"i can't take another night, always frozen by your side."
|
"başka bir geceyi kaldıramam, senin yanındayken her zaman donuyorum."
-
Bazen beynimi susturabilmeyi diliyordum. Tamamen kapanmasını istiyordum, ama bu da kabusların devreye girdiği aptal uyku evresiydi. Uyumak istemiyordum. Uyanmak istemiyordum. Yaşamak istemiyordum ama ölüm beni korkutuyordu. Çekeceğim acı değil, sonrasıydı korkutucu olan. Hiçbir zaman inançlı biri olmamıştım. Cennete ya da cehenneme, günaha ya da sevaba, yaratıcıya veya tesadüflere inanmıyordum. İnandığım tek şey yaptığımız her şeyin bir sebebi ve bir sonucu olacağıydı ve başka bir inanışa ihtiyacım yoktu. Ölümden sonra ne olacağını bilmiyordum ve beni korkutan şey belirsizlikti. İnandığım şeylerin kanıtı olsun isterdim ve ölümden sonraki hayatın veya hayatsızlığın hiçbir kanıtı yoktu, bu da bana inanacak hiçbir şey vermiyordu.
Parmaklarımı alnıma bastırarak ağrıyan başımı susturmaya çalıştım, en büyük düşmanınızın üstesinden nasıl gelirdiniz? Ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum ve zihnimi susturmak, asla başaramadığım tek şeydi.
Yatağımda boş boş oturarak duvarın karanlık çıkıntılarını inceledim ve tüm bu sonuçları doğuracak ne yaptığımı düşündüm. Her şey üst üste geliyordu ve benim kaldırabileceğimden çok daha fazlaydı. Tek sorunu fazla kilolar olan 16 yaşındaki Walter olmak istiyordum. Sırtında ismi kazılı aptal Dustin ile henüz tanışmamış Walter olmak istiyordum. O zaman hasta olmazdım. Aklım ve vücudum verdiğim aptal kararlar yüzünden her gün biraz daha, biraz daha çökmezdi.
Böyle yaşayamacağımın farkındaydım. Zamanı bekliyordum. Kimsenin bunu durdurmasına izin vermeyecektim çünkü bıkmıştım, arkamda bıraktığım için üzüleceğim tek kişi kız kardeşim olurdu zaten. Beni biraz olsun umursamayan annem, yüzünü ayda bir kere gördüğüm babam ya da gösterişlik arkadaşlarım olmazdı. Dustin Greenwell asla olmazdı. Ölümüm ikimizi de kurtaracaktı ve bunu engellemesine izin vermeyecektim. O da bunu istiyordu, biliyordum.
Dustin beni sevmiyordu, var olma ihtimalimi seviyordu. Sürekli kıçını toplayacak birinin, onu ne olursa olsun sevecek ve her zaman affedecek birinin var olma düşüncesini seviyordu ve bunu biliyordum. Asla yüzüne vurmamıştım çünkü bana gerçekten değer veriyordu, ama beni, benim onu sevdiğim gibi sevmiyordu. Sevemezdi de, ben sadece fazla aptaldım.
Elimi örtünün üstünde gezdirerek telefonumu aradım ve telefon kılıfının deri yüzeyi parmaklarıma sürtündüğünde cihazı kendime doğru çektim. Parlaklığı sonuna kadar açılmış ekran gözlerimi acıttı. Parlaklığı düşürüp gözlerimin aydınlığa alışmasını bekledikten sonra rehberime girdim ve uyanık olduğuna emin olduğum kişiyi aradım.
"Alo?" dedi, sesi uykuluydu. Onu uyandırmış olabilir miydim? Dustin uyumayı severdi ama bugünüm cumartesi olduğu göz önünde bulundurulursa, beklediğim şey bir partide ölümüne sarhoş olmasıydı.
"1, asal sayı mıdır?" diye sordum.
"Ha?"
"1." diye tekrarladım. "Bir asal sayı mıdır?"
"Yani, hem kendisine, hem de 1'e bölünebiliyor çünkü ikisi de aynı şey. Bu durumda, evet?" dedi ve sesindeki şeyin sadece uyku olduğunu anladım. Sarhoş değildi. Uyuşturucu yoktu. Dustin, bir cumartesi gecesini uyuyarak geçirmeyi tercih etmişti. Değişim.
"Sence MCR dağılmasaydı şu anda dünyaya hükmediyor olurlar mıydı?"
"Walter, yine mi uyuyamıyorsun?" diye sordu, sesi yumuşaktı. Kulağa endişeli geliyordu.
"Ne zaman uyuyabiliyorum ki?" dedim yatakta dönüp yüz üstü yatarken. Yüzümü yastığa yasladım ve telefonu sağ kulağımda tutarken gözlerimi kapattım.
"Sana bir ninni söylememi ister misin?" dediğinde sesinde alaycılığa dair bir iz aradım ama bulamadım, uykulu oluşundan kaynaklanıyor olabilirdi.
"Hayır." dedim sol kolumu yastığın altına ittirip rahat bir pozisyon bulmaya çalışırken. "Ama başka bir şey yapabilirsin."
İç çekti. "Ne yapmamı istiyorsun?"
"Söyle bana, Dustin." dedim neredeyse yalvarırcasına. "Neden bu kadar değersizim?"
"Değersiz değilsin." diye cevapladı ama o kadar hızlıydı ki daha önce hazırlanmış gibiydi. "Seni seviyorum. Ailen seni seviyor, arkadaşların seni seviyor. Hepimiz için değerlisin ve bunu biliyorsun."
"Çirkinim." dediğimde göz yaşları gözlerimi yaktı. "Çok zayıfım. Mental olarak en iyi seviyede sayılmam. Bir işe yaramıyorum. Çalışmıyorum, okula gitmiyorum, insanlara yardımcı olmuyorum. Yeterli değilim. Kimse için yeterli değilim ve bunun için çaba göstermiyorum. Ölüyorum, Dustin, ve bunu istiyorum. Ben bile kendime değer vermiyorken siz nasıl bana değer verebilirsiniz ki?"
"Çirkin değilsin. Çok güzelsin, her zaman da çok güzeldin. Kendini asla benim gözümden görmüyorsun, Walter, ama çok güzelsin. Psikolojin düzeltilebilir, hastalıkların yoluna koyulabilir. Yetersiz değilsin, bunu nasıl düşünebilirsin? Sen mükemmelsin ve biz sana bunu gösteremiyoruz bile. Yaşanan her şeyin bir sebebi olduğunu düşünmüyor muyduk? Hayatta olmanın bir sebebi var, bebeğim. Tüm bunların üstesinden geleceğiz, ne zaman gelmedik ki?" dediğinde gözümden süzülen yaş, yastığa damladı ve yüzeyde ufak bir ıslaklık bıraktı.
"Eğer yetersiz değilsem bana bunu neden yapıyorsun?" diye sordum, sesim titriyordu. "Neden bana bir hiçmişim gibi hissettiriyorsun? Hiç değerim yokmuş gibi, sana asla yetmiyormuşum gibi?"
Cevap vermedi. Ben de beklemedim. Zaten cevabını biliyordum.
-
mental hastalıklarınızı görmezden gelmeyin. fiziksel hastalıklarınızı görmezden gelmeyin. doktora gidin, arkadaşlarım. benim yapmadığımı yapın ve kendinizi kurtarmaya çalışın. saat 3 ve ben bu satırları yazarken ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. bazı şeyleri görmezden gelmemelisiniz, çünkü tek başınıza üstesinden gelemeyeceğiniz çok şey var. konuşun, anlatın, çözümleyin. başka türlü yaşamak mümkün değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
winter |bxb
Cerita Pendek16 yaşınıza bastığınızda vücudunuzda sonsuza dek teninizin ve ruhunuzun parçası olacak isim, ruh eşinizin ismi belirir. walter thornton'ın ruh eşi, dünya üzerinde ona en çok acı çektirecek kişiydi. ♂+ ♂ [soulmate au]