z e r o

1.3K 95 16
                                    

Gecenin karanlığı çoktan sokaklara çökmüştü, bu durumdan şikayetçi değildim. Boş sokaklarda tek başıma yürürken annemin bunu ne kadar onaylamayacağını düşündüm, eğer şu anda dışarıda olduğumu bilseydi bir yetişkin olmama rağmen beni cezalandırırdı. Kış henüz tam anlamıyla etkisini göstermeye başlamamıştı, bu yüzden hava çok serin değildi. Buna rağmen ceketime iyice sarındım ve karanlıkta yürümeye devam ederken bir sigara yaktım. Telefonum art arda gelen mesajlarla titriyordu ama bakmak istemiyordum, bakacak durumda değildim. Kalbim kırık değildi, hüzün hissetmiyordum, uyuşmuştum. Dustin Greenwell'in yaptığı hiçbir şey artık beni üzmüyordu. Kalbimi kırma aşamasını çoktan geçmişti, artık beni delirtmeye oynuyordu ve yavaş yavaş bunu başarıyordu da. Tükenen sigarayı yere atıp üstüne basarak söndürdüm ve bir tane daha yaktım. Dustin yanımda olsaydı üst üste iki tane içmeme izin vermezdi, öpüştüğümüzde sigaranın dumanlı tadını almaktan hoşlanmıyordu.

Sikeyim Dustin'i.

Çubuğu dudaklarımın arasına yerleştirirken parmaklarım titriyordu, derin bir nefes çektim. Telefonum bir kere daha titrediğinde içten içe küfrederek cihazı ceketimin cebinden çıkardım ve ekranı kaplayan onlarca bildirimle göz göze geldim. Hepsi Dustin'dendi, bakmak için kendimi yormak istemediğim bahaneler ve özürlerle doluydu. Eninde sonunda onu affedecek ve kollarının arasına geri koşacaktım, ama şu anda yalnız kalmak istiyordum. Yalnız kalmak benim için sağlıklı değildi, çok düşünüyordum. Çok düşünüyordum, hiçbir şey hissetmiyordum ve bu akıl sağlığımı olduğundan çok daha kötü bir hale getiriyordu. Telefonumu kapatıp tekrar cebime koydum ve tanımadığım sokaklardaki boş yürüyüşüme devam ettim, başım zonkluyordu. Bir tane daha yakmak için sigara paketine uzandım ama boş olduğunu gördüğümde iç çektim. Muhteşem, şimdi açık kafayla düşünmek zorundaydım.

Düşün, düşün, düşün. Neyi düşünüyordum? Erkek arkadaşımın beni defalarca kez aldatmasını, her seferinde onu bir aptal gibi affedişimi mi? Yine erkek arkadaşımın defalarca kez benden ayrılışını, her seferinde geri geldiğinde onu bir aptal gibi kabul edişimi mi? Bir aptal gibi aşık oluşumu mu, yoksa sadece takıntılı oluşumu mu? Dustin Greenwell ona verdiğim değeri, onun hakkında düşünürken harcadığım dakikaları ve bir zamanlar ona teslim ettiğim kalbimi hak etmiyordu. Kendimi zorluyordum, unutmak için, boş vermek için; beynim asla izin vermiyordu. Dustin için yeterli değildim, o da benim için yeterli değildi. Birbirimize uymuyorduk ama bir şekilde ruh eşleri olup çıkmıştık, evrenin salak bir oyunuydu.

Kaybolduğumu fark ettim. Umrumda değildi, eve gitmek gibi bir planım yoktu. Annem bu gece Dustin'de kalacağımı sanıyordu, ben de öyle sanıyordum. Dustin Greenwell, her zamanki gibi her şeyi mahvedene kadar kalacaktım da. Arka bahçeden odasının penceresine tırmandığımda, içerisi seks kokuyordu. Aldatılmaya alışmıştım, bu bir insanın alışması gereken bir şey olmasa da alışmıştım. Yine de bu, bunu görmezden geleceğim anlamına gelmiyordu. İki gün sonra onu affedecek olsam da, her seferinde biraz uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. Bu kaçıncıydı bilmiyordum bile, 7? Belki 8? Peki ya yakalamadıklarım, farkına varmadıklarım? Dustin'e her an her istediğini veremezdim ve o da ilişkimizin en başından beri bunu biliyordu. Sorun olmadığını söylemişti, ama sorundu. Sekse yatkın biri değildim, arada bir bir kere iyi gelirdi, ama genel ihtiyaçlarım arasında değildi. Ne var ki Dustin için öyleydi ve bu aldatılmam için büyük bir nedendi. Eğer bir gram aklım olsaydı çoktan kıçına tekmeyi basmıştım, ama yoktu işte. Aklım, şerefim, gururum yoktu ve onu her seferinde yatağıma geri alırken biraz bile olsun pişmanlık duymuyordum. İğrenç bir şekilde aşıktım. Duygularımı köreltmiş olsa da bana hiçbir şekilde ona verdiğim değeri vermeyen iğrenç bir adama aşıktım ve beynim, bunun üstesinden nasıl geleceğini bilmiyordu.

-

oh boy. ooh boy. sanırım, tüm yazdıklarım boyunca, ilk defa bir karaktere kendimle ilgili tüm özellikleri yükledim. elbette ortaya çıkardığım tüm karakterlerde benden bir, belki de daha fazla parça var; willow'da, charlie'de, gabrielle'de, elloise'de, hatta catherine'de ve daha nicelerinde. hepsi benim birer yansımam, ama hiçbiri walter thornton gibi değil. walter benim, her şeyimi ona verdim, gecenin 4'ünde ortaya çıkan bir karakter ve bir hikayeye sahip. geçen gece hiç uyumadan sabaha dek yazdım ve yazdım, içimdeki her şeyi ona döktüm. bu yüzden, yeni başlasam da, bu kitap benim için şimdiden çok özel. umarım beğenirsiniz ve umarım, umarım ne kadar berbat bir kişiliğe sahip olduğum gerçeğini ilerleyen bölümlerde görmezden gelebilirsiniz. görüşmek üzere.

winter |bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin