"ice cold to the touch, no, i'll never be your snow covered lover."
|
"dokunuşa buz gibi soğuk, hayır, asla senin kar kaplı sevgilin olmayacağım."
-
Gözlerimi tavana diktiğimde düşünebildiğim tek şey, ani acıydı. Boşluğuma giren kramp fiziksel olarak canımı yakacak kadar büyük bir şey değildi, hayır, ama neden olduğunu biliyordum. Derin bir nefes alıp gözlerime dolan yaşları kırpıştırdım, gerçekten ağlamak istemeyeli uzun bir zaman olmuştu.
Hissediyordum. Hissediyordum. Hissediyordum.
Sabah kalkıp Dustin'in beni kendi odasında terk edip gittiğini fark ettiğimde yaşamam gereken acıyı hissedebiliyordum. Midem ruhuma dolan ani acıyla kasıldı. İçinde olan her şeyi dışarı çıkarmak için çalışıyordu, ama bu orada hiçbir şey yokken mümkün değildi. Akşam yemeğinde yediğim bir tabak salata, midemi terk edeli saatler olmuştu. Boğazım hâlâ kuruydu, ardından su içmeme rağmen ne zaman kussam böyle olurdu, ki bu günde en az iki kere gerçekleşen bir rutindi.
Gözlerim yanıyordu ve kendimi acıya kaptırmamak için onları göz kapaklarımla örttüğümde, plansız bir göz yaşı yanağımdan süzülerek yastığımın beyaz yüzeyine damladı.
Dustin'in alkol bağımlılığı. Dustin'in uyuşturucu bağımlılığı. Dustin'in seks bağımlılığı. Dustin'in akıl almaz ve uslanmaz aksi kişiliği. Seni odamda istemiyorum. Dustin. Dustin. Dustin.
Titrek bir nefes aldım, göğüs kafesim kalbimin ani atışlarıyla hızla hareket ediyordu. Bir göz yaşının daha yolunu bulmasına izin verdim, bir başkasının daha. Sonunda kendimi göz yaşlarımı tutamayacak bir halde bulduğumda, tüm hislerimi saldım ve haftalardır ağlamamış olmanın verdiği aptal deneyimsizlik, yastığımın yanağımın altında sırılsıklam olmasına sebep oldu. Göğsüm hıçkırıklarla sarsılıyordu, böyle içten duyguları hiç özlememiştim. Uyuşmuş bir şekilde gezdiğim haftalar tamamen boş olsa da, en azından bu kadar acı verici değildi.
Düşünmemek için elimden gelen her şeyi yaptığım ama asla bunu başaramadığım şeyler zihnimi işgal etti. Düşünmekten ve hissetmekten nefret ediyordum, insansal olan tüm şeylerden nefret ediyordum.
Boğazımda yükselen sıvı, titrek ayaklarla ayağa kalkmama ve vücudumu zorla banyoya taşımama sebep oldu. Yere o kadar hızlı bir şekilde düştüm ki dizlerim sert fayansa çarparak tenimi zedeledi, ama bunu düşünmek için vaktim yoktu. Klozetin kenarlarını kavradım ve boş midemin, kendini boşaltmasına izin verdim. İğrenç sıvının acı tadı boğazımı yaktı ve daha şiddetli hıçkırmama sebep oldu, kalbim sıkışıyordu ve vücuduma oksijenin giremediğini hissedebiliyordum. Sifonu çekecek gücü kendimde bulamadım, fayans ellerimin altından kayıyordu. Kendimi yerde buldum, göz yaşlarım yanaklarımdan sonsuzca süzülüyordu sanki.
Yıllar önce yaşadığım tüm şeyler düşüncelerimi doldurdu. Uğradığım tüm zorbalıklar, aptal bedenim, aptal zihnim, aptal kişiliğim. Ne kadar da değersiz ve umutsuzdum... Beni kurtarmak için yapılacak hiçbir şey yoktu, çünkü kurtarılmak istemiyordum. Yardım istemiyordum, kaçış yolu istemiyordum, sadece hepsi bir son bulsun istiyordum.
Ruh eşimin beni sonsuza dek tamamlayacak öbür parça, beni her şeyden koruyacak kalkan, beni ne olursa olsun sevecek ruh olması gerekiyordu ama hiçbiri doğru değildi. Dustin bana en uyumlu parça değildi; onun kenarları keskin ve sivriyken ben bir kağıt kadar inceydim ve yumuşak dönüşlerim vardı. Beni her şeyden korumayı becerebilse bile asla kendinden koruyamazdı ve zaten dünyada, bana ondan başka zarar verecek hiçbir şey yoktu. Beni, benim onu sevdiğim gibi sevmesi için her şeyimi verirdim ama elimde hiçbir şey olmaması, bu durumu bir çıkmaza sürüklüyordu.
Günün sonunda o kendini uyuşturucu, içki ve seks ile meşgul ederken, ben onun bana çektirdiği tüm acılarla kendimi bir odaya kilitliyordum. Belki fazla düşünüyordum, abartıyordum, fazla dramatiktim. Berbat bir haldeydim, zihinsel ve fiziksel olarak, ama herkes ikinci bir şansı hak ederdi. Ben Dustin'e onlarca ikinci şans vermiştim ama o bana bir tanesini bile vermiyordu ve belki de haklıydı, belki de ben ikinci şansı hak eden türden biri değildim.
O gece, sabaha kadar banyonun fayansında uzanıp titrerken, tanrının da böyle düşünmesini umdum. Belki o da benim ikinci şansı hak ettiğimi düşünmüyordu ve belki de orada ölmeme izin verirdi, ama atladığım iki nokta vardı. Bir, tanrıya inanmıyordum. İki, muhtemelen ölüm, hak etmediğim asıl ikinci şanstı.
-
bu bölüm, geçenlerde yaşadığım bir şeyin hikayeye yansıması ve tıpkı diğer bölümler gibi, bunu yazarken de canım yandı.
evet, bu bölümde dustin yok, ama olmadığı birçok bölüm olacak çünkü her ne kadar hikayeyi bxb temasıyla yayınlasam da, tamamen aşk konulu değil. bunu içimi dökmek için yazıyorum ve walter bana bu konuda yardımcı oluyor, o yüzden onun fiziksel ve zihinsel sağlığını konu alırken aynı zamanda içine saplantılı bir aşk hikayesi de sıkıştırmayı uygun gördüm, olay bundan ibaret. umarım sizi boş drama ile sıkmıyorumdur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
winter |bxb
Short Story16 yaşınıza bastığınızda vücudunuzda sonsuza dek teninizin ve ruhunuzun parçası olacak isim, ruh eşinizin ismi belirir. walter thornton'ın ruh eşi, dünya üzerinde ona en çok acı çektirecek kişiydi. ♂+ ♂ [soulmate au]