" i need love, i'm warm flesh and blood. call me spineless but at least i've got a heart between my lungs."
|
"sevgiye ihtiyacım var, sıcak et ve kandan oluşuyorum. bana omurgasız de, ama en azından akciğerlerimin arasında bir kalbim var.''
-
"Müsait misin?" diye sordu Dustin, balkonumun kapısını açıp odaya girerken. Yattığım yerden kaşlarımı çatarak ona baktım ve kapıyı arkasından kapatıp ceketini çıkarmasını izledim.
"Bunu muhtemelen gelmeden önce sorman gerekiyordu."
"Eh, görünüşe göre müsaitsin. Yatıp müzik dinlemekten başka bir şey yapmadığına göre."
"Aslında, bu bir iş. Müsait değilim. Gidebilirsin." dedim bakışlarımı ondan çekip tavana çevirirken. Yatağın öbür tarafının Dustin'in ağırlığı altında çöktüğünü hissettim ama odaksız gözlerimi tavanda tuttum.
"Konuşmamız gerektiğini biliyorsun. Beni görmezden gelmeye devam edemezsin." dediğinde göz ucuyla ona baktım ve yanımda, dizlerinin üstünde oturduğunu gördüm. Saçları darmadağındı, yataktan yeni çıkmış gibi görünüyordu ve saatin henüz erken olduğu düşünülünce bu oldukça normaldi. Sadece neden yataktan çıktığı gibi buraya geldiğini anlayamamıştım.
"Bu konuda oldukça başarılıyım. Dene beni." diye cevapladım ona anlam dolu, tehditkar bir bakış atarken. Karşılığında iç çekti ve dizlerinin üstünde hareket edip yanımdaki yastığı kaldırdı, sırtını yatak başlığına yaslayıp ayaklarını ileri uzatırken hareketlerini dikkatle inceledim. Ne hakkında konuşmak istediğini biliyordum, ama ne diyeceğini bilmiyordum ve bilinmemezlik beni öldürüyordu.
"Seni seviyorum." aniden konuştuğunda gözlerimi devirdim ama beklediğimden daha boş gözleri benimkilerle buluştuğunda olduğum durumdan rahatsız olarak sırtımı yataktan kaldırıp oturdum. Ondan uzaklaşıp yatağın ucunda durdum, böylece yüz yüzeydik ama çok yakın değildik.
"Böyle duygu dolu bir şeyi daha ruhsuz bir şekilde söylemen mümkün değildi, beni her gün daha da şaşırtıyorsun." diye yorumda bulunduğumda gülercesine nefesini bıraktı ve dudaklarının aldığı yuvarlak şekille içimde oluşan sigara içme istediğine direnmek zorunda kaldım.
"Walter, seni seviyorum, ama doğru şekilde değil."
"Bunun farkında olmadığımı mı düşünüyorsun? Doğru şekilde sevseydin canımı bu kadar yakmazdın zaten."
"Asla dinlemiyorsun, değil mi?" dedi başını iki yana sallayarak, dudakları bir çizgi şeklinde birleşmişti. "Hakkında konuştuğumuz şey her zaman bu. Sana ne kadar acı çektirdiğim. Seni nasıl üzdüğüm. Her seferinde tek üzülen kişi senmişsin gibi davranmaktan vazgeç."
"Suçlu ben oldum, öyle mi?" diye çıkıştım. "Benim geceleri neler yaşadığımı bilmiyorsun, Dustin, ama ben senin ne yaptığını biliyorum."
"Ne yapıyorum? Dustin partiye gitti, Dustin içki içiyor, Dustin beni aldattı, Dustin, Dustin. İlişkimizdeki hataları tek yapan kişi ben değilim, ama sen kendi dünyan hariç başka şeyleri görmüyorsun." öne doğru eğildi, az önce boş bakan kahverengi gözleri şimdi öfkeyle parlıyordu.
"En azından sana ihanet etmiyorum."
"Bunun benim seks bağımlılığımla ilgisi yok." dedi kelimeleri bastırarak, bu irkilmemi sağladı. "Anlamadığım bir şey var ve açıklamanı istiyorum. Sonra gideceğim ve geri dönmeyeceğim."
Nefesimi tuttum. Geri dönmeyeceğim? Bu da ne demek oluyordu? Beynim olan şeylerin hızını kavrayamıyordu ve 24 saatten uzun süredir uyumamış olmam buna hiç yardımcı olmuyordu.
"Eğer sana bu kadar acı çektiriyorsam, zarar veriyorsam, neden hâlâ bana katlanıyorsun? Walter, bana aşık olman bir mazoşist olduğun anlamına gelmiyor. Daha önce ageri dönmeme izin vermemeliydin, çünkü sana iyi gelmiyorum. Ve sen de bana iyi gelmiyorsun." dediğinde bakışları bir anlığına yumuşadı ve o an, ardındaki acıyı gördüm. Ona ne tür acı çektiriyor olabilirdim ki? "O yüzden, soruma cevap ver. Seni böyle acı içinde görmek benim canımı yakıyor. Benim yüzümden ağlamanı istemiyorum, kendini aç bırakmanı, beni sırtında bir yük gibi taşımanı istemiyorum. Beni neden geri alıyorsun? Bir sebebe ihtiyacım var. Bir tane. Aşk sayılmaz."
Titreyen parmaklarımı baldırlarımın altına ittirdim ve tüm vücudumun sarsıldığını fark etmemesini umdum. Bu ne türden bir soruydu? Elbette ben de onun bana zarar vermesini istemiyordum, ama ona asla git diyemiyordum. Bunun tek sebebi aşktı. Başka ne sebebi olabilirdi ki?
"Aşk sayılmıyorsa, buna verebileceğim başka cevap yok." diye cevapladım ama sesim bir fısıltıyı ancak aşıyordu, duyduğuna emindim gerçi.
"Beni seviyor musun yoksa bu sadece bir şeye olan bağlanma isteğin mi?"
"Hayatta hiçbir şeye bağlanmak istemiyorum, böylece gittiğimde aklımda hiçbir şey kalmayacak." dedim gözlerimi kaçırırken, kahverengilerinin içine bakarken doğru düzgün düşünebilmek zordu.
"Ölmeyi istemek için ne sebebin var?"
"Belki de asla dinlemeyen sensindir, Dustin." dedim alt dudağımı sertçe ısırırken. Kanayacağını biliyordum ama kimin umrundaydı ki?
"Belki de kendini bu dramatik hasta havadan çıkarma vaktin gelmiştir." dediğinde ona döndüm, ağzımın şaşkınca açıldığını biliyordum.
"Ne?"
"Gidiyorum ve sen ilgi çekmek için depresif ruhunu zorla ortaya atmaktan vazgeçtiğinde geri döneceğim. Belki o zamana kadar beni neden istediğini anlarsın." dedi ve yüzüme bile bakmadan ceketini üstüne geçirip balkonun kapısını açtı. Kapıyı arkasından sertçe kapattığında çıkan ses kemiklerimin titremesine sebep oldu, gözlerim dolmuştu ve nefesimin kesildiğini hissedebiliyordum.
O anda fark ettiğim şey, onu geri istemek için hiçbir sebebimin olmadığıydı.
-
wattpad sıkıntılı, ama işte bir bölüm daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
winter |bxb
Short Story16 yaşınıza bastığınızda vücudunuzda sonsuza dek teninizin ve ruhunuzun parçası olacak isim, ruh eşinizin ismi belirir. walter thornton'ın ruh eşi, dünya üzerinde ona en çok acı çektirecek kişiydi. ♂+ ♂ [soulmate au]