Gecenin ilerleyen saatinde karı-koca salonda yalnızdı. Hareketli, keyifli ve mutlu insanların varlığıyla şenlenmiş evlere özgü huzurlu bir dinginlik çökmüştü etrafa. Çocuklar odalarına çekilmiş, kendi âlemlerine dalmışlardı.
Kadın tekil koltukta biri diğerinin üstünde ileriye doğru bacaklarını uzatmış, hafifçe yana kaykılarak sırtını dayadığı koltuğun kenarına koyduğu dirseğinin devamındaki eline şakağını yerleştirmiş ve gözlerini kapamış idi. Kocasının, hafif baharatlı parfümünün ciğerlerine doluşunu takip etmekteydi. Erkeksi tenin o kendine has kokusuyla yıkanmış soluğunu dışa verirken, adamın oturduğu yerde hafifçe kıpırdandığını, okumaktan aldığı keyfi duydu.
Sayfaların çevriliş hızına bakılırsa, zor ve stresli bir gün geçirmişti. Yine de telâfi edilebilir ölçüde olmalıydı ki, satırlar üstündeki ilgisi düzenlice ilerliyor, göğsü ritmik nefes alış verişleriyle tempolu bir şekilde inip kalkıyordu. Bölüm sonuna doğru hafifçe çatılan kaşları, burundan çıkan eleştirel nefesi işitti. Anlaşılan kocası, ileri sürülen fikirleri sağlam ve geçerli bulmamıştı. Herhalde anlatımda da bir bozukluk ya da teknik bir hata vardı. Tespitiyle hafifçe gülümsedi ve dinlemesini sürdürdü.
Adam tam da bu sırada oturduğu geniş koltukta üst üste attığı bacaklarına yer değiştirdi ve yeni bölüme geçti. Son kısım pek hoşuna gitmemişti açıkçası. Hem anlatım bozulmuş, hem de fikirler inandırıcılığını yitirmeye başlamıştı. Devam edip etmemekte kararsız, başını kitaptan kaldırdığında, loşluğu aydınlatan ayaklı lâmbanın ışığında karşısındaki kadına takıldı bakışları. Dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm vardı. Benzeri kendi dudaklarında da açarken:
"Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Siyah gür kirpikleri titreşerek hafifçe aralandı karısının ve mavi gözleri kocasınınkileri buldu:
"Seni dinliyorum," diye cevap verdi.
Başını geri attı, yüzü ışıldadı ancak şaşırmadı adam. Beklediği cevaptı bu. Yine de:
"Ama ben konuşmuyorum ki," dedi sırf devamını duymak için. "Kitap okuyorum."
Sanki ilk kez söylüyormuşcasına ciddiyetle: "Biliyorum," dedi karısı ve gözlerini yumdu tekrar. "Sen'i dinliyorum ben."
Adam az önceki tereddüdünü unutturan tarifsiz bir doygunluk hissiyle kitabına geri döndü. Sadece söylediklerini değil mevcudiyetinin de sesini işiten bir kadınla evliydi. Kapıldığı duygular okumayı sürdürmesini güçleştirirken, zihni teklifsizce geçmişte gezinmeye başlamıştı bile.
****
Bir üniversite kafeteryasının bahçesindeydiler. Nezir Avcı karşısında oturan simsiyah saçları serbestçe omuzlarına dökülen, iri mavi gözlerinde ışıklar oynaşan, ince ve orta boylu, beyaz tenli kızı dikkatle süzdü. Matematik ikinci sınıfta okuduğu ve yaşının yirmi olduğu dışında hakkında başka bilgisi yoktu. Hangi akla hizmet bu işe kalkışmıştı? Ah, elbette kendi aklına hizmet. Ancak az daha sağduyulu davranabilir, yaşı kendi yaşına denk, olgun sayılabilecek diğer adaylardan başlayabilirdi arayışına. Ne ki geç kalmıştı. An itibarıyla da o masadan kalkıp gidemiyordu bir türlü. Sanki kuvvetli bir mıknatısa tutulmuş, oturduğu yere yapışıp kalmıştı.
Kendisiyle verdiği mücadele, kızın: "Demek anlaşırsak evleneceğiz öyle mi?" sorusuyla bambaşka bir hâle büründü. Evlenecekler miydi gerçekten de?
"Galiba," dedi, ne diyeceğini bilemeyerek.
İbriz başını hafifçe omuzlarından birinin üstüne doğru eğdi, gözlerini kıstı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMİZLİKÇİ PRENSES (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)
Romance"Sen de kimsin!" diye höykürdü adam, korku ve şaşkınlıktan kavanoz dibi kadar irileşmiş mavi gözlerin tepesinden. Soluğu bir yerlerine kaçan genç kadın: "temizlikçi... prenses..." diye fısıldayabildi ancak kesik kesik. Kahretsin ki çok fena bir pozi...