"Onunla konuşmak istediğimi nereden çıkardın?" Defne hesap sorar gibi bir tavırla adamın gözlerine baktığında ifadesizlikten başka bir şey görememişti. "Onu sevmediğimi tahmin ediyorsundur." deyip göz devirdi.
"Biliyorum ama konuşmak isteyeceğini düşündüm. Aklında soru işaretleri kalmasını istemedim. Gerçekleri ondan duyman daha inandırıcı olmuştur. " deyip nereye gittiğini bilmediği bir yolda yürümeye devam etti Ömer. "Hem şu an senin benden özür dilemen gerekmiyor mu? Bir de üzerine hesap soruyorsun. Gerçekten ayıp." deyip yüzüne çarpık gülümsemesini yerleştirdiğinde mahcupça gülümseyip kafasını eğdi Defne. Haklıydı. Ona haksızlık etmişti.
"Özür dilerim. Haksızlık ettim." deyip burukça gülümsedi. "Olanlar içinde üzgünüm. Sana kötü bir şaka yapmışlar. Ve sonucu biraz ağır olmuş" diye ekleyip peşinden yürümeye devam etti. Ömer Defne'den bir adım önde gidiyordu ve Defne nereye gittiklerini bilmiyordu.
"Bana şaka yapmadılar Defne. Böyle şaka olmaz." deyip gürlediğinde irkilmişti. Yine çok sinirlenmişti. Aniden durduğunda Defne'ye dönüp sertçe yutkundu. "Henüz onyedi yaşındayken beni o odaya kilitlediler ve müzik yarışmasından atılmamı sağladılar. Bunun neresi şaka?"
"Haklısın ama şimdi buradasın işinde başarılısın. Herkesin sahip olmak isteyeceği bir hayatın var."
Ömer gülümseyip kafasını salladığında Defne de gülüşüne eşlik edip "Eee nereye gidiyoruz şimdi?" diye şirince sordu. "Biraz tanışsak fena olmaz. Seni gitmeyi çok sevdiğim bir yere götüreceğim." deyip tutması için kıza elini uzattı. "Tabi gelmek istersen... İstiyor musun?" Hiç düşünmeden elini uzatıp parmaklarını birbirine kenetledi Defne. "İstiyorum." deyip onun adımlarına ayak uydurmaya başladı.
Çok büyük olmayan duvarlarında çizgi film karakterlerinin çizilip boyandığı binanın önüne geldiklerinde üzerine yazan 'yetiştirme yurdu' yazısıyla şaşırıp Ömer'e döndü kız. Tanımaktan bahsettiği şeyin burası olacağını düşünmemişti.
"Neden geldik ki buraya?" Hâlâ birbirine kenetli olan ellerini serbest bırakıp yurdun bahçe kapısından içeri girmişlerdi. "Uzun süredir uğrayamıyorum. Özledim çocukları. Belki sende gelip onlarla tanışmak istersin diye düşündüm."
Yavaş adımlarla merdivenleri çıkıp kapıyı çaldıklarında kısa süre içerisinde kapı aralanmış orta yaşlı zayıf bir kadın gülümseyerek onları içeri davet etmişti. Önden Ömer ilerlerken Defne de ona ayak uydurup peşinden ilerledi. Üzerinde değişik isimler yazan bir kaç odanın önüne geldiklerinde Ömer hiç yabancılık çekmeden bir odaya girmişti. Defne de ardından usulca odaya girdiğinde Ömer'in dizlerine yapışan bir kaç çocuk görünce şaşırıp gülümsedi.
"Ömer abi hoşgeldin. Seni çok özledik." Ömer ayakları dibinde duran esmer kara gözlü kız çocuğuna kucaklayıp al yanaklarına birer öpücük kondurdu ve çenesini sıktı. "Bende sizi çok özledim prenses. Nasılsınız bakayım?"
Defne Ömer'in bu sevecenliğinin karşısında şok olmuş bir şekilde izliyordu. Ömer'in kucağındaki kız çocuğu da dahil diğer tüm çocukların bakışı ona kaydığında mahcupça gülümseyip "Merhaba." dedi. Ömer'in kucağındaki kızın diğer çocuklara istinaden kendisine biraz kötü baktığını gördüğünde üzülmüştü Defne. Kollarını kıza doğru uzatıp kucağına gelmesini beklerken kız Ömer'e daha sıkı sarılıp Defne ellerini itmişti.
Ömer kızın saçlarını okşayıp yangına bir öpücük daha kondurduğunda "Yaprak? Bir sorun mu var prensesim." deyip kızı yere indirdi ve önünde diz çöktü. Yaprak omuzunu sirkip Defne'ye kötü kötü bakmaya devam ederken "Bu kız kim?" diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SES
Fanfiction"Bal gözlerinin içindeki kızıllığa aşık olmuştum ben. Çok değil, biraz Ateş biraz Güneş biraz Sen." Elimin tersiyle ittiğim hayat kestirme yollardan yeniden kucağıma düşerken yanında getirdiği hediye de paha biçilemezdi. Müzik kapalı, gizemli bir ku...