16. BÖLÜM

909 76 41
                                    

"Bölümdeki küçük yakınlaşmadan rahatsız olacaklar ortalara doğru atlasınlar lütfen 😋"


Ömer yerdeki mindere oturup ona gösterdiğim sandığı kucağına alırken bende yanına oturdum. Kendime sardığım battaniyenin bir ucunu onun sırtına atıp başımı omzuna yasladım. Ne kadar üşüdüğünü hissediyordum. "Geri dönmesine sevindim." dedim kısık bir sesle. Bana kızgın olup olmadığını anlamak için kafamı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Aynı anda oda kafasını bana çevirip gözlerimin içine bakmıştı. Kızmamasını ümit ederek ona bakmaya devam ederken anlıma bıraktığı öpücükle gülümsedim. Kızmış olsa bile çok az sürmüştü kızgınlığı. Çünkü niyetimin kötü olmadığını sadece meraktan o kutudaki mektubu okuduğumu anlamıştı.

"Ben sadece merak etmiştim." dediğimde kafasını sallayıp "Biliyorum." dedi. Kendimi kötü hissetmemi engellemişti. "Ama yinede bir başkasının özelini okumak o kişiye yaptığımız bir saygısızlık olur. Etik değil." deyip kolunu belime sardı. "Buranın kime ait olduğunu bilmiyoruz ve burada misafiriz. Biraz daha uslu misafirler olalım." deyip sırtımı okşadı. Artık tamamen ısındığımı hissediyordum. Parmaklarımdaki hissizlik geçmişti.

Açtığım sandığı aldığım yere koyup Ömer'in biraz önce getirdiği odunları kucaklamak için eğildim. Ömer'in elleri belime sarılıp beni çekerken gözleri 'Ne yapıyorsun sen?' der gibi bakıyordu. Altı üstü bir kaç odunu şömineye atacaktım. O bu soğukta dışarıda odun toplayarak yeterince efor sarfetmişti zaten. Ömer benim uzandığım odunları kucaklayıp şömineye bırakırken "Yardım etseydim." dedim yanına sokulup "Zaten yeni geldin. Yorulmuşsundur."

"Saçmalama." dedi uyarır gibi "Alt tarafı odun topladım Defne. Hem bu kadarını bile yapamayacaksam ne diye var bu kaslarım." Karnındaki baklava denecek kadar geniş olan kasları işaret ettiğinde kahkaha atıp ona sarıldım. "Haklısın sen ve kasların olduğu sürece ben hiç yorulmam." dedim ve ona daha sıkı sarıldım.

"Emin konuşma bence." deyip beni geri çekerken ne dediğini anlamamıştım. "Kaslarım seni yormak için de çalışabilir. Görev alanları geniş sonuçta farklı işler içinde kullanabiliriz." deyip dudaklarını yaladı. Kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzdüğümde "Anlamadım." dedim ve açıklama yapmasını bekledim. "Kas diyorum Defne yorulmak,enerji atmak, güzel aktiviteler..." Gözlerimi kocaman açıp omzuna geçirdim. "Ne diyorsun sen ya." deyip arka arkaya bir kaç kez daha vurdum. "Ayıp olmuyor mu?"

Kahkaha atıp darbelerimden kurtulmak için geriye doğru bir kaç adım atmıştı. Aslında ona kızmam da saçmaydı. Daha bu sabah onu çıplak gördüğümde ergenler gibi ağzımın suyu akacaktı neredeyse. Ama şimdi ima etti diye ona kızıyordum. Ömer ve çocuklar haklıydı ben git gide dengesizleşiyordum. "Ömer gülme bak çarpacağım şimdi haa." deyip elimi kaldırdım. Bileğimi havada yakalayıp nabzımın attığı yere bir öpücük kondurdu. "Tamam tamam demedim bir şey kızma hemen." deyip beni minderlere oturttu.

Mini dolap denecek kadar küçük olan buzdolabının kapağını açıp içerisinden bir şişe çıkardı. Bir viski şişesine bir ona bakıp gülmeye başladım. Şanslıydık çünkü bu ev bize fazlasıyla iyi gelmişti. Viskimiz bile vardı daha ne olsundu. İki kadehle birlikte şişeyi alıp yanımdaki boş mindere oturdu. Şöminenin sıcaklığı yavaş yavaş tüm odayı etkisi altına alıyordu. Odunlardan gelen cızırtı sesi, viski ve Ömer ile ben. Ortamda bulunması gereken her şey vardı. Fazla mutluyduk.

Kadehleri doldurup birini bana uzatırken "Semih benim yerime Seçil'de senin yerine bakar. İşi kafana takma." dedi. Elindeki viskiden bir yudum alıp bacaklarını kendine doğru çekti. Kafam hemen omzunda yerini bulmuştu. "Çok güzel kokuyorsun." bağımsız bir şekilde dudağımdan çıkan sözler kulağıma eriştiğinde gülümsedim. Gerçekten çok güzel kokuyordu. "Senin kadar güzel olduğunu sanmıyorum." deyip burnunu saçlarıma gömdü. Sanırım şu an en romantik diyebileceğimiz anı yaşıyorduk. Onun kolları bedenimi sararken burnu saçlarımın arasında dolaşıyordu. Benim başım ise en güvenli yerinde Ömer'in omzundaydı.

SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin