşen rüzgârla beline kadar inen karamelli koyu kumral saçları geriye savrulurken:
"Bu soruya verilecek cevabım yok," dedi.
Zira doğru da yalan da söylemek istemiyordu. Her nasılsa bunun farkında olan adam:
"Ölebilirdin," dedi öfkeyle. "Seni öldürebilirdim."
Bir kez daha gülümsedi kadın: "Ama öldürmedin," diye mukabele etti. "Hem her şeyin muhakkak sonu gelir."
"Öyleyse neden?" diye gök gürültüsünü andırır bir sesle yineledi adam. "Neden benim sonumu engelledin? Neden kendini böyle büyük bir tehlikeye attın?"
"Söyledim..."
"Hayır!" diye yeniden gürledi adam. "Gerçek nedeni söyle!"
Gerçek nedeni? Ah, onlarca gerçek neden sayabilirdi kadın. Yaradılışına duyduğu hayranlığı dile getirebilir ya da kalbinin en gizli köşesinde muhafaza ettiği sevgiyi anlatabilirdi. Ya da kim bilir onu öylece bırakıp gitmenin verdiği vicdan azabının yükünden bahsedebilirdi ya da hafızasını silmenin ya da... Liste böyle uzayıp giderken, o akla en yatkın bulduğunu dillendirmeyi tercih etti. Fırtınaya dönüşen rüzgârla sabit duruşunu korumakta zorlansa da:
"Çünkü," dedi. Sesi iyice yükselmişti: "Tabiatın dengesi korunmalı."
"Tabiatın dengesi korunmalı." Bunu bir kere daha duymuştu adam. Ama nereden? Hatırlayamadı.
***
Bu da nereden çıktı, dediğinizi duyar gibiyim. ☺️
Öncelikle merhaba Sevgili Okurlarım;
2022'nin hepiniz için hayatınızı mucizevi güzellik ve iyiliklerle dolduran müstesna bir yıl olmasını diliyorum.
☺️❤️☺️❤️Bu yıl da yine ve yeniden gecikmişken
farklı bir dünyadan
bu minik kesitle merhaba demek istedim size. Belki sonraki öyküm bu olur... Kim bilir?
☺️❤️☺️Sizce kadın ve adam kim? Aralarındaki ilişki ne? Nereye varır?
Nasıl bir dünyadalar?
Ah, aklımda yine deli sorular!
😉😉😉Görüş ve önerilerinizi heyecanla bekliyorum.
☺️☺️☺️Temizlikçi Prenses'in sonraki bölümünde görüşmek üzere.
İyi ki varım, iyi ki varsınız.
Çook Sevgiler.
❤️❤️❤️❤️Not: Arada beni merak edip soran Okurlarıma ayrıca teşekkür ederim. 💐💐💐Merakınız, inceliğiniz her daim şevk veriyor ve yazdırıyor bana.
☺️❤️☺️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMİZLİKÇİ PRENSES (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)
Romantizm"Sen de kimsin!" diye höykürdü adam, korku ve şaşkınlıktan kavanoz dibi kadar irileşmiş mavi gözlerin tepesinden. Soluğu bir yerlerine kaçan genç kadın: "temizlikçi... prenses..." diye fısıldayabildi ancak kesik kesik. Kahretsin ki çok fena bir pozi...