t w e l v e

279 27 5
                                    

"cause your love's so cold i see my breath. so cold, darling, no-oh-oh."

|

"çünkü aşkın o kadar soğuk ki nefesimi görebiliyorum. çok soğuk, sevgilim, hayır."

-

Gözlerimi tavana diktim, benim odamın tavanı gibi boyandığından beri temizlik yüzü görmemiş kirli bir beyaz değildi, klasik bir griydi. Dustin'in odası bana en az kendi odam kadar tanıdıktı ama şu anda çok yabancı hissettiriyordu, çok uzaktı ve ruh sömürücüydü. Canım bir sigara yakmak istedi ama sigara paketim çok uzaktaydı ve bir şekilde, içinin boş olduğunu biliyordum. Daha yeniydi ama tükenmişti. Akciğer kanserinden ya da besinsizlikten ölecektim ama her şekilde, ölüm fikri oldukça cazip geliyordu.

"Uyu artık." diye homurdandı Dustin yanımda kıpırdanırken.

"Kapa çeneni."

"Bir şey söylemedim."

"Gitmemi ister misin?" diye sordum, aniden oturur pozisyona geçtiğimde başım döndü ve gözlerim karanlık odaya alışana kadar dünyanın bir dönme dolaptaymışım gibi dönmesini acıyla izledim.

"Bu ne demek?" diye sordu Dustin, kahverengi gözleri daha iyi görebilmek için kısılmıştı, saçlarını karıştırdı.

"Gitmemi ister misin?" dedim tekrardan, odanın soğuk havası çıplak tenime çarptı ama soğuk rahatlatıcıydı ve hoşuma gitti. "Buradan? Bence istersin."

Eli aniden benimkini buldu ve bu kadar sıcak olması beni şaşırttı, vücudumun soğukluğuna o kadar alışıktım ki başka insanların demir dolu sağlıklı kana sahip olması bana garip geliyordu. "Kalmanı istiyorum, seni özledim."

"Kalmak istemiyorum." diye fısıldadım belli belirsiz, odanın içinde boğuluyor gibi hissediyordum ve biraz daha burada kalırsam ağlamaya başlayacaktım. Her şey çok basıktı, göğsüme oturmuş bir şey nefes almamı engelliyordu ve hiçbir sebebi yokken panik halindeydim. Bir atak geçirecektim ve bunun Dustin'in önünde gerçekleşmesini istemiyordum, bana kırık bir oyuncak gibi bakıyordu ve acıyormuş gibi görünse de, kırık parçaları birleştirmek yerine üstüne basmayı tercih ederdi. Ben güçsüzdüm, o manipülatif bir şekilde fazla güçlüydü ve burada kalamazdım. Burada kalamazdım.

Hızla elini bırakıp yataktan kalktım, kalbim gümbürdüyordu ve etraftan kıyafetlerimi toparlamaya çalışırken midem bulandı, ellerim ve zihnim farklı hareket ediyordu ve titreyen parmaklarımın arasındaki kıyafetlerin benim olduğunu bile düşünmüyordum. Elimdeki tişörtü üstüme geçirdim, siyah olduğuna göre benimdi. En azından siyah görünüyordu. Şu anda pek bir önemi yoktu. Yapmak istediğim tek şey bir an önce buradan çıkmaktı, üşümeyeceğimi bilseydim kendimi çıplak bile dışarı atardım ama soğuk, çekmekten hoşlandığım acılardan biri değildi.

"Walter, tanrı aşkına, ne oluyor?" dedi Dustin, sesi aynı anda çok uzaktan ve yakından geliyordu. Burnumdan derin bir nefes almaya çalışarak pantolonumu bacaklarımdan geçirdim ama içeride yeteri kadar oksijen yoktu, canım yandı.

Ayakkabılarımdan birini aceleyle giydim ama Dustin öbürüne benden önce uzandı ve onu bir silah gibi havada tuttu, çatılmış kaşları ve somurtuşuyla tam bir dikkat dağınıklığıydı, kötü anlamda baş döndürücüydü ve her şey gözlerimin önünde birbirine geçti, yanağımdan aşağı süzülen ıslaklığı hissedebiliyordum. Dustin'in rahatsız edici ağırlığı aradan kayboldu ve geriye karanlığın içinde dalgalanan kırmızı ve pembe şeritler kaldı. Tutunacak bir şey aradım ama elimin altındaki her şey yok oluyordu ve bacaklarım lastik gibiydi, parmak uçlarım sert, soğuk bir şeye değdiğinde ağırlığımı taşıyıp taşıyamayacağını düşünmedim bile, sadece yaslandım. Nefes alamıyordum, vücudumun her bir noktası titriyordu ve bir şekilde Dustin'in konuştuğuna, hatta bağırdığına emindim ama kulaklarım öyle şiddetle çınlıyordu ki dış dünyadan gelen tüm seslere karşı kapanmıştı sanki. Gözlerimi sıktım çünkü şeritler ve dönmeyi asla durdurmayan oda acı vericiydi, en son yediğim şeyin ne olduğunu bilmesem bile midemden yukarı yükseldiğini hissedebiliyordum. En son ne yemiştim? En son ne yemiştim? Düşün, başka bir şeyi düşün, önemsiz bir şeye odaklan. Odaklan. Salıp gitmesine izin vermek işe yaramadığında başka bir şeye odaklanmak en iyi seçenekti ama zihnim Dustin'in tam önümde ısrarla hareket eden ağzından ve endişeli gözlerinden başka bir şeye odaklanamıyordu.

Ağlamaya başladım, göğsüm hızla sarsılıyordu ve hıçkırdığıma, hatta boğuluyormuş gibi sancılı sesler çıkardığıma emindim ama hiçbir şeyi duyamıyordum, her şey hala tizdi ama sonra etrafı korkunç bir sessizlik kapladı ve bir anlığına sağır olduğumu sandım. Oda gözümün önünde hareket ediyordu, Dustin hala bir şeyler söylüyordu, duvar elimin altında ıslak ve sıcaktı ama ses yoktu, suyun altından dünyayı izliyormuşum hissettiriyordu. Korkuyla bağırmaya başladım, bir şey duyabilmek için boğazımın acımasına izin verdim ve çaresizliğin göğsüme bindirdiği yük aniden kaldırılamaz oldu. Nefes alamıyordum, etrafta hiçbir şey yoktu, havaya dair hiçbir şey yoktu ve göz yaşlarım hızla yanaklarımdan süzülürken sadece bağırdım.

Dustin beni tutuyordu, bana sarılıyordu, bunun farkındaydım ama vücudum hocaman bir kum torbasına dönmüştü, hiçbir şey üzerinde kontrolüm yoktu ve ufacık da olsa bir anlığına öleceğimi düşünüp bundan keyif aldım. Dustin'in kolları arasında ölmek hoşuma giderdi çünkü şerefsizin teki olsa da, bu onun bile asla atlatamayacağı türden bir olaydı. Ruh eşinin kolları arasında ölmesi ve ona yardım edememek. Dustin'e acı çektirmek istiyordum ama kalbimdeki ağrı, ne olursa olsun acı çekecek tarafın ben olduğumu hatırlattı.

Sonunda her şey sakinleştiğinde, gerçekten nefes almaya başladığımı hissettiğimde ve titremem durduğunda, saatlerce koşmuş gibi yorgundum ve vücudumun her bir noktası ağrıyordu.

Dustin'in, "Şş." dediğini duydum. "Geçecek, hepsi geçecek. Seni seviyorum. Seni seviyorum, Walter."

Ona inandım. Her zaman yaptığım ve her seferinde pişman olsam da inatla devam ettiğim şeydi. İnanmak.

-

her neyse. iyi geceler.

winter |bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin