Not: Biliyorum bu bölümün Kai ağzından olacağını söylemiştim ama bi bölüm erteleme kararı alıp araya bi bölüm daha yazdım. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.
Hani bazı anlar olur. Zamanın durmasını, kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi unutmak istersiniz. Gözlerinize pembe gözlük takmış gibi olursunuz. Pollyannacılık da denebilir sanırım buna. Veya pamuk şeker yemiş kadar mutlusunuzdur o anlarda.
İşte tam olarak o anlardan birindeydim. Şuan kesin olarak söyleyebilirim ki ben Jongin’e abayı yakmaya başlamıştım. Biraz hızlı olmuştu farkındaydım ama içimdeki minik kelebeklere engel olmam gittikçe güçleşmişti. Ve bu benim çoktan hoşlanmaya başladığımın göstergesiydi.
Kendimi şuan tam olarak 16 yaşında aşık olmuş ergen bir kız gibi hissetsem de bu bile umurumda değildi. Hadi ama sizin de yanınızda 21 yaşında, esmer, kaslı, bi o kadar güzel gülüşe sahip bir Jongin otursaydı aynı şeyleri hissederdiniz.Arabada oturmuş ağzımın suyu aka aka onu keserken hala nereye gittiğimizi sorma zahmetinde bulunmamıştım. Şuan beni kendi inlerine götürüp hançerleme hayalleri bile kuruyor olabilirdi ama sanırım ben bunu yaparken bile hala ağzımın suyu akarak onu seyrederdim.
Eğer abimler öğrenirse neler olabileceğini aklıma bile getirmek istemiyordum ama sol yanımdaki lanet olasıca melek bir türlü zihnimi rahat bırakmıyordu.Şuan resmen derslerimi asıyor olmamda başka büyük bir sorundu. Hem bunları düşünüp soğuk terler atmak hem de çaktırmadan Jongin’i kesmeye çalışmak ciddi anlamda zihinsel çöküş gibiydi. Ama gelin görün ki ben hala aptal aptal sırıtmaya devam edebiliyordum.
Arabaya bindiğimizden beri konuşmamıştık.O yola odaklanmıştı ben ise ona. Sonunda bu ölüm sessizliğinden sıkılıp konuşmaya karar vermiştim. Ama benim ağzımı açmamla onun konuşması bir oldu.
‘’Ani teklifimi kabul etmene gerçekten sevindim.’’Ne diyeceğimi bilemez hale gelmiştim. Bu cümleden iki anlam çıkarabilirdim. Birincisi ‘Ani teklifimi kabul etmene gerçekten sevindim. Çünkü gerçekten seninle vakit geçirmek istiyordum’ ; ikinci ise ‘Ani teklifimi kabul etmene gerçekten sevindim. Bu kadar sürtük bi erkek olmanı gerçekten beklemiyordum.’ Olurdu sanırım. Ben mi ince düşünüyordum yoksa Tanrı yukarıdan benimle dalga mı geçiyordu bilemiyorum ama sonunda biraz düşünüp kendimi toparladım.
‘’Bugün gerçekten okula gelmek istemiyordum ve sende teklifte bulununca kaçırılmaz bir fırsat olduğunu düşündüm.’’
Kurduğum cümle ile kendimle gurur duyarken onun dudakları yukarı kıvrılmıştı. Kendimden emin tavırlarımdan hoşlandığı belliydi. Acaba ne cevap verecek diye içimde 3 Sehunlu bir tartışma düzenlerken bende kendimi tutamayıp onun sırıtmasına karşılık verdim.‘’Demek herhangi biride olsaydı kaçmayı kabul edecektin?’’
Ben onun açık uçlu aptal sorusunu böyle tuhaf yerlere çekemezken o nasıl oluyor da beni köşeye sıkıştırabiliyordu bilmiyorum. Ama aramızda tatlı bir savaş olduğu belliydi. Hoşuma gitmiyor değildi aslında onunla uğraşmaya bayılmıştım. Belli ki oda benimle uğraşmayı seviyordu. Sorusunu cevaplamayı reddedip sadece gülerek karşılık verdiğimde ise başka bir soru veya cümlenin geleceğini fark etmiştim.‘’Öyleyse Bay Okulu Kırmak İstiyordum seni çok özel bir yere götürüyorum. Birbirimizi tanımamız fena olmaz diye düşünüyorum.’’
Kurduğu cümle ile rahat koltukta kıpırdanıp sevinçten yerimde tepinme içgüdümü bastırmaya çalıştım. Ciddi anlamda fazla açık sözlüydü. Ve biraz hızlı ilerliyor gibiydik. Günün sonunda terli ve dağılmış bir biçimde evde dönmekten korkuyordum. Bir dakika bu bölümü düşünmedim varsayın. Ben sapıkça düşüncelerimle kendim ile boğuşurken araba durmuştu bile. Kendime gelip ona döndüğümde o kemerini çıkartmış arabadan inmeye hazırlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cry For The Moon
FanfictionYüzyıllar boyunca birbirine düşman nesiller yetiştirdi iki aile.Ama bir gün hesaba katmadıkları bir şey oldu.Ay tutulmasının beklenmedik gerçekleştiği o gece, her iki aileden dünyaya birer bebek geldi. Onlara bahşedilen şey bir lanet miydi yok bir...